- 464 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Balthazar
Siyah beyaz bir film izlemiştim. Bir eşeğin bir insanla kesişen ve benzeşen yaşam öyküsüydü konusu. Eşeğin çektiklerini izledikçe ben de içimden onun gibi anırmayla karışık ağlama tutturmuştum film boyunca. Bir sahne var ki unutulmazdı, eşek, inatçıdır tabiatı gereği bu bilinir. Çoğu filmde olduğu gibi arzı endam eden filmin korkunç kötü oğlanı onun inadını kırmak için kuyruğunu tutuşturup araziye salmıştı. O günden sonra hiç inat etmedi bizim eşek.
Benim ana karakter ile kurduğum özdeşim gereğince ki bu zorunlu değil ya, filmleri film lan bu ne ağlıyorsun diyerek izleyen, çıtasını "Hızlı ve öfkeli"serisinden yukarıya cikarmamışlara daima öykünürüm. Yaşamım boyunca sanıyorum iki-üç yaşlarımdan itibaren benim de inadımı kıran pek çok olay, durum ve maaselef bir kısmı bilinçli olan kötülük görmüşümdür.Sonuç itibarıyla halen bir miktar inadım kaldı ve başıma geleceği bildiğimden yani sonumu hazırardığımı bildiğimden yapacağımı yapıp ettikten sonra kollarımı kimseye zahmet olmasin diyerek bizzat ben zincirlerim. Sonra da her sade kul gibi canımı canla donatan güce yalvarırım, duymaz da, vakti saati der biri. Herhalde bir teyzedir, adını hatırlayamam ve yeme içmesi kesilmeyince onu ekler. Sarı perde kapanır. Beyaz perdeyi yanımdaki 9 numaralı koltukta oturan ve o da benim gibi film boyunca ağlayan kadına vermiş olmalılar. Temizlik hastasıymış. İnadını böyle kırıyormuş. Hepimizin yöntemleri ayrı. Kimseye zahmet olmasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.