"günlerini düşler krallığında geçirmeyenler, günlerin kölesi olur." halil cibran
Onur BİLGE
Onur BİLGE

833 - BİLGE

Yorum

833 - BİLGE

1

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

500

Okunma

833 - BİLGE

833 - BİLGE

Onur BİLGE

Bizim iki kafadarın konuşmaları döndü dolandı, bilgeliğe, bilgeye geldi. Erelerden evliyalardan, mürşitlerden Hurşit’lerden bahsetmeye başladılar. Farkındalar ya da , değiller ama bunlar zaman zaman birbirlerine mürşitlik eden insanlar... Bazen Define ona, bazen de o Define’ye rehberlik ediyor. Duruma göre... Bazen de Denizli horozları gibi didişiyorlar. Asla darılmıyorlar, kırılmıyorlar. Aksine her defasında birbirlerine daha sıkı bağlanıyorlar. Öyle ki artık süspansiyon veya bileşim halinde değil, alaşım halindeler.

“Ben bir zamanlar bir zatı beğenmemiştim. Ünlü değil diye gözüm tutmamıştı. Rüyamda bana kendisini öyle bir tanıtış tanıttı ki! Bunlar sanki ölü değil, diriden daha da diriler!” dedi bir evliya hakkında Define.

“Kim, kimin terbiyesine verilmişse, o onun öğrencisidir. Bunu kimse değiştiremez!”

“Şuayb Aleyhisselam ile Musa Aleyhisselam örneği... Allem eder kullem eder, onu ona erdirir, gereken dersleri verdirir. Kalitemize ve kabiliyetimize göre dersimizi alırız. Aldığımız da kapasitemiz kadardır.”

“Dediklerini baştan sona yeniden düşündüm. Hepsi biribirinden öğretici ve birbirinden güzel… Rabbim bu güzelliğini daim, sözlerinin muhatapları üstünde tesirini güçlü eylesin! Elimden ve dilimden başka bir şey gelmiyor.”

“Benim eğiticim Kaptan’dı. Sadece “İman, namaz, oruç, zekat, hac...” derdi. Bir de “Zikran kesira... Kur’an oku ama anlaya anlaya... Anlayarak zikretmek ve tefekkür etmek, anlamadan okumaktan efdaldir.” derdi. Başla da bir şey demezdi. Yıllarca döndüre döndüre bunları dedi. Bir de bir tesbihat verdi ve zamanı gelince ona diğerlerini ekledi. Halen çeker dururum. Bir an geldi ve "Şimdi oldu!" dedi. Kaybetmemeye çalışmamı önerdi.”

“Benim eğiticim de tuzaklara düşürürdü. Bir tuzaktan çıkarır, başka tuzağa atardı! Kaybedeceğim zaman aklımı alırdı! Kaybettikten sonra geri verirdi.””

“Kafa karıştırılacaktıysa, Allah veya Resulü bunu en ala yapardı. O kim oluyor da kafa karıştırıyor? Ben de “Zaman kaybı!” diyecektim, ağzımdan aldın. O zaman zarfında tefekkür edilse, neler kazanılır! Ne kapılar açılır, ne kaleler fethedilir! Burnuma şirk kokusu geldi. Aklı Allah verir, Allah alır! O ne güçlü biriymiş ki Allah’ın verdiğini alıp verebiliyormuş! Böyle bir insan var mıymış!”

“Bayazidi Bastami’nin bir sözü geldi hatırıma. “Ya Rabbi ne güzel kulların varmış! En kötüsü Bayezit...” dermiş.”

“Kaptan da: “Eller arpa ben saman, eller yahşi ben yaman...” derdi ve böyle dememi isterdi. Mürşit geçinenlerin, senin bahsettiğin gibi olanları, kendilerinin bulunmaz Hint kumaşı sanılmasını arzuladıkları için olsa gerek, eşeği yokuşa sürerler. Etraflarındakileri şaşkına çevirerek zora koşarlar. Sonra problem haline getirdikleri meseleleri kolayca çözdüklerini göstererek egolarını tatmin ederler. Büyüklük bu değilidr. Resulullah efendimiz hiç böyle uzaklar ve de tuzaklar ortaya çıkarmamıştır. Soruyu sorar, dikkati çeker, birazcık düşündürür, cevap talep edildiğinde, en açık ve en basit biçimde cevabını vererek öğreticilik görevini en iyi şekilde yerine getirirdi.”

“Sen benim mürşidimin kim olduğunu biliyor musun?”

“Mürşit, Kur’an’dır! Kur’an da apaçıktır. Kimseyi zorlamaz.”

“Sorumun cevabının bu olmadığını biliyorsun.”

“Kime sorarsan sor, mürşidi Gavs’tır! Kutup falan da değildir yani. Kim o zaman? Resulullah mı? Yoksa ondan daha üstün biri mi var!”

“Sadece sordum. Biliyor musun?”

“Resulullah mı? O ise… Soruyu sorar, cevabını da verir.”

“Bildiğini veya bilmediğini söyleseydin yeterdi. Demek ki bilmiyorsun. Nerden bileceksin! Söylemedim ki! Her neyse...”

“Sen ne biçim adamsın yahu? Hem soruyorsun, hem cevaplamıyorsun!”

“Kızma birader! Cevap vermeni bekledim.”

“Söylersen bileceğim. Benim mürşidim ortada, seninki saklı gizli… Sanki CIA ajanısın!”

“Ne dersen yakışır! Toprak ne güzel bir varlık! Ne kadar pislik dökersen dök, hazmeder.”

“Yani toprak gibisin... Günde iki yüz Kâfirun Suresi okursan, bir süre sonra Efendimiz mürşitlik etmeye başlarmış. Soruyu sorar, cevabını verirmiş.”

*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 833

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
833 - bilge Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 833 - bilge yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
833 - BİLGE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Battal BAŞARAN
Battal BAŞARAN, @battal-basaran
25.6.2021 09:43:17
10 puan verdi
Okundu...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.