- 410 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
HAYATI KULLANMA KILAVUZU
Tabi bu ne kadar mümkündür bilemem. İnsanlar hayat bilgisinin yanı sıra bir de hayatı kullanma kılavuzuna sahip olmalılar. Gönlünde ve kafasında taşıdığı onlarca klasörden oluşan meseleleri yerinde ve zamanında çözmek için. Çocukluk, gençlik, yaşlılık diye insan hayatını kendimizce çağlara ayırıyoruz ya. İşte her çağın gereklerini yerinde ve zamanında yapmak, yapa bilmek. Bu hayatın olması gereken asgari müştereğidir. Ancak hu yetmez, çünkü hayat tek düze bir şey değil, en kötüsü de sizden ibaret bir şey değil. En basit benzetme yol trafiği olabilir. Sizin çok iyi şoför olmanız, kaide ve kurallara sonuna kadar uymanız kaza yapmanızı yüzde yüz engellemez. Hayatın da trafik gibi böyle mel’un yanları vardır. Hayal ettiğimiz, kendimizce tasarladığımız, beklediğimiz olaylardan daha çok beklemediğimiz olayların ördüğü bir şey olarak karşımıza çıkar hayat. Durum böyle olunca, nerede, ne ile, ne zaman karşılaşacağını bilmediğinden tedbirin de ne olacağını çok kestiremeyiz. Hayatın böyle ucu açık da bir yanı vardır. İnsanlar çocukluğunu, gençliğini, yaşlılığını her şey ellerinde olmasa da bir türlü yaşarlar. Burada en ince nokta; hayatımız boyunca karşılaştığımız ve karşılaşacağımız olayları göğüsleyecek potansiyel enerjimizi, hayatın bütününe istikrarlı bir peryotla dağıtmayı başarmaktır. Çocukluğunuzda, gençliğinizde yaşadığınız bir olay ve ya olaylar büyük de olsa onları çözebilmeyi başarmalısınız. Bunlara takılıp kaldığınızda, hayatın sonradan getireceklerine mecaliniz kalmaz. Hayatımız bir çan eğrisidir ama yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız bununla paralellik arz etmez. Hayat iyi ve kötü sürprizlerle doludur. Seksen yaşınızda milli piyango çıkabileceği gibi, sekiz yaşınızda bir katil de olabilirsiniz. İşte bu bütün olabilirlik dairesi içinde bulunan ihtimalleri göğüsleyecek gücü son demine kadar koruya bilmelisiniz. Bu mümkün müdür? Çok kolay değildir ama bunların farkında olmanız olaylara nasıl bakmanız gerektiğini de size salık verir. Olaylara bakış çok önemlidir. Benim bir savım vardır hani; kendimizce cahil dediğimiz insanların çok dehşetli olaylardan daha kolay, kendisini akıllı zanneden çok bilmişlerin daha çok zor atlattığına dair. Doğrudur, yanlıştır bilmem ama bu benim gözlemlediğim bir durumdur. Tabi bunu çok iyi ve derin analiz etmek lazım; olaylar ve insanlar diye bakarak.
Hayat bir çan eğirisidir dedik ya; çocukluk ve gençlik dönemi bir tırmanıştır, orta yaşlarda çoğu anlamda zirve yapar, sonra inişe geçersiniz. Tepe noktasından inişe geçtiğinizde, pusuda olan ve çok da doğal olan bir sürü hastalık da size eşlik etmeye başlayacaktır. Bu da yetmez yaşadığınız ve geride bıraktığınız hayatınızın bütün tortularının ağırlıkları da aynı zamanda omuzlarınızda olacaktır. Bunun üstüne bir de hayatın sürprizlere doymadığı da eklenince, dizlerinizin bağının çözülmemesi artık imkansızdır. Ağırlıklarınız artık çok fazladır ama siz artık hiç de eski siz değilsinizdir. Aslında bütün anlatmak istediğim, tam da bu demlerde kullanılmak üzere kendinize biraz dayanma gücü ayırmalısınız. Yoksa olayların sizi önüne katıp götürmesi ve yok etmesi içten bile değildir. Evet tam da burada ayakta kalabilmeniz için hayatınızı bugüne kadar çok istikrarlı yaşıyor olmanız lazımdır. Yani her çağın gereklerini zamanında yerine getirerek. Mümkün mü? Hiç bir şey denemeden anlaşılamaz...Hayat yine de seni çok seviyoruz ve sevmeliyiz...Farzumuhal sürünerek de olsa, şükrümüzü de unutmadan...
Hayrettin YAZICI