- 670 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
TELLÂL
Aşk, devası hâlâ bulunamamış bir dert. Onun sırrı maşuğunda, maşuğunki âşığında; ikisi de değil belki hepsi aşkın elifbasında.
Ne söz diler gönlüm, ne konuşmayı dilim, ne de dinlemeyi kulağım. Harflerin hiçbiri bana ait değilken cümleleri asıl sahibine bıraktım.
Okunmayan bir yazının yazgısını aşkın sahibinden başka kim bilebilir?
Severim dersin, kendinden başkası değil asıl sevdiğin. Sevenler hep böyle sevmiş, kendilerini aradan çıkartana kadar hiçbiri hakikati görememiştir. Dilerse aynadan, dilerse çamurdan hatta murat ederse kırık bir tuğladan dahi sana seni sen olmadan gösterir. O, gölgesi olmayan nur. O, ikiliğin olmadığı her yerde...
Husule gelmesi için olacak olana doğru hareket eder cümle mahlukat.
Zerreden kürreye böyledir. Herkes vazifesini yapar, yaratılışı gereği ne ise esmalarının tecellisini konuşturur her kımıldayış.
Celalinden cemaline sığındım. Celal perdesi kalkana değin sükût libasını giyindim ki nihayeti pişmanlık olan her şey sözün fazlalığı ve gereksizliğinden meydana gelmiştir. O’nun sırrından sır dileyen sırrını O’ndan başkasına açmaz. Selamı veren alandan izinsiz veremez. Ne ki olmuş olması gerektiği için olmuştur.
Ben ki benliğine kurban olan, dünyaya yalnızca selam duran bir can.
Ahiret hayatının yanında nedir ki çekilen çile, diyebilecek teslimiyeti yakalamak için her belaya bulaşan bir musîbet tellâlı...
Câhide