İz Bırakanlar (3)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
- Ziyanettin!.. Kaç kere söyleyeceğim sana, şu yumurta kabuklarını çöpe atma diye!
Dikkatlice çıkardı onları çöp kutusundan; güneşe serdi kurutmak için, şöyle bir geçirip ip gibi akan suyun altından. Uyuyamazdı yoksa akşam, kabukları havanda dövüp güzellik maskesine katmadan.
Özenle kahvaltı masasını toplamaya başladı. Çekmeceden çıkardığı dondurma çubuğuyla sıyırdı, kaselerin dibinde kalan erik ve kuşburnu marmelatını. Raflarda sakladığı küçük pet şişelerden birinin içinde sulandırarak buzdolabının yanındaki tezgahın üzerine bırakırken gözleri de sofradaydı.
-Bu maydanozlar neden yenmedi Ziyanettin?
-Dişim kesmiyor Cimriye!
-Allah Allah!.. Kurban bayramından kalan kavurmalar hamuduyla gitmiş, bilmem nereye?
Kaçan keyfini yakalamak için kendine Türk kahvesi hazırlayan Ziyaneddin bey, buzdolabını açıp İsviçre’den getirttiği lindlerden bir tane almak üzereydi ki Cimriye hanım eşini bir eliyle itekleyip, kapılar kapanmadan otobüste yer kapmaya çalışan yolcu gibi koşturarak bir hamlede yeni yaptığı içeceği dolaba atıp kapısını kapattığında, Ziyanettin bey de söylene söylene dışarı çıkıyordu.
- Üst üste binmiş mülteciler gibi ne diye tıka basa dolduruyorsun dolabı ıvır zıvırla!
Cimriye hanım kocasına umursamaz bir tavır atıp, içilmeyen kahveyi bir dikişte hüpletti. Fincandaki telveleri yumurta kabuklarının içine koyup mutfak işlerini bitirdi. Salondaki duvar saatinin ve televizyonun kumanda pilini söktü, elektrik sigortasını indirdi, musluk vanalarını kapattı, üzerini değiştirdi, şapkasının altından fırlamış dağınık ve dik dik duran saçlarını şöyle bir eliyle düzeltti, sırt çantasını takıp aşağıda onu bekleyen eşinin yanına gitti.
Öğle sonrasıydı, evlerinin yakınında bulunan Çamlık Ormanına yürüyüşe çıktıklarında.
Cimriye hanım derekenarında durup evden getirdiği bulaşıkları yıkarken, Ziyanettin bey temiz ve ılık havanın tadını çıkarıp nefes egzersizleri yapıyordu. Oldukça enerjik edayla iki kilometre daha yürümek istediğini söyleyince Cimriye hanım:
- Ziyanettin fazla yürüyüp de eskitme ayakkabıları. Bak benimkilere gıcır gıcır, daha yedi yıl oldu alalı.
Ayaklarından çok gözlerini gezdirmeyi seven Cimriye hanım aklında akşama ne yemek pişireceği düşüncesiyle etrafı kesiyor ısırgan otu, ebegümeci türevi otlarla, o sağlıklı leziz mantarlardan arıyordu. Derekenarında sulu sulu meyveleri görünce içini bir sevinç kapladı. Olgunlaşmış kıpkırmızı böğürtlenlerin kimisini ağzına atıyor kimisini de evden getirdiği poşetlere dolduruyordu. Ancak yine de içinden Ziyanettine kızmayı ihmal etmiyordu.
Hiçbir şeyi beğenmezdi o, mis gibi taze taze sebzelerdi işte. Pazarda bunların kilosu kimbilir kaç paraydı.
Bir keresinde ormandan topladığı mantarları komşuları Nurettin bey ve Ebru hanımın ızgara yaptığı bir güne denk getirip pişirmişti de onlara sadece bir tane göz hakkı verip, karşılığında büyük bir tabak dolusu tavuk kanadıyla kuzu pirzolayı nasılda alıp götürmüştü evine... Hem kendileri çok kazançlı çıkmıştı hem de komşuları için mutluydu. Hiç vermeyebilirdi de ama seviyordu komşularını o günde eli açıklığı tutmuştu. Ne de olsa bir tane mantar yeterdi ikisine, öylesine bağlılardı ki birbirlerine, birinin yediği giderdi diğerinin midesine.
Derenin diğer ucunda stepler halinde konumlandırılmış, çardaklı ahşap masa ve sandalyeleri, kırmızı pötikare örtüleri ile gayet sevimli bir mekandan çıkıp göbeğini tek eliyle ovuştura ovuştura gelirken yoldan; halka halka kesilmiş kızarmış patatesler, çıtır çıtır köy biberleri, o leziz köftelerle buz gibi yayık ayranını karnında dans ettirip günlük sporunu tamamlayan Ziyanettin bey de Cimriye hanımın yanına dönmüş oldu.
- Ziyanettin! Bu millette ne kadar aç gözlü yahu! Gidip marketten manavdan almazlar, baksana bir tane bile mantar bırakmamışlar koskoca ormanda, hepsini toplamışlar.
Ziyanettin bey dudaklarına astığı neşesinin yerini hiç değiştirmeden "yukarıdaki ağaçlardan topladım" diyerek yol kenarından satın aldığı incirleri gösterince Cimriyenin hoplayan sinirlerini yatıştırmayı başardı.
Eve gitmek için caddeden karşıya geçmeleri gerekiyordu.
O bölge akçaağaçlarının yoğun olduğu bölgeydi. Cimriye hanım bir kaç dal kırdırıp evde tahta kaşık ve dalların özünden şurup yapmayı planlarken tam caddenin ortasına varmışlardı ki incir torbasından çıkan iki arı kolunu ısırınca incir dolu torbayı fırlatıp attı Ziyanettin.
Cimriyenin dilinde bir çığlık, hızla gelen aracın şoförüne bir sitem:
- İncirleri ezdin!..
Ah Ziyanettin ah! Sen de ne yaptın ne ettin en sonunda bir çuval inciri ziyan ettin.
EbRuAsya//
&&&
Seçici Kurul’a
Teşekkür
Selam
Saygı
Sevgilerimle...
&&&
YORUMLAR
Okurken büyük bir keyf aldım, adı üstünde inciri ziyan etti Ziyanettin bey 😊 yüreğinize ve kaleminize sağlık kutluyorum
Rû //
sizin de okuyan gözlerinize sağlık.
saygı ile
Ebru Hocam!
Bu ne güzel yazı?
Hem kolay okunuyor hem düşündürüyor.
Birazda tasarruf genelgesine ve porsiyonu
küçültün çağrısına mizahi cevap sanki.
Güne iki kere yakışmış.
👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻🌹
Tebrikler
Saygılarımla…
Rû //
mutlu etti yorumunuz...
selam ve saygı ile...
ne duru ne akıcı bir dil...
her bir cümlesini okurken, yüzümde yarattığınız tebessüm için teşekkür ederim..
Rû //
selamlar...
Rû //
sevgiyle
Bence sadece ana karakterler bile bu güzel yazının güne gelmesine yeterdi. Çok esprili akılcı bir anlatım doğallıktan kopmadan akışı bozmadan güçlü kalemin gülümsetti okurken.
llk aklımda kalanlar kavurmaları yiyebilen ziyanettin beyin iş maydanozlara gelince Dişim kesmiyor cimriye demesi
evlerinin yakınındaki bir ormana giderken sanki aylık tatile çıkıyormuşlarcasına evdeki bütün enerji sistemlerini hatta duvar saatinin pilini bile sökmesi
ayakkabılar gıcır gıcır daha 7 yıl oldu alalı
ayaklarından çok gözlerini gezdirmeyi seven cimriye hanım
ziyanettin beyin karnında dans eden leziz köfteler halka halka doğranmış kızarmış patatesler çıtır çıtır biberler ve bunların dans ve spor örüntüsü ile karşımıza çıkması hepsi birbirinden güzel anlatımlardı
ve tabiki final vurucu noktaydı. keyifle okudum
tebrik ederim
Sonsuz sevgimle
Rû //
sevgimle canım
Bu Cimriye var yaaa gebe falsn kalsa doğurmazda yıllarca masraf olmasın diye🙃
Rû //
Var Ebru hanım cım bizde de böyle cimriler var ismi bende kalsın
Ekmeği yenmez cimrinin salatalık turşusunu vermeye korkan biri geldi aklıma sen çok yaşa güzel bir hikayeydi keyifle okudum yüreğine sağlık kalem dostum
Sevgiler bırakıyorum sayfanıza saygı ile beraber
Rû //
güzel geçsin akşamınız...
sevgiyle
Tüm bunları okuyunca yengem geldi aklıma.
Sabah masada haşlanmış yumurta kalsa, öğlen mutfağa gider gelir atar ağzına. Rengi mora dönüşse bile. Günahtur der, atilmaz.
Reçeli tabağa dökünce şişenin ağzını eliyle siler, elini de yıkamaz, yalar. Ellerumi yeni yikamişidum der, bişey olmaz.
Pilavı bitse tencereyi yıkamaz, yine aynı tencerede pilav yapar, iyi iyi kârdayuz der, yazuk olmasun.
Mizacın da, kalemin de harika.
Seriyi bitirme Ebru, devam etsin böyle.
Sevgiler
Rû //
bırakmazmış tabakta bir pirinç tanesinu :)) diyesim geldi..
öykü serisi toplamda beş tane olacak... aklımda iki tasarım daha var, henüz kaleme dökmediğim...
bir tanesi neredeyse bir yıl kadardır ben nereye o oraya gezdirdiğim... sadece netleştirip tam oturtamadığımdan sürekli ertelediğim...
ama bizi de yaz bizi de yaz diye sürekli dürtüp duruyor kahramanlar bilemedim :)) yazmazsam susmaz bunlar başımın etini yerler:) bir ara kaleme alırım canım...
çok teşekkür ederim sayfa ziyaretine güzel yorumuna...
sevgiyle hep...
Valla ben Cimriye yerine İsrafediye olmayı tercih ederim,bu ne yahu adama bir nefes aldırmıyor,paralı olsa onada karışacak😅çevremde var bu tiplemeler,uzak duruyorum,her şey tadında olacak.
İncirlere bende üzüldüm,çok severim..
Kutluyorum gülümseten ve düşündüren bir hikayeydi.
Sağlıklı,mutlu kalın.
Rû //
adamın ekonomik durumu iyi gibi görünüyor.... yurtdışından çikolata getirttiğine göre... ama dediğin gibi onu da yedirtmiyor boğazına diziyor cimriye :))
benim çevremde de var, bir sallama çay poşetini üç-dört sefer kullanan tipler... bir de vakti zamanında uyanık geçinip bana çok hesap kilitleyenler :))
ben herkesi olduğu gibi kabullenip seviyorum yine de.... onlar öyle de güzel.... çünkü çeşit çeşitler :))
her şey tadında olmalı sözüne katılıyorum... ben çok sabırlıyımdır ama bu gibi durumların varacağı en son yer tahammülsüzlük durağı... çekilmez olur bir yerden sonrası...
öykümü okuyup değerlendirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum...
huzur ve sevgiyle. ...
Ziyanettin - Cimriye... Belki yaratılış gereği, belki de yetişme tarzları gereği iki zıt insan. Ama yaşadıkları gerçek, paylaşılan aynı hayat.
Çok zekice yazılmış bir öykü ve de akıcı yönüne hayran kaldım, hani bir solukta okunan cinsten.. Hele final bölümü;
"Ah Ziyanettin ah! Sen de ne yaptın ne ettin en sonunda bir çuval inciri ziyan ettin."
Biz hangisiyiz bilmiyorum, galiba savurgan yönümüz daha çok ön plandadır.
Çok harikaydı, kahraman isimleri beni hep gülümsetti.
Saygılarımla Efendim.
Mehmet Burhan AKIN tarafından 25.6.2021 00:41:43 zamanında düzenlenmiştir.
Rû //
saygı ile efendim...
Rû //
ortamına göre değişmekle tabi
bazı zaman ben de kendimi cimriyeden üç gün önce doğmuş gibi hissediyorum :))
bir damacana hikayem var ki evlere şenlik.... bir gün su siparişi verdim. getirdi firma...
ben de elimdeki boş bidonu iade ettim... adam dedi bidonun tarihi geçmiş.... alırız ama üzerine 15 tl para vermeniz gerekiyor. 10 tl de su parası... etti mi 25... O bidonu zaten onlardan almışım... bir çıngar çıkardım ki sormayın :)) uzun hikaye ama en sonunda 1 lira bile vermeden aldım suyumu.
yorum için
çok teşekkürler sevgili deniz-ce...
selamlar....
deniz-ce
darısı diğer ziyanettinlerin başına:)
sevgiler.
Cimriye hanım,
Tam cimriyeymiş valla ama en önemli olan yüzünü eskitmiyor
Ziyanettin Bey hep karısına gülümsemiş; isyan etmeyen kabullenişi, sabrı.
Doğal ve akıcı yazış tarzın, kelime zevkin harikulade
Hep sevgiyle
Rû //
:))
ziyanettin evde kahvaltı yapamıyor bir kahve dahi içemiyor ağız tadıyla... yazık adama diyeceğim de yine de idare etmesini biliyor Cimriyeyi... yürüyüşe çıkacağım diye karnını doyurup geliyor... dediğin gibi canım, sevdiğinden sabır gösteriyor.
çok teşekkür ediyorum güzel yorumuna...
sevgiyle hep...
"Yumurta kabuğu neye yarayacak ki" merakıyla okumaya başladığım yazınızda "Ziyanettin" ve "Cimriye" isimleri zaten beni sesli güldürmeye yetti. Arada geçen o ikili diyaloglar çekimi yapılsa bir aile dizisi tadında. Finaldeki "bir çuval inciri berbat etmek" hem gerçek hem manevi anlamıyla yaşatılınca bence mükemmel olmuş.
Uzun zamandır bu denli keyifli bir yazı okumamıştım. Müjdat Gezen'in o esprili anlatımlarını hatırlattı.
Hem teşekkür hem nacizhane tebrik ederim.
Rû //
saygı ile