- 569 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Saltanat Elden Gidecek
Her hayır kapısının anahtarı besmele...
Başlayalım yazımıza yüce Allah’ın ismi ile...
Gökyüzünde kapılar vardır.
Feyz kapılarını, bereket kapılarını, hayır ve lütuf kapılarını sen bize aç yarabbi...!
Üstümüze hidayet, nur ve huzur, kurtuluş beratını saç yarabbi...!
İlahi aşkını kalplerimize nakş eyle yarabbi...!
Dünyada herşey bulunur ama Allah gibi Rab bulunmaz.Allah gibi dost bulunmaz.
Mevla Tealâ Kaf Suresi 6-7 ve 8. Ayet-i Kerime’ lerde :
"Onlar ! Üstlerindeki göğü nasıl yapmışız , donatmışız bir bakmazlar mı ? Onda hiç bir çatlak ta yok. Yeryüzünü de döşedik ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada her güzel türden çift çift bitirdik. Allah’a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için.(bunları yaptık) " buyuruyor.
Rabbimiz, bizim için dünyayı donatıp en güzel nimetleri bahşetmiş. Dünyadaki tüm varlıkları biz insanoğlunun emrine vermiş.
Yarattıklarına gönül gözüyle şöyle bir bakalım.
Gökler, yıldızlar O’nun emriyle durmakta, rüzgârlar O’ nun emriyle esmekte , denizler O’ nun emriyle dalgalanmakta, mevsimler yine O’ nun emriyle (izniyle) gidip gelmektedir.
O Allah ki..!
Geceyi, dinlenmemiz ve ibadet etmemiz için karanlık, gündüzü de çalışıp rızkımızı kazanmamız için aydınlık yaratmıştır.
Eğer geceyi kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirseydi, yeryüzünü O’ ndan başka kim aydınlatabilirdi...?
Gündüzü kıyamet gününe kadar uzatsaydı, geceyi O’ ndan başka kim ger getirebilirdi...?
Yüce Mevla’ mızın bizlere vermiş olduğu bütün nimetler bir ikramdır. O bize bu imkân ve nimetleri verirken hiç bir karşılık ta talep etmedi.Sadece ve sadece kendisini tanımamızı ve hakkıyla kulluk etmemizi istedi.
O, öyle bir Rab ki..!
Bizleri yoktan var etti, varlığından haberdar etti.
Bize mülkünde yer verdi.
Bir kul ne kadar günahkar olsa da nimetlerini esirgemiyor sabırla bekliyor Rabbimiz.
Ne mutlu bize ki ne kadar günah işlersek işleyelim el açıp,yalvarınca dualarımızı kabul etmek için bekleyen,Kendisine yönelmemiz için hayatımız boyunca bir çok vesile ve fırsatlar yaratan bir Rabbimiz var...
Elhamdülillahi alâ külli hâl.
Çok eskiden hükümdarın birisi bir ziyafet düzenlemiş, her türlü detay en ince ayrıntısına kadar hazırlanmıştı. Hükümdar , vereceği bu davetin günlerce konuşulmasını ve tertiplediği bu gecenin herkes tarafından taktir edilip, övülmesini arzu ediyordu.
Bu memlekette bir de halkın kensisini son derece sevdiği, hürmet ettiği, Allah dostu olduğuna herkesin inandığı bir zat yaşıyordu. Bu davete o zat ta davet edilmişti.
Tüm davetliler ,yediler, içtiler , güldüler , eğlendiler. Herkes son derece memnundu. Hükümdar da davetlileri dolaşarak davet hakkındaki fikirlerini soruyor, onlar da hükümdarı övüyorlardı.
Hükümdar Allah dostu o mübarek zata (Bazı kaynaklara göre Laleli baba’dır bu zat.)
"-Sen ne düşünüyorsun..?" diye sordu.
O da dedi ki ; " Evladım..! Dünyanın zevki şundan ibarettir ki, yemek - içmek - def-i hacet yapmak."
Hükümdar bu sözü duyunca öylesine kızdı, öfkelendi ki o zata haddini bildirmek için zindana attırdı.
Davetin üzerinden hayli zaman geçmişti. Hükümdar davetten sonra bir türlü tuvalete gidemiyordu. Hatta o gece yediklerini bile bir türlü çıkartamamıştı. Sancılar içinde kıvranıyordu. Hekimler çağrıldı, ilaçlar hazırlandı ama hükümdarın kabızlığı bir türlü geçmedi öyle ki hükümdar çatlayacak hale gelmişti.
"Şu dertten kurtulmak için neler vermezdim." diye düşünüyor, sancılar içinde kıvranıyordu.
Derken hükümdarın veziri Melik’in zindana attırdığı mübarek zatı hatırlatarak " Efendim! " dedi."Söylediği sözden dolayı zindana attırdığınız o mübarek zat var ya korkarım sizin derdinizin devası ondadır."
Melik, derhal o mübarek zatın getirilmesi için emir verdi.
O mübarek huzura geldiğinde;
" Şayet bu derdin devası sende ise , ne olur bir an önce beni kurtar." dedi.
O zat sakın bir şekilde ;
"Seni bu sıkıntıdan kurtarırım fakat karşılık olarak saltanatını isterim." dedi.
Melik ne yapacağını şaşırdı kabul etse saltanat elden gidecek,etmese ölecek.
Devamı var...