- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LEVON PANOS DABAĞYAN.
LEVON PANOS DABAĞYAN.
11 Kasım 1933 tarihinde İstanbul Yenikapı’da doğdu. Krikor ve Siranuş çiftinin evladı. Büyük devlet adamı Harutyun Amira Bezciyan’ın meşhur yalısında dünyaya geldi. Baba tarafı Van vilayetinden Kastamonu’nun Kadınsaray Köyü’ne yerleşen Karacıyanlar sülalesine mensup. Ana tarafı ise Erzurum ve Van dolaylarından İstanbul’a takriben bir asır evvel göçüp Yenikapı semtine yerleşen Dabağyan’lardır. Ailevi bir sebepten dolayı Dabağyan soyadını alan Krikor Efendi, evlatlarına da aynı soyadını vermiştir.
7 Mayıs 2017 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
HAKKINDA YAZILANLAR
İzlenmesi gereken bir yazar: Levon Panos Dabağyan
Mahmut Çetin
[email protected]
Levon Panos Dabağyan, eskilerin nev-i şahsına münhasır dediği bir kişilik. O, Türk Milletini, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetini seven bir kalem. Dabağyan, adından anlaşılacağı gibi Ermeni kökenli. Adını bildiğim, yazılarından istifade ettiğim bu güzel insana Tarih ve Düşünce dergisinde tanıma fırsatı buldum, sohbetinden istifade ettim.
Kimdir Dabağyan ?
Dabağyan, 1933 yılında İstanbul’da doğdu. Levon Panos Dabağyan, ailesini şöyle tanıtıyor; “Krikor ve Siranuş adında Ermeni asıllı bir ailenin evladı olarak 11 Kasım 1933’de İstanbul’un Aksaray-Yenikapı’ semtinde, büyük devlet adamı Harutyun Amira Bezciyan’ın meşhur yalısında dünyaya geldim. Baba tarafım Van vilayetinden Kastamonu’nun Kadınsaray Köyü’ne yerleşmiş bir sülaleye (Karacıyanlar), ana tarafı ise Erzurum ve Van dolaylarından İstanbul’a takriben bir asır evvel göçüp Yenikapı semtine yerleşen Dabağyan’lardır. Ailevi bir sebepten dolayı Dabağyan soyadını alan Krikor Efendi, evlatlarına da aynı soyadını vermiştir.” Dabağyan ailesi; Ermeni mezhebi olan Lusavoriçağan mezhebindendir.(1)
O bir milliyetçi
Dabağyan’ın bir başka yönü de CKMP’den MHP’ye Milliyetçi Hareket içinde görev alan bir vatansever olması. 1969 seçimlerinde Dündar Taşer’le birlikte MHP İstanbul milletvekili (ya da senatör) adayı olur. MHP’nin parti ampleminin seçilmesi sırasında “biz İslam milletiyiz hilal isteriz” diye üç hilalden yana görüş bildirir.
1967’de C.K.M.P’ye girmiştir. 1970’li yıllarda, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in isteğiyle Ortadoğu gazetesinde yazı yazmıştır. Levon Panos Dabağyan’ın, Yeni İstanbul, Babıali’de Sabah, Bugün, Hakikat, Yeşil Belde ve Tercüman gazetelerinde makale ve tefrikaları yayınlanmıştır. Dabağyan’ın 12 Eylül öncesinde Hergün gazetesinde ve Türk Edebiyatı gibi kültür ve sanat dergilerde de yazıları yayınlanmıştır.
Türkiye Ermenileri
Dabağyan, bir yazısında Türkiye’deki Ermeniler’i anlatırken, “Bütün Ermenileri düşman görmek tamamen yanlıştır ve de haksızlığın ta kendisidir. Zira, Türk vatanını en az bizler kadar seven ve dış ülkelere giden Türk insanına adeta kardeş gibi davranarak onları başı üstünde ağırlayan nice Ermeni mevcuttur” diyor.
Ermeni Meselesinin özü ya da “bir ölüme çare yok, anlatacağız”
Ermeni Meselesinin özünü Dabağyan’ın ağzından dinliyoruz: “Ermeni ve Türk masonları Türk tarihini, Osmanlı Ermenilerini tanıtmak istemezler. Bunu tanımayınca Ermeni gençler, Taşnak Partisini tanıyor.” Ermeni cemaatının Türkiye’deki durumunu anlatıyor: “Buradaki Ermeni’nin Türk düşmanlığı ile bir alakası yoktur.” Ermeni meselesini protesto etmek için Taksim’de kendini yakan Türk dostu Ermeni’yi hatırlatıyor. Milli Mücadele sırasında Anadolu’ya silah sevk eden ve bilahare Afyon milletvekili seçilen Berc Keresteciyan’dan Osman Gazi’ye uzanıyor: “Osman Gazi nur içinde yatsın. Ermeni kullarımı içinize alın, yoksa Bizans bunları bitirir. Ermeni Piskoposluğu Bursa’dadır. İstanbul’un fethinden sonra patriklik olur.” Dabağyan, Ermeni Meselesinin çözümsüz olduğuna inanmıyor “bir ölüme çare yok, anlatacağız.”
Dabağyan gayretlerini anlamayanlar ve kendisini eleştirenler için de bir çift sözü var: “Ya Rabbi sana şükürler olsun. Demek ki, bir değerim varmış ki, bana saldırıyorlar.” Levon Panos Dabağyan, değeri bilinmesi gereken bir yazar, bir araştırmacı, bir dost. O artık yazılarını Tarih ve Düşünce dergisinde neşrediyor.
Sinema yazıları
Dabağyan, Osmanlı Tarihi ve Ermeniler’le ilgili yazılarının yanında Türk Sineması ile de ilgileniyor. Onun bu yazılarından biri “Kültür Emperyalizminde Sinemanın Yeri”(2) başlığını taşır ki, bu yazı üst düzeyde bir milli şuurun ifadesidir.
Papalığa sızan gizli el !
Levon Panos Dabağyan derin tarih bilgisiyle gündemdeki olaylar arasında bağlantı kurarak, Türkiye Ermenileri içinde tarihi bir misyonu yerine getirmektedir. Onun İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar sırasında gündeme gelen olaylara da değişik bakış açısı getirir: “Vatikan 1962-1965 Sen Sinot Meclisi’nde alınan kararların dışına çıkmaya asla ve asla yanaşmamıştır. Bu inadındaki asıl sebep ise mezkur mecliste alınmış olan gizli kararlardı. Bunlardan bir tanesini aynen geçiyoruz ki, Vatikan’ın Siyonizm’e vermiş olduğu en büyük ödünlerden başlıcasıdır:
*Hristiyanlık dininde reform yapılacak ve böylece Hristiyanlık dini günün şartlarına uygun şekle getirilecek.
*Hz. İsa Museviler tarafından değil, Romalılar tarafından çarmıha gerilmiştir.
Bu madde gizli olarak kabul edilmiştir.”(3) Dabağyan, Papalık otoritesi içine Yahudi işbirlikçisi bir bakışın sızmasına dikkat çeker.
Azerbaycan-Ermenistan Çatışması ve Türkiye
Başta Karabağ olmak üzere Azerbaycan’daki Türk illerinin Ermenistan tarafından işgal edilmesi, bütün dünya Türklüğü açısından üzüntü verici bir durumdur. Türk-Ermeni ilişkilerinde Ermeni saldırganlığına karşı durulamadığı gibi, sonraki dönemde Türkiye ile diyalog kurmaya çalışan Levon der Petrosyan’ın uzlaşmacı yaklaşımı da boşlukta bırakılmıştır. Uzlaşmacı Petrosyan çözüm üretemeyince, sertlik yanlısı Rober Koçaryan’ın Ermenistan’ın başına geçmesine fırsat verilmiştir. Levon Panos Dabağyan, Türkiye’nin Pedrosyan’la diyalog kurarak, Ermenistan’ı kendi tarafına çekebilecekken bunu yapamadığını söyler.(4)
Bu çerçevede Ermenistan Eski Devlet Başkanı Levon der Petrosyan’ın, Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş ile de görüştüğünü hatırlayalım. Asıl problemin Türkiye Ermenileri ve Ermenistan ile ilgisi olmayan, Ermeni diasporasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Biz sorunlarımızı diyalogla aşmanın yolunu bulmalıyız. Bu minvalde Levon Panos Dabağyan’ın uyarıcı çalışmalarını, saygıyla karşılıyoruz.
olan, Aykurt Neşriyat sahibi Attila Atilhan Bey, Çağ Açan Hükümdar Fatih adlı eserimi tetkik etti ve derhal 5000 adet olarak bastı. Nihayet arzuma kavuştum. Lakin kitabım satılmaz diye düşünüyordum. Çünkü diğer yayınevleri tüm cesaretimi kırmışlardı. Daha evvel Attila Bey’e başvurmamamın tek sebebi ise, Attila Bey’in İstanbul’da olmayışındandı. Attila Bey bu hususta da bana cesaret verdi ve : ‘Ağabey hiç endişelenme. Allah’ın izniyle senin eserin satılacaktır. Sen merhum pederimin, ailemize yadigarısın. Kitabın satılması için elimden geleni yapacağım. Hiç merak etme Allah büyüktür’ dedi. Nitekim kısa bir zamanda umduğumun fevkinde satış oldu ve kitabın mevcudu tükendi.”
Levon Panos Dabağyan, İstanbul’un fethini küçültmek ve fethin muhteşem etkisini yıpratmak isteyenlere tepkili. O, gemilerin karadan çekilmediği vs. gibi fethin bilinen sembollerinin özellikle yıpratıldığını iddia ediyor. Dabağyan fethin tanımlanmasında yapılan önemli bir yanlışlığa da dikkat çekiyor: “Bizans’ın fethi hakkında yazılmış olan bazı eserlerde; Bizans’ın tamamen çürümüş, yıpranmış kof bir ağaç gibi gösterilmektedir. Halbuki, bu gibi yazarlar aslında ne gibi bir hataya düşmüş olduklarının farkında değillerdir veya maksatlı hareket etmektedirler. Zira Bizans, onların eserlerinde belirtmiş oldukları şekilde olsaydı; eşsiz Cihangir’in o dev başarısını gölgelenirdi. Daha doğrusu, önemini tamamen kaybederdi. Bu tamamen yanlış bir görüş ve yanlış bir tutumdur... BüyükCihangiFatih Sultan Mehmed han, gayet kuvvetli bir düşmanı haklamış ve koca bir imparatorluğu tarihten silip atmıştır. Dev Bizans’ı tarih sahifelerine göçerten tek sebep, Muhteşem Fatih’in eşsiz dehası, yüce Türk Ordusunun iman gücünün üstünlüğü ve çelikten bileğidir.”
Türk-Ermeni İlişkilerinin Gelişmesi
Dabağyan ‘Fatih ve Fetih Olayı’ adlı eserinde Bizans’ın yıkılmasına Türkler kadar Ermeniler’in de sevindiğini söyler. Bunda en büyük tesir, Türklerin himayesine geçen Ermeniler’in Türklerden gördüğü dostluk ve himayedir: “Osman Gazi’nin 1326’da Bursa’yı zaptederek payitaht ilan etmesinden sonra, Türkler himayesinde bulunan Ermenilerin Ruhani Reislik Merkezi Bursa’ya nakledilmişti. Bursa’da bulunan Ermeniler, ekseriyetle İç Anadolu’dan gelme sanatkar, mimar, kalfa ve küçük zanaat erbapları idi. Sultan Fatih, Rumeli Hisarı’nın inşaasında bu zanaatkarlardan da faydalanmıştı.”
Dabağyan bir başka bağlantının daha altını çizer: “Ermenilerin Urartular, Sümerler ve Subarlar’la birlikte Gurlar yurdundan ilk gelen Türkler olduğunu açıklayan kaynaklar vardır. Ermeniler asırlarca Türklere her dalda şerefli hizmetlerde bulunmuşlardır. Ne var ki Türkiye üzerinde gizli emeller peşinde olan İngiltere, Fransa, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bir takım Batılı devletler, kendi menhus gayelerine erişebilmek maksadı ile din kardeşliği efsunu ile Ermenilerin fikrini çelip, mezheplere bölmüş ve zamanla kendi hakimiyetleri altına alarak Türkiye’ye karşı ayaklandırmışlardır. Ermenilerin bu hataları çok pahalıya mal olmuş ve perişan Ermeniler, göçebe gibi dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmışlardır.”
Pearl-Harbor’dan Hiroşima’ya 1941-1945
Levon Panos Dabağyan’ın eserlerinden biri de 2.Dünya Savaşı’nda Amerika’nın yaptığı bir katliamı anlatan ‘Pearl-Harbor’dan Hiroşima’ya 1941-1945’ adlı eseridir. Dabağyan eseri şöyle takdim eder: “Dünyayı kan ve göz yaşına boğan 2. Dünya Harbinin üzerinden bunca zaman geçti. Yeni Dünya Düzeninin haritasını çizen ve tarihini yazan galiplerdi. İnsanlığa, kırım ve katliamın tarihi galipler tarafından öğretildi. Galipler, beynelminel sermaye çevreleri ile onun jandarmalığını yapan ABD ve yandaşlarıydı. İnsanlar, 2. Dünya Harbinde aynı zamanda büyük bir insanlık ayıbı olan soykırımla tanıştı. Hemen herkes, soykırım dendiğinde Yahudileri hatırlamakta hemfikirdir. Oysa, 2. Dünya Harbi’nin tek ve gerçek soykırım kurbanları Asyalı kahraman bir millet olan Japonlar olmuştur. Ne var ki, tarihi hakikatleri ters yüz etmekte usta olan Yahudi ve Yahudi sermaye çevreleri Yeni Dünya Düzenin mimarı olabilmek için Asya’nın bu milli gücünü kırmak zorundaydı. Bunun için insanlık tarihinin bugüne kadar gördüğü en korkunç silahı olan atomu Japonlar üzerinde kullanmakta tereddüt etmemişlerdir.”
İnsanlık için son derece utanç verici olan atom bombası denemesiyle, Japonlar teslim olduğunda, Asya’nın bu şerefli milletinin şerefine uygun hareket etmekten başka çaresi kalmamıştı. Amiral Ugaki’nin 24 Kamikaze uçağıyla yaptığı intihar dalışları bunlardan sadece biridir. Bugüne kadar yazılan ve bilinen 2. Dünya Harp tarihlerinin tam tersine, Dabağyan’ın eserinde hakikatler apaçık ortaya çıkmaktadır. Kum Saati Yayınları’ndan neşredilen eseri, Erol Cihangir yayına hazırlamış.
ESERLERİ
Pearl-Harbor’dan Hiroşima’ya 1941-1945
Levon Panos Dabağyan
Erol Cihangir
KUM SAATİ YAYINLARI
Dünyayı kan ve göz yaşına boğan 2. Dünya Harbinin üzerinden bunca zaman geçti. Yeni Dünya Düzeninin haritasını çizen ve tarihini yazan galiplerdi. İnsanlığa, kırım ve katliamın tarihi galipler tarfından öğretildi. Galipler, beynelminel sermaye çevreleri ile, onun jandarmalığını yapan ABD ve yandaşlarıydı. İnsanlar, 2. Dünya Harbinde aynı zamanda büyük bir insanlık ayıbı olan soykırımla tanıştı. Hemen herkes, soykırım dendiğinde Yahudileri hatırlamakta hemfikirdir. Oysa, 2. Dünya Harbi’nin tek ve gerçek soykırım kurbanları Asyalı kahraman bir millet olan Japonlar olmuştur. Ne varki, tarihi hakikatleri ters yüz etmekte usta olan Yahudi ve Yahudi sermaye çevreleri yeni Dünya Düzenin mimarı olabilmek için Asya’nın bu milli gücünü kırmak zorundaydı. Bunun için insanlık tarihinin bugüne kadar gördüğü en korkunç silâhı olan Atom’u Japonlar üzerinde denemekte tereddüt etmemiştir. İnsanlık için son derece utanç verici olan Atom Bombası denemesiyle, Japonlar teslim olduğunda, Asya’nın bu şerefli milletinin şerefine uygun hareket etmekten başka çaresi kalmamıştı. Pek çok ibret verici şeref sahnelerinden biri olan Amiral Ugaki’nin 24 Kamikaze uçağıyla yaptığı intihar dalışları bunlardan sadece biridir. İşte bu dalışlardan birisi: "Filo komutanı Amiral Ugaki, bir an Pasifik Okyanusunun uçsuz bucaksız enginliklerine baktıktan sonra, uçaklar arası telsizle hüzünlü fakat metin bir ifadeyle şu emri verdi:- Dikkat! Filo komutanından Filoya. Son görevinizi yapmaya hazır olun... Emrim: topyekün taarruz dalışıdır. Yaşasın İmparator. Başta Amiral Ugaki’nin uçağı olmak üzere, mesajı alan 24 uçaktan kurulu Kamikaze filosu, Pasifik’in sonsuz derinliklerine doğru pike yaptı. Vatanına ve geleneklerine son derece bağlı olan bu kahraman asker, emrindeki filo ile hayatına tam bir Kamikaze pilotu olarak son verdi. Bugüne kadar yazılan ve bilinen 2. Dünya Harp tarihlerinin tam tersine, fakat hakikatlerin çiğ parıltısını bu kitapta bulacaksınız.
Yayın Yılı: 2001; 375 sayfa; 3.HAMUR; 13,5x21 cm; KARTON KAPAK; ISBN:9758414089; Dili:TÜRKÇEVEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
Levon Amca’yı kaybettik!
Levon Amca’nın vefatını teessürle öğrendim. 2000’li yıllarda yayınladığım Biyografi Analiz’in yazarları arasındaydı. Teröristlere, kışkırtıcılara, ajanlara karşı mücadele etti. Beraber iftarlar açtık, Türk ve Ermeni toplumlarının kardeşliği için dualar ettik.
Sohbetlerinde bulunduğum, Levon Amca’ya Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun.
Mahmut Çetin
araştırmacı-yazar
VEFAT-HABER
Levon Panos Dabağyan vefat etti
Milliyet 7 Mayıs 2017
Bir dönem MHP’den milletvekili adayı olan Türkiye Ermenisi yazar Levon Panos Dabağyan hayatını kaybetti.
Osmanlı tarihi ve Türk Ermeni ilişkileri üzerine birçok kitabı bulunan 84 yaşındaki Dabağyan, MHP’nin sembolü olan üç hilâlli bayrağın da fikir babalarından biri olarak biliniyordu.
Kendini ’Osmanlı Ermenisi’ olarak tanımlayan ve MHP camiasında ’Levon Amca’ olarak da bilinen Dabağyan 2013 yılındaki bir röportajında şunları söylemişti:
"1969 yılında, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 1969 yılında Adana’da büyük kongresini topladı. Bu kongre partinin adının Milliyetçi Hareket Partisi olduğu ve genel başkanlığa Alparslan Türkeş’in getirildiği kongredir. O dönemde Alparslan Türkeş’in yakın çevresinde bulunuyordum kongrede yerimi aldım. Parti Atsızcılar ile Türkeşçilerin çekiştiği bir virajdaydı. Partinin ambleminin ne olacağı gündeme gelince, Atsızcı kanat ’kurt’un amblem olarak seçilmesini önerdi, fakat ben ’Biz Osmanlıyız! Bize üç hilal yakışır!’ diyerek bağırdım. Bu çağrım alkışlarla desteklendi ve partinin amblemi olarak üç hilal seçildi. Böylece üç hilal MHP, kurt ise Ülkü Ocakları amblemi oldu."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.