- 625 Okunma
- 2 Yorum
- 6 Beğeni
Zarif "Saçları Sesli"
Koşarak geldi. Yetişmek için kaç dakikadır koşuyordU. Soğuk havadaki nefesi bir bulut gibi yükseliyordu. Son trene yetişebilmek için çok koştu. Bir an önce yolları arşınlamanın derdindeydi. Nefes nefese kalmış sırtına yüklendiği çantayla zar zor yetişmişti Haydarpaşa garına. Hızlı hızlı soluyarak trene bindi. Ayırttığı kompartımanı bulmanın telaşındaydı. Bu arada tren acı acı duman kusmuş ve gürültülü bir sesle hareket etmeye başlamıştı.
Biraz sonra aradığı 5 nolu kompartıman buldu. İçerisi boştu . Salana sallana kendini içeri attı. Oturdu hemen ve sırtındaki çantayı kenara fırlattı. Trene yetişmenin verdiği rahatlıkla derin bir nefes bıraktı. Kıvırcık saçları dağılmış alnı boncuk boncuk terlemişti. İri zeytin gözleri hafif nemli, yüzü kireç gibi beyazdı. Hüzün çöreklenmiş bakışlarıyla boş boş etrafa bakındı.
Dışarı bakmak için perdeyi sıyırdı. Derin derin tefekkür etti kayıp giden dağ sıralarına bakarken, beyazın kayan hali, kıvrılan dağların koynundaki ışıltılı yansımalar bile iyi gelmedi.
Eli çantasına gitti. Bir tomar mektup çıkardı. Yıpranmış, fazlasıyla okunduğu belli olan mektuplar...
Aylar sonra Zarif’den bir haber vardı. Aslında Zarif hep uzanmak istemiş fakat Saçları Sesli bundan hiç haberdar olamamıştı. Zaman ve mekan kopmuş birbirlerine seslenen sevdaların sesleri sağır kalmıştı. Zarif’in mektuplarda satırların başında başlarken ve bitişine eklediği isimdi Saçları sesli.
Mektuplardan birini tekrar açtı. Okumaya başlamadan zeytin gözleri yeniden ışıldadı. Yanağından bir yıldız gibi kayan göz yaşına dokunmadı. Mahzun gözlerini ara ara kaldırdı ve manzarayı yalayıp geçen pencereden dışarı baktı. Daha sonra kafasını mektuba indirdi ve kelimelere gömülüyordu.
Her harfin hatıralar doldurduğu zihni, geçmişe el ediyordu.
Zarif ile Saçları Sesli balkanlarda tanışmış savaşın ortasında yeşermişlerdi. Zarif toy bir asker iken ilk görev yeri olan balkanlara gitmiş ve kendini savaşın ortasında bulmuştu. Saçları sesli ise Bosnalıydı. Cephenin sırtında Zarif boy gösterirken arka sıralarda genç ve güzel Saçları Sesli vardı. Yaralılara şifa dağıtmak içim Kızılay’a yardım ediyor vatan mücadelesinde kendine düşeni yapıyordu.
-“İlk saçlarına vuruldum” demişti Zarif utanarak ve sıkılarak. Uzak bakışmaların, yarım ağız dudak titremelerinin ve bir türlü ulaşamayan kalp çarpıntılarının sonunda. Kızılay’ın tedavi amaçlı kurduğu yerleşkenin ardından güzel manzarada seslenmişti Zarif. Savaşın şiddetlendiği, harbin nefes dağıtırken can aldığı ve dizlerine kadar çıkan ölümün yaklaşmasından çekindi Zarif ve tutamadı o büyük çarpıntıyı...
Karşılık buldu çırpınışları. Sevdaları bir türkü dillendirdi. Savaşın en kanlı dönemlerinde yaşamanın anlamsızlaştığı, canların birer birer solup gittiği anlarda birbirlerinde nefeslendiler.
İlk saçlarına vuruldum diyen Zarif sevdasının adını bile koymuştu.
Balkan kızına adıyla hitap etmez hep “saçları sesli” olarak anardı onu. Saçları sesli hoşuna gitmişti. Zarif ‘in her saçları sesli demesinde kendi adını unutuyor başla bir ruha bürünüyordu. Nihayetinde sevdanın yeşermesiyle Zarif’in saçları seslisi olmuştu.
Dudakları titredi mektubun son dizelerini yudumlarken. Birkaç damla gözyaşının yerini ardı sıra gelen yağmur almıştı. Birbirlerinden kopmalarına sitem eder gibi gözlerini sıktı. Mektubu kenara koydu.
Aklına yürüyen onca düşünce arasından birini seçti. Bu kopukluğu irdelemek istedi. Neler yaşanmıştı neler. Memleket, kıyametteydi. Onlarda bu hengamede nasiplerini almışlar paylarına düşen şafağın atışını saymışlardı.
Balkan savaşlarının kaybedilmesinden sonra artık oralarda kalamazlardı.Mesele toprak kayıpları değildi. Onarılamaz şekilde açılan yaralar, kayıplar ve hatıralardı. Göçmen olarak öz vatana geldiler. Zarif ‘in bir sabah aniden gitmesi kadar acı olmuştu göç yollarına düşmeleri.
Zarif ‘in bir anda apar topar neden gittiğini çok sonra öğrenmiş ama bir türlü ulaşamamıştı. Doğu cephesine nakil olup giden Zarif’in hemen ardından saçları sesli ve ailesi de İstanbul ‘a göç etmişler arkalarında bir hikaye bırakmışlardı.
Yavaşça gözlerini kapadı. Mektuplardan, rahatsız eden ray seslerinden uzaklaştı. Ağır ağır çöküyordu hüzün. Zarif’in onu hiçbir zaman bırakmayacağını biliyordu.
Balkan harbinde kurulan Kzılay muhitine giden mektuplar çok geç ulaşmıştı Saçları sesliye. Zarif en son bıraktığı yerde olma umuduyla tüm mektupları oraya göndermiş fakat hiçbirinden geri dönüt alamamıştı. Zira Saçları sesli göç sonrası orayla irtibatını kesmişti.
Kapının tıkırtısı uyandırdı Saçları Sesliyi. Tren görevlisi kapıda belirmişti. İri kıyım, sert mizaçlı duruşu ve gardiyan şemali itibarıyla bakındı. Saçları sesli irkildi ve kendini topladı. Saçlarını düzeltti. Kendini düzeltti ama ortalık dağılmıştı. Mektuplar her yerdeydi.
Görevli içeriye şöyle bir göz attı. Dağınıklık suratına yansıdı. Sitemli gözlerle yolcuya baktı. Saçları sesli utandı ve bir kaç mektuba ilişerek toplamaya çalıştı ama nafileydi. Çünkü görevli söze girdi. Elindeki kağıda bakara sordu.
-“Nerede ineceğinizi belirtmemişsiniz” dedi kaba üslubuyla.
Saçları sesli afalladı. Aceleyle koşarak geldiği ve hüzüne boğulduğu bir andaydı ve her şey aklından çıkmış olabilirdi.
“Şeey” diye kekeledi. Cümleyi dolduramadı. Aslında doğuya gidiyordu fakat Zarif neredeydi bilmiyordu. Zarif’ten gelen mektuplardan birine baktı. Adres orada olabilir miydi?
Adrese baktı evet bir bilgi vardı .Yüzü güldü saçları seslinin. Kağıdı görevliye uzattı. Kağıdı eline alan Nevzat’ın kaşları oynadı. Saşırdı hafif arkasına döndü. Nevzat’ın heybetinden kaybolan yardımcısı şimdi göründü.
Adres bilgilerinin son satırında Komutan Zarif yazıyordu. Nevzat ve yardımcısı ismi görünce gözleri parlamış ve açılmış şekilde birbirine baktı.
-“Saçları sesli sen misin?” diye sordu yardımcı. Boşboğazlık ettiğini çok sonra Nevzat’ın bakışından anladı. Mektupları okuduğu anlaşılınca utandı.
- “Evet benim” dedi genç kadın...
Nevzat ise yarı utangaç yarı kızgın daha fazla burada kalamayacaklarını anladı.
Ben sizi nereye daha doğrusu kime götüreceğimi çok iyi biliyorum dedi ve cevap beklemeden kapıyı kapatıp uzaklaştı. Yardımcısına bir kaç tokat indirmeyi de ihmal etmemişti.
Saçları sesli şaşkın şaşkın arkalarından bakındı. Ne olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu. Ancak görevlinin söylediği son cümleyle birlikte kendini trenin kollarına bıraktı.
Artık Zarif’e kavuşmanın vakti geldiğini düşünmek zeytin gözlerine ruh getirmişti. Kalbi yerinden çıkacak gibi heyecanlıydı. Artık az kalmıştı. Bu yol nasıl bitecek, o zarif adama nasıl kavuşacaktı. Yok gözünde büyümüş saatler aylarla hemhal olmuşcasına uzamıştı. Dalgın dalgın dışarıyı izlerken uykuya dalması çok uzun sürmemişti.
-“Hanımefendi hanımefendi”
-“Beni duyabiliyor musunuz hadi kalkın geldik”
Sesleriyle uyandı. Son cümlenin rahatlığıyla gözlerini kapamış son durağa kadar rahat bir uyku uyumuştu. Nevzat’ın uyandırmasıyla kendine geldi. Kendine gelmesiyle heyecanı uyandı ve katlanmaya başladı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Hemen toparlandı. Paltosunu giydi. Zarif’in çok sevdiği saçlarını özenle düzeltti. Artık Zarif saçlarının sesini duymalı diye iç geçirdi.
-“Beni takip edin sizi Mektupların sahibine götüreceğim” dedi Nevzat
Saçları sesli başını sallayarak onayladı ve Nevzat’ın peşine düştü.
Az sonra kalabalıkları boşaltan vagonların birinden indiler. İstasyon çok kalabalıktı. Göz gözü görmüyordu. Nevzat sağa sola bakındı. Gözü Zarif’e ilişmek istedi ama ilk deneme de bunu başaramamıştı.
Yarım ağız sesle “hadi şöyle kenara geçelim” dedi ve adımlarken “beni” işaret ederek “şurada bekleyin geleceğim” dedi.
Saçları sesli kaygılı ve umutlu bekleyişinin titreyişle tamam diye geveledi. Bekledi bekledi bekledi...
Biraz sonra Nevzat gittiği gibi yalnız geldi. Kavuşmanın vereceği mutluluk hülyalarının yerini artık bir kaygı yumağı örülüyor gözleri endişe kaplıyordu.
-“Aylardır bu istasyonu mesken edinmiş adamı bulamıyorum bayan” dedi
-“Saatlerce burada bekler mektup verir sonrasında dönüşünü bekleyen adam şimdi kuş olup uçtu sankı” dedi.
Saçları sesli doluktu ama ses etmedi. Sessiz ve çaresizce zeytin gözleri mahzunlaştı. Sırtını duvara dayadı hafif sendelemiş olmasını kimsenin fark etmesini istemiyordu.
Nevzat kirli sakallarını kaşıdı. Ne yapması gerektiği konusunda kararsızdı. Zarif’i nasıl bulacak ya da ulaşacaktı.
-“Ha” dedi gözleri parlayarak Nevzat “karşıdan birkaç asker geliyor hemen onlara soralım gelin bayan” dedi. Saçları Sesli bedenini zorla taşır gibi son bir hamleyle arkasına düştü.
“Arkadaşlar” dedi koşar adım sonra onlara sesini duyurunca yanaştı.
“Komutan Zarif nerelerde biliyor musunuz her zaman buradaydı şimdi yok” dedi.
İki askerden küçük yaştaki sıska ve cılız olan boğazını temizleyerek konuştu. Bir gözüyle saçları sesliye bakarak;
-“Ağabey onlar cepheye adımladı Sarıkamış’a doğru” dedi.
-“Binlerce askerle birlikte diyerek” ekledi.
Sonra meraklı gözlerle balkan kızına baktı. “Saçları sesli siz misiniz yoksa abla” dedi.
Zarif ve Saçları sesli nin sevdaları dillerdeydi. Ama o bunu duyamıyordu. Sarıkamış’a doğru dediğini duyunca dizlerinin üstüne çöktü. Artık ne vakit geri döner bilinmezdi.
Hasretinden istasyonu saatlerce arşınlayan adam şimdi yoktu. Nöbetçi askerlerden, tren görevlilerine kadar dillere destan ettiği sevdasının dizleri üstüne çöktüğünü göremiyordu.
Yavaş yavaş kaldırdılar saçları sesliyi. Duvar kenarına doğru getirdiler.
-“Bir su getirin çabuk” diye bağırdı Nevzat.
Saçları sesli Zarif’in son gittiği yola doğru derin derin baktı.
Sonra kafasını kaldırıp kalabalığa sordu.
-“Peki Zarif geri gelir mi?” Dedi
Çaresiz, hüzünlü ve bir o kadar dünyadan kopuk...
Herkes birbirine bakındı saçları sesli ise Zarif’in son yürüdüğü yola...
Eliyle çantasındaki mektupları sıkı sıkıya tutmaya devam ediyordu.
YORUMLAR
"Gitmek başlangıçtı oysa"
Görselliği aklı okşayan bir hikaye. Devamını diler her okur. Duygulu ve etkili bir anlatım.
Kutlarım Zarif oğlu.
Sevgiyle selamlar...
Zarif oğlu
Beğenmene sevindim
Devami gelecek inşallah...
Zarif oğlu
Beğenmene sevindim
Devami gelecek inşallah...
Zarif oğlu
Beğenmene sevindim
Devami gelecek inşallah...