- 706 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
836 - GÜZ
Onur BİLGE
Ahbap çavuşlar yine bir aradalardı. Epey konuştular. Oradan buradan... O kadar ki anlatmakla bitmez! Sonra bir ara sustular. İkisi de derin düşüncelere dalmış gibiydi. Sessizliği Sadullah Bey bozdu.
“Nerede kalmıştık azizim?” diye sorarak sohbete devam etmek istediğini belirtmiş oldu. Akşam ne yediklerini unutan insanlar bunlar. Kim hatırlayacak da hatırlatacak nerede kaldıklarını! O da biliyor olmalıydı ki cevap beklemeden aklına geleni söylemek suretiyle ortaya bir laf attı:
“Yaşamak ne kadar güzel! Hele gençlerin arasında... Onlara imreniyorum. İlkbahar havalarındalar. Her yer çiğdem çiçek... Keşke hayat da teyp bandı gibi başa sarılsa!”
“Yaz sonu arkadaşım... Bizim geçip gitmekte olan hastalık mevsimimizin başı... Güz... Eylülü ekimi kazasız belasız atlattık. O iki ayı çoktan geride bıraktık. Kasım... Ölüm ayı... Kasımpatılardan başka doğru dürüst çiçek kalmayan ay... Onların acımsı kokusunu duyar gibiyim. Hastalıkların arttığı dönemdeyiz. Kış kapıda bizim için. Aralık geldi geliyor! Kapı aralandı. Aralığından ölüm görünüyor!”
“Benim bir anacığım var. Asıl yaşı belli değil. Doksan doksan beş... O civarda... hangi yıl doğduğunu bilmez. “Babam askerden geldikten iki sene sonra doğmuşum. Rahmetli anacığım öyle derdi. Erikler çiçek çiçekteymiş daha...” der, sorulduğunda.
Herkes tarafından sevilen bir kadındır... Her gün en az beş altı ziyaretçisi olur. Anneciğim güler yüzlüdür. Hatırnazdır. Onlara kendi elleriyle ördüğü lifler, çoraplar, patikler, bereler hediye eder. “Benden size hatıra... Öldüğümde kullandıkça beni hatırlarsınız.” der. Herkese nasihat eder. Sık sık vasiyet eder. Bir şeyler tembihler.
Rahmetli babacığım da öyleydi. Geleni gideni eksik olmazdı. Bir süre benim yanımda kaldılar. Babam bizim evde vefat etti. Annem, ben iflas ettikten sonra kardeşimde kalmayı tercih etti. Onun villası var. Bizde bunaldı. Onun evi daha geniş, daha havadar. Bahçeye çıkıyor. Üç beş adım atıyor. Çiçeklerle falan vakit geçiriyor. Hasılı orada rahat ediyor. Sağ olsunlar, gül gibi bakıyorlar.
Bir de dul yeğenim var. Onun da bir kızı bir oğlu... Babaları öldü. Trafik kazasında... Tanınmaz bir hale geldi. Ah sorma! Çok acı bir olay!”
“Vah vah!.. Allah gani gani rahmet eylesin! Genç mi? Çocukları var mı?”
“Allah razı olsun! Hepsi kardeşimin yanındalar. Son derece rahatlar. Yeğenim henüz otuz iki yaşında... Bir kısı bir de oğlu oğlu var. Bir daha evlenmedi. Evlenmeye hiç niyeti yok! Neyse oradan da geçelim!”
Mezara ben indirdim. Kefenini açtım. Her tarafı yara, ezik, mosmor... Yer yer kemik... Deri namına bir şey kalmamış desem yeridir. Fakat hayatımda o kadar güzel bir ölü görmedim! Bedeninde nur parlıyordu!
Kabre ben indim. Uzanıp yattım yanına. Bıraksalar orada günlerce yatardım. Beni mezardan zor çıkartılar! Umurumda mı! Beni öz babasından çok severdi. Ben de onu severdim.”
“Akıl işi değil! Sevgiye bir diyeceğim yok da bu kadarı da çok fazla değil mi! Ne işin var mevtanın yanında! Sen de çok tuhaf bir adamsın yahu!”
“Sabahleyin hep beraber kahvaltı ediyorlar. Kapıya kadar uğurluyorlar. Akşama m bir şeyler sipariş ediyorlar. Garibim işe güya gidiyor. Gidemiyor, ölüsü geliyor!”
“Savaş yerine trafik kazaları... Azımsanacak gibi değil! Gittikçe azalacağına artmakta... İnsanlar bilinçlendikçe kurallara daha çok riayet edeceklerine canavarlaşıyorlar! Olan sakat kalanlara, ölenlere ve geride kalanlara oluyor! İnsan hayatı bu kadar ucuz mu!”
“Şehirler yaşanacak gibi değil. Trafik keşmekeş, insanlar kalleş! En iyisi, doğup büyüdüğüm köy gibi bir yerde huzur içinde yaşamak! Ya da bir dağ başında, herkesten azade... Ancak aile fertleri dağ başında yaşamayı kabul etmezler ki! Biz de yalnız yaşayamayız bu yaştan sonra.”
“Benim de kırk yıllık rüyamdır. Vahşi dağlar beni hep etkilemiştir. Hem oralarda şeytanın ayak izlerine bile rastlanmaz!”
“İflas ettim. İtibarımı ve servetimi kaybettim. Yanlış anlama! Para kazanmadığım için üzülmüyorum. İstesem asılırım hayata! Bir sabah kalkar, kolları sıvar, dudak uçuklatacak kadar büyük bir meblağla bir iş yeri kurar, bir ayda işletmeye açarım!”
“Tecrüben var. Yaparsın! Bir yere ilk defa gitmek zordur. Geri dönülse de aynı yoldan aynı yere tekrar gitmek çocuk oyuncağıdır. Sen zirveye çıkmışsın. Kaysan da düşsen de, yeniden doğrulur, aynı usulle aynı yere tekrar tırmanabilirsin! Şüphem yok ama para bulmak zordur mutlaka! Hele bu devirde... Enflasyon dev adımlarla ilerlemekte...”
“Para bulmak da mesele değil. Onun da kolayı var. O kadar parası çok, aklı yok insan var ki etrafta! Her türlü malzeme var ellerinde ama kullanmayı bilmiyorlar. “Yap işlet, devret!” diyorlar. Yer veriyorlar. Para veriyorlar. İşletmeyi kuracaksın, birkaç yıl çalıştıracaksın, işi öğreteceksin ve onlara devredeceksin. Fakat bende heves yok. O eskidendi. Bir hırs vardı o zamanlar. Gece gündüz çalışırdım! Şimdi dünyada ve içindekilerde gözüm kalmadı. Artık gençler yapsın o işleri. Benden geçti.”
“İnsanlar ilk zamanlarda paraya koşuyorlar. Doyuma ulaşınca bu defa da siyasete yöneliyorlar. Kendilerini bir kere de orada deniyorlar. Sende de öyle bir arzu oldu mu?”
“Siyaset mi? İstesem, bir ayda ses getiririm! Hitabet kuvvetim mükemmeldir. İkna kabiliyetim yüksek...”
“Ancak onda da servet sahibi olmak gerekiyor. Adım başı para savuracaksın! O işler de parasız dönmüyor. Seçim masrafı altından kalkılabilecek gibi değil! Her şey uzaktan kolay!”
“Destekleyenler sağ olsun! Hele para babalarının dedikleri gibi ol! İstedikleri yola gir! Arzu ettikleri lafları sırala! Bak nasıl açıyorlar keselerin ağızlarını! Cümbür cemaat destekliyorlar. Omuzlarında gezdiriyorlar! Yeter ki ağzın iyi laf yapsın! Onların da paraları var, bilgileri ve dilleri yok!”
Virane’ye gelen giden eksik değil. Onun için sohbet ara ara kesiliyor. Yine devam ediyor. Gelen öncelikte Define^ye yöneliyor. Kısa da olsa onunla bir hasbıhal etmeden geçemiyor. Bizimkiler nerde kaldıklarını kolayca hatırlayamıyorlar. Bize soruyorlar. En iyi de ben biliyorum nerede kaldıklarını. Çünkü konuşulanları seri bir şekilde not ediyorum. Her akşam da evde temize çekiyorum. Belki bir gün bir işe yarar düşüncesindeyim.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 836
YORUMLAR
Okundu...
Savaş yerine trafik kazaları... Azımsanacak gibi değil! Gittikçe azalacağına artmakta... İnsanlar bilinçlendikçe kurallara daha çok riayet edeceklerine canavarlaşıyorlar! Olan sakat kalanlara, ölenlere ve geride kalanlara oluyor! İnsan hayatı bu kadar ucuz mu!”