- 927 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
NİLGÜN - 14 -
Her akşam iş dönüşü hemen hemen aynı karanlık saatler, aynı orman yolu, aynı korkular ve aynı heyecanlar.
Otobüs ana yolda durup, son yolcuları olan Nilgünü ve hergün denk gelmesi de bir İtalyan kızı ve o siyah şapkalı adamı alıyordu. Nilgün bu kızın olmasından memnun , korkuları hafifliyordu. Adam ise ; yine o günlerde televizyonda seyrettiği drakula filmindeki o karanlıklarda kovalayan korkunç karaktere çok benziyor ya da korkudan ona öyle geliyordu. Yolun solundaki mezarlığı onlarla geçiyor, ama çoğu zamanda yalnız geçmek zorunda kalıyordu.
Bu akşam da diğerlerinden farklı değildi. otobüsten indiklerinde İtalyan kız az ilerideki taba rengi apartmanın önünde durup zile basıp açılmasını beklerken adam ise onun önünden yürüyüp on, on beş adım yol aldığında oradaki evlerden birine girip gözden kayboluyordu. Nilgün çoğu zamanlar onların yakınlarından yürürdü kendisini garanti altına almış gibi.
Yine tek başına kalmıştı Nilgün. Tabana kuvvet koşmaya başladı az kalsın ayağına dolanan sert bir şeye takılıp düşecekti. Ayağı ile savurup yola devam etmek istiyordu ki etrafa saçılan paraları gördü , Nilgün aynı hızla yerdeki paralarla birlikte dökülen bir tomar anahtarı ve defterleri de çantaya atıp yola devam ederken etrafına bakınıp acaba kime ait olabilir bu çanta diye sormak istediyse de ortalıkta kimsecikler yoktu.
Yol üzerinde bir yakını oturuyordu onlara uğrayıp çantayı vermeyi düşündü bu düşüncelerle ayakları o evin kapısına doğru gitti. Kapıyı çaldı onlara durumu anlattı. Evin hanımı Hatice hanım : ’’ Nilgün gel bu parayı biz seninle alalım çantayı da çöpe atalım ’’dedi. Nilgün cevap vermeden eve çok geç kalıyorum diyerek para dolu çantayı yanına alıp doğruca kendi evine gitti.
Çok yorgundu Nilgün.Asansörün bozuk olduğunu görünce merdivenlere yöneldi.
Burada da ışıklar yanmıyor çocuklar hem asansörü bozmuş hem de lambaları kırmışlardı.İşte Nilgün çoğu zaman bu sıkıntılarla da ayrıca zor durumda kalıyordu. Sanki onca çektikleri yetmezmiş gibi . En son kapıyı buluyor onuda zar zor açıyor karanlıkta. Eve girince her yerin ışıklarını yakıp rahat bir nefes alıyor Nilgün. Alıyor ama her şey bununla da bitmiyor işte evde yalnız, hangi pencereye gitse karanlık ormanın yüzü ile karşı karşıya... o bütün perdeleri kapatıyor, sonra mutfağa geçiyor artık bir çay koyup bir yemek yapması gerekiyor.
Bitip tükenmez yorgun akşamları böyleydi Nilgün’ün akşamları derken nerdeyse saatin onuna ulaşıyordu ne zaman yemek yer ne zaman uyurdu. Nilgün yine yalnızdı bu gün de çoğu zaman olduğu gibi. Eşi ise şehirde takılır çoğu zaman eve gelmez oradan da sabah işine giderdi. Sabah erkenden eşi ile bir yerde buluşup birlikte polise gidip çantayı teslim etti Nilgün.
Günler birbirini bu şekilde kovalayıp dururken Nilgün kendine başka bir iş bulmuş yeni işine adapte olmaya çalışıyordu. Bir sabah tam iş başı yapacaktı ki şef onu çağırdı. ’’Bayan Nilgün bu gün polis aradı yarın sabah oraya gitmen gerekiyormuş saat dokuz gibi ’’ demişti. O bütün gün çalışırken bunu düşündü ne olmuştu da onu çağırıyorlardı. Kafasında bu düşünceler zihnini kurcalayıp durdu.
Nilgün ertesi gün polise gitti, polis Nilgün’ü tebrik ederek ona bir miktar para uzattı, o şaşırmıştı neden bu parayı veriyorlardı... sonra ona geçen aylarda içi para dolu bir çantayı bulup polise teslim ettiği için bu ödülü hak ettiğini söylediler.
Tabii aradan aylar geçti, bu olayı hemen hemen unutmuş gibiydi Nilgün. Bir hafta sonu pazara gidip alış veriş yapıp hem de gezmek istedi işte bu sırada çantanın sahibi Nilgün’ün evine gelmiş ama onu bulamamıştı... Nilgün eve döndüğünde kapıda bayanın notunu ve bir demet gül ile kendisine yazılmış bir tebrik kartı buldu.
Nilgün’ün gurbet hatıraları devam edecek.
YORUMLAR
Aygün Deniz
Daim olsun kalemin, sevgili Günay.
Arayı açma.
Merakta bırakma.
Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Sevgimlesin.