- 441 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ATATÜRK'ÜN ÇIKARDIĞI GAZETELER.
ATATÜRK’ÜN ÇIKARDIĞI GAZETELER.
Atatürk’ün muazzam bir okuma hevesi ve araştırma merakı olduğu ve bunun neticesinde sınırsız bir bilgi birikimine daha gençlik yıllarından itibaren sahip olduğu malumdur ve bu nedenle de hem hisleri gereği ve hem de sahip olunan bilgiyi paylaşma ihtiyacı gereği sürekli bilgi yayma ve paylaşma heveslisi olmuştur ki zaten başöğretmenlik vasfının ana teması da budur.
Atatürk idadi sonrasında Harp Okulu öğrencisiyken ilk gazetecilik tecrübesini yaşamış, adı dahi olmayan tek sahifelik gazetesi ile fikirlerini Harbiyeliler arasında paylaşma yoluna gitmiştir. Zamanın bağımsızlıkçı akımının da etkisiyle kendisinde oluşan birikimleri arkadaşlarıyla paylaşmak istemiş ve yazdığı yazılarını elde çoğaltarak, bir gazete çıkarmaya karar vermiştir. Yanına aldığı güvendiği arkadaşlarıyla ortaklaşa çıkarmaya çalıştığı bu gazetenin yazılarını kimi zaman tek başına yazıyor, kimi zaman iş bölümü yapıyordu. Yazdıkları fikir yazılarıydı. Bir ara yaptıkları iş anlaşıldı; tutuklanmaktan son anda kurtulabildi.
Mezun olduktan ve sayısız cephede görev aldıktan sonra da öğrendiklerini paylaşma ve en önemlisi bağımsızlık ve özgürlük arayışı ruhunu canlandırmak için gazetelere ve kitaplara yazmaya daima devam etti.
Minber, İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye gazeteleri
Atatürk, Harp Okulunda öğrenci olduğu sırada elle yazarak çoğalttığı tek sahifelik gazete dışında, “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır.
Atatürk, hayatının her döneminde basına verdiği önemi belli etmiştir. Örneğin, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şöyle demiştir: “Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göstermede, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın, başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”
Öğrencilik yıllarındaki ilk tecrübe
Mustafa Kemal’in gazeteciliğe olan ilgisi daha öğrencilik yıllarında başlamıştır. Henüz Harbiye öğrencisiyken yönetimin siyaset alanındaki yanlışlarını ve aksaklıklarını belirtmek amacıyla eleştiri niteliğindeki yazılar yayınlamak için el yazısıyla bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin yazılarını bizzat kendisi yazan Mustafa Kemal, Mektepler Müfettişi İsmail Paşa’nın takibine de uğramıştır. Harp Okulu’ndaki veteriner dershanelerinden birine giren Mustafa Kemal ve arkadaşları, çıkardıkları gazetenin yazılarıyla uğraşmaya başladıkları sırada, okul müdürü Rıza Bey tarafından suçüstü yakalanmıştır. Kendilerine önemli bir ceza verilmemiş, “izinsizlik” suçuyla yetinilmiştir.
Minber
Minber: Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda çıkmış bir gazetedir. Gazeteyi İstanbul’da 1918 yılında yakın arkadaşı Ali Fethi Okyar ile birlikte çıkarmıştır. Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi’nin 1918 yılında imzalanması sonrasında Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedildiği için Suriye’den İstanbul’a dönmüştü. Ülkenin içinde bulunduğu olumsuz durumu, askeri kimliği buna müsaade etmese de bir şekilde yazma gereği hissediyordu. Fethi Okyar, anılarında Minber gazetesinin yayınlanması hakkında şunları söylemiştir:
“Mustafa Kemal Paşa, ‘memleketi perişan eden ve muhalefet adı altında irtikap eden taarruz ve tahripler daha çok gazeteler vasıtasıyla oluyor. Bunlara karşı milleti uyandırmak için en iyi vasıta aynı yolla karşılık vermek, yani bir gazete çıkarmaktır. Benim maaşımdan biriktirdiğim biraz param var, onu koymaya hazırım. Ben askerim imtiyaz alamam, ama sen alabilirsin. Hakikatleri halka, hatta düşmanlarımıza anlatabilmek için hadi gel beraberce gazete çıkaralım.’ dedi. Gazete çıkarmayı hiç düşünmüyordum ama, mensup olduğum İttihat ve Terakki için öylesine çirkin ve haksız ve dolayısıyla vatan ve devlet için öylesine tehlikeli neşriyat başlamıştı ki, bunları cevapsız bırakmak mümkün değildi.”
Günlük olarak yayımlanan ve toplam 51 sayı çıkan Minber, 1 Kasım 1918’de yayın hayatına başlamıştır. Gazetenin başında Fethi Bey, imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü ise Dr. Rasim Ferit’dir.
Minber, Fethi Bey’in eski partisi İttihat ve Terakki’ye olan haksız saldırıları önlemek ve doğruları yazmak, Tevfik Paşa’nın parlamentoda güvenoyu almasını engelleyici yazılar yazmak, Fethi Bey tarafından yeni kurulan Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası’nın sözcülüğünü yapmak için yayın hayatına girmiştir.
Minber gazetesinin başyazıları Mustafa Kemal tarafından başka isimler altında ya da isimsiz olarak yazılmaktadır. Hemen hemen bütün sayılarında Mustafa Kemal ile ilgili yazılar çıkmış, hatta kendisi ile 17 Kasım 1918 tarihli gazetede röportaj bile yapılmıştır.
Bu röportajda Mustafa Kemal şöyle demiştir;
“… en iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En çok kuvvetli olmak tabirinden amacımın, yalnız silah kuvveti olduğunu zannetmeyiniz. Bilakis asker olmama rağmen bence kuvvet kendisini oluşturan etkenlerin sonuncusudur. Benim amacım manen, ilmen, ahlaken ve teknik yönden kuvvetli olmaktır. Bu saydığım özelliklerden yoksun olan bir milletin bütün fertlerinin en son silahlarla donatıldığını varsaysak bile kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru olmaz.”
Dr. Rasim Ferid, Minber’in imtiyaz sahipliğini ve sorumlu müdürlüğünü almıştı. Atatürk de bu gazetede “Minber” takma adı ile başyazılar yazdı. Gazete, yaklaşık 50 sayı çıktıktan sonra 22 Aralık 1918 tarihinde kapandı.
Bu küçük deneme Atatürk’ün ulusun aydınlanmasında gazetelere verdiği önemi gösteriyordu. Falih Rıfkı ile yaptığı bir söyleşide bu girişimi kendisi şöyle anlattı: “Fethi Bey İstanbul’da Minber isimli bir gazete çıkardı. Sahibi ve başyazarı o idi. Düşüncelerimizi birlikte yayınlamak üzere ben de kendisi ile ortak olmuştur. Gazetenin ne derece başarılı olduğunu bilemem”
Atatürk’ün bu gazetede, “Hatib” ve “Minber” takma adıyla yazılar yazdığı değişik yazarlarca söylenmiştir; ancak Hatib’in Mustafa Kemal olamayacağına ilişkin yorumlar vardır.
İrade-i Milliye
Atatürk ikinci gazetesini Sivas Kongresi’nden sonra çıkarmıştır. 4 Eylül 1919 günü başlayan ve 11 Eylül’de sona eren Sivas Kongresi’nin ardından Mustafa Kemal çevresindekilerden yeni çıkaracağı gazete için güvenilir bir yazı işleri müdürü bulmalarını ister. Aranan yazı işleri müdürü bulunur ve gazete çok kısa bir süre içinde çıkarılır. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan gazetenin imtiyazı Selahattin Ulusalerk’e aittir. Gazetenin yazı işleri müdürü ise Mazhar Müfit Kansu’dur. Gazetenin adı “İrade-i Milliye” ve başlık altı “Metalip ve Amali Milliye’nin Müdafiidir” Mustafa Kemal tarafından tespit edilmiştir.
İlk önceleri haftada bir sonraları haftada iki ve günlük olarak yayınlanmıştır. Gazetede, Sivas Kongresi zabıtları, Mustafa Kemal’in bildirileri ve konuşmaları yayınlanmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarına ait olan bu gazete, şehrin çeşitli dairelerine resmi mühürlü zarflar içinde gönderilmiştir.
Atatürk, basının gücünü biliyordu. Bu nedenle ulusal mücadeleyi hem Türk Ulusu’na hem de batı kamuoyuna anlatacak gazetelerin çalışmasına önem veriyordu. Samsun’dan Amasya’ya, Amasya’dan Sivas’a, Sivas’tan Erzurum’a ve sonunda Erzurum ve Sivas üzerinden Ankara’ya uzayan yolculuğunda pek çok gazete ile ilişki kurdu. Özellikle girişilen ulusal savaşımın haklılığını dünyaya anlatmanın gerekliliğine inanıyor; bu nedenle yabancı basında davayı anlatacak yazılar yer almasına önem gösteriyordu. Sivas Kongresinin toplandığı günlerde, Amerika’dan Sivas’a Chicago Daily News gazetesi bir muhabir gönderdi. Bu gazetecinin adı Lous E. Brown’du. Bu Amerikalı gazeteciye Atatürk, ulusal savaşın haklılığını anlatmaya çalıştı.
Bununla yetinmedi; Sivas Kongresi’nde alınan kararları, yapılan işleri ulusa duyurmak; hem ülke içinde hem de ülke dışında taraftar toplamak için kamuoyu oluşturmayı sağlayacak bir gazete yayınlamaya karar verdi. Sivas valiliğine başvurarak, gazetenin imtiyazını aldı.
Gazetenin sahibi ve sorumlu müdürlüğünü Sivaslı gençlerden biri olan Selahaddin’e verdi. Gazetenin adı İrade-i Milliyeydi. Gazetenin baskısı, Sivas Valiliği’nin matbaasında gerçekleştiriliyordu. 14 Eylül günü, gazete adının altına şu yazıyı yazdırdı: “Ulusun istek ve amaçlarının savunucusudur”.
Gazete, vilayet matbaasında basılıyordu. Anadolu’da yeni girişilen ulusal savaşın propagandası bu gazete aracılığıyla yapılacaktı. Kimi gazete çıkarmaya hevesli kişilerin olmasının yanı sıra, böyle bir gazetenin çıkarılmasını doğrudan Atatürk istemişti. Bunun için valiliğe başvurulmuş ve yirmi iki yaşındaki Selahattin Bey, gazetenin yayın imtiyazını almıştı. Gazete 30×50 santim boyutundaydı.
Meşrutiyet döneminden kalan bu matbaa makinesi kolla çevriliyor, yeterli puntoda harfleri bulunmuyordu. Gazete matbaasının bulunduğu binanın bir köşesine de Sivas Müdafa-i Hukuk cemiyeti merkezi haline getirilmişti. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa sık sık buraya geliyordu. Milli Mücadele’nin temel ilkeleri Atatürk’ün direktifleriyle bu gazetede yayınlanmaya başlamıştı. Gazete değişik yollarla Anadolu’nun dört yanına ulaştırılıyordu. Gazetenin bir nüshasını ele geçiren İngilizler Bab-ı Ali’ye gelerek, protesto da vermişlerdi. Gazetedeki haberler ve yazılar Atatürk’ün arkadaştan tarafından hazırlanıyor, Atatürk’e gösterildikten sonra yayınlanıyordu. Gazetenin ilk sayısında Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni açış söylevi yer aldı. Ayrıca Kongre’nin padişaha çektiği telgraf ile ulusa yayınladığı genelgesine gazetede yer verildi. Atatürk 18 Aralık 1919’da Sivas’tan ayrıldığında gazete yayınını sürdürüyordu. Toplam 138 sayı yayınlanan gazete, 1921 yılı başlarında matbaanın yanmasına kadar yayınını sürdürdü.
İrade-i Miliye’nin çıkma sebepleri öncelikle: Sivas Kongresi kararlarını halka duyurmak ve Mustafa Kemal’in konuşma ve bildirilerini Anadolu’ya yaymaktı.
Hakimiyet-i Milliye
Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye üyeleriyle birlikte Ankara’ya geldiğinde burada alınacak kararların millete duyurulması için bir gazeteye ihtiyaç duyduğunu söylemiştir ve burada verdiği ilk direktif de “bir gazete çıkaracağız” olmuştur.
Ankara’da doğru dürüst bir matbaa bulunmadığı için Konya’dan getirtilen baskı makinesi meclis bahçesindeki bir binaya yerleştirilmiş ve iki hafta içinde gazete çıkartılmıştır. Bu gazetenin adını da Mustafa Kemal vermiştir; “Hakimiyet-i Milliye”. İlk sayının gazete başlığının altında ise “mesleği milletin iradesini hakim kılmaktır” diye yazmaktadır. 10 Ocak 1920 günü yayınlanan gazetenin ilk başyazısını Mustafa Kemal yazmıştır.
27 Aralık 1919 günü Atatürk Ankara’daydı. Artık Ankara günleri başlamıştı. O, ulusal savaşın merkezi olarak Ankara’yı seçmişti. Keçiören’deki Ziraat Mektebi’nde kalıyordu. Ankara vilayet matbaasında o tarihlerde bir gazete çıkıyordu; ancak bu resmi gazete düzensizdi; ne zaman çıkacağı belli bile olmuyordu. Çıktığı zamanlarda da vilayet haberleri ile bir iki resmi haber yayınlanıyordu. Ankara’ya gelişinin ikinci gününde, bu kentte yeni bir gazete yayınlamaya karar verdi. Önce gazetenin adının ne olacağını düşündü. Çevresindekilerin kimi önerileri üzerine önce yeni çıkacak gazeteye “Anadolu’nun Sesi” adı verilsin istendi. Ardından bu karardan vazgeçildi. Bu karar doğrultusunda, 10 Ocak 1920 tarihinde Hâkimiyet-i Milliye gazetesi kurulmuş oldu.
Ancak Anadolu’nun sesi düşüncesi, sonradan kaleme Mustafa Kemal’in aldığı sanılan “Anadolu’dan Sesler” başlığıyla bir makaleye dönüştü. Gazetenin basılacağı doğru dürüst matbaa yoktu, gazete bulunmuyordu. Buna karşın Ankara vali vekili Yahya Galip’ten gazetenin yayın izni alındı. Genel müdürlüğüne ise Recep Zühtü getirildi. Gazetenin dar ve tahta merdivenle çıkılınca küçücük bir oda yönetim yeriydi. O odanın birinde, tahta bir masanın kenarında, beş numaralı kötü bir lambanın ışığı altında Ziya Gevher’i yazı yazarken gören Mazhar Müfit Bey, anılarında o zor günleri dile getirir. Sonradan Ankara’nın Ulus Meydanı’nda, ilk büyük millet meclisine yakın Veli Hanı’nın birinci katında iki oda kiralanarak yazı kurulu bu odaya yerleştirildi. Gazete vilayetin alt katındaki matbaada basılıyordu.
10 Ocak günü yayınlanan ilk sayısında daha Hâkimiyet-i Milliye kesin tavrını koydu. Başyazısında vurgulandığı üzere, gazetenin tavrı vatan ve milletten, milletin hâkimiyetinden yanaydı. Gazete Kuvay-ı Milliye taraftarı olduğunu ilan ediyordu.
Gazete Anadolu’da kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organıdır. Gazetenin yazı işleri müdürü Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’dur. Gazetenin daha sonraki yazı işleri müdürleri arasında Hüseyin Ragıp Baydur, Nafi Atıf Kansu ve Ziya Gevher Etili gibi isimler de vardır.
Başlangıçta haftada iki gün yayınlanan gazete 18 Temmuz 1920’den sonra haftada üç gün, 6 Şubat 1921’den sonra da günlük olarak çıkarılmıştır. Gazete 1934 yılına kadar Hakimiyet-i Milliye adıyla, o tarihten sonra da “Ulus” adıyla çıkmaya devam etmiştir.
Gazetenin adı 28 Kasım 1934 tarihinde “Ulus”a, 29 Temmuz 1971 tarihinde “Barış”a değiştirilmiştir. Gazete 1974-1981 yıllarında “Yeni Ulus” adıyla hizmet vermiş ve 1983 yılında Haldun Simavi tarafından alınıp yeniden basılana kadar iki yıl durdurulmuştur. 2008 itibariye gerçek adına geri dönmüş, Ulus adıyla yayınlarını sürdürmeye başlamıştır. Bugün de aynı isimle yayın hayatına devam etmektedir. Halen haftalık baskı yapan gazete, günlük baskı çalışmalarına devam etmektedir.
Anadolu Ajansının hayata geçirilmesi
Milli mücadelede belli bir mesafe kat edilmesi, savaş yıllarının geride kalmasıyla başlayan inkılplar sürecinin yoğun temposu nedeniyle Atatürk, hacimsiz ve bölgesel gazetelerden ziyade, amatörlük ruhundan ayrı olarak bilimsel ve dünya çapında bir haberleşme sistemi için girişimde bulunulmasını sağlamış ve bu maksatla bir haber ajansı kurulmasını temin etmiştir.
Mustafa Kemal, hem milli hem de uluslararası kamuoyuna seslenebilmek, ülkenin haklılığını duyurmak, kurtuluş mücadelesi ile ilgili haberlerin dünyaya doğru bir biçimde ve zamanında tarafsız olarak duyurulmasını sağlamak amacıyla 6 Nisan 1922 tarihinde de Anadolu Ajansı’nı kurmuştur.
YORUMLAR
İleri görüşlülüğün, dehanın ispatı budur işte
Çünkü yapılan iyi işlerin propagandasını da iyi yapamazsanız, yaptığınız her güzel iş heba olur.
Bu nedenle basın, halkın doğru haber alma hakkını temsil etmesi bakımından son derece önemlidir.
demokrasinin yerleşmesinde temel taşı olma görevi üstlenir.
Anayasamızın, yasama yürütme ve yargı üçlü saç ayağından sonra dördüncü sivil güçtür basın.
Yüce önderimiz ATATÜRKÜ saygıyla anıyorum. ruhu şad, mekanı cennet olsun diyorum.
sizlerinse bu güzel emeğinizi yürekten kutluyorum.
saygılarımla