- 357 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Çöküş 9
Tüm ülke sınırları içinde bulunan eyaletlere okullar, hastaneler,postaneler ve demiryolu ağları çektiren padişahımız her alanda gelişmeyi kendine şiar edinmişti.Padişahımız, Yıldız Sarayının bahçesine yaptırdığı seramik fabrikasının açılışını ihtişamlı bir şekilde yapılmasını istemişti. O emre istineden; büyük bir şölen ve ziyafet verilmiş; orada çalışacak işçiler, kalfalar,ustalar belirlenmişti.Ustalar Kütahyadan ve Nevşehirden itina ile seçilerek getirilmişti.
Ayrıca Padişah Efendimize özel bir bölme yapılmıştı.Marangozhaneden çıktıktan sonra oraya gidecek,kendi eliyle yaptığı seramiklerin fırına verilmesi sonrası oluşan eserleri kendini ziyarete gelen misafirlerine hediye olarak verecekti.Efendimiz, hediye vermesini çok severdi. Yanına girip boş çıkan daha görülmemiştir. O yüzden kendi eliyle yaptığı eserleri hediye vermek ayrı bir önem ve haz arz ediyordu.Reşat Ağam, işlerin seyrinde gitmesi için bana marangozhanenin sorumluğunu vermişti.Kendisi seramikhaneye bakacaktı.Bu işim gereği terfi demekti.Koskoca marangozhane benden sorulacaktı.Çok büyük bir sorumluluktu.
İşler iyice sıkılaşmıştı.Hat işlerini geceleri yapıyordum.Mobilya işini de artık öğrenmeye başlamıştım.Yeni yapılacak olan konakların kapı, pencere,döşeme ve mobilyalarını ekip olarak biz yapacaktık.Ben daha çok süsleme ve ahşapların ince işlerinin çizimlerini yapıyordum.Ustalar yaptığım şekilleri kıl testerelerle ince ince kesip son hallerine getiriyorlardı.Yaklaşık yirmi kişi daha işe almıştım.Bizim köyden de yedi kişiyi yanıma getirmiştim.
Elimde ki son işin çizimlerini yaparken; gelen sesle irkildim.
"Ustam ustam! Sizi dışarıda birileri soruyor"
Yeni aldığım işçilerden Kemal’di seslenen.Elimde ki oymalı ahşabı bırakarak;
"Kimmiş Kemal ?" dedim.
"Ustam! Birkaç hanımefendi sizi sordular" ifadesini gayet saygılı bir şekilde arz etti.
Yüreğim durmak üzereydi.Kıpkırmızı olan yüzümü Kemal’den saklayarak;
"Sen, işinin başına dön" dedim sert bir şekilde.
"Peki Ustam!" dedi.Ama gizliden gülüyordu.
Koşar adımlarla dışarı çıktım. Kapı önünde bekleyen şık giyimli iki hanımı tanımaya çalıştım.Arkalarında da iki adet hizmetçi kız vardı. Nurbanu hangisiydi? Yüzleri tül ile kapalı olduğundan tanıyamamıştım.
Zarif ve derinden ismimi zikretti.
"Sabri Selim Bey! Beybabam buradalar mı?" "Hayatımda duyduğum en güzel cümle bu olsa gerek" dedim kendi kendime.Alı al moru mor olmuştum.Cevap vereceğim ama kendimi toparlayabilsem...İçten içe gülüşmeleri duydum.İyice kızarmıştım.Cevap verdim kekeleyerek;
"Şeyy Bey-ba-ba-nız şeyde seramikhanedeler,isterseniz götürebilirim."
Binbir naz ve işve ile şöyle önüme hamle yapıp;
"Buyrun, o zaman götürün" dedi.
Bana yapılmış en güzel davetti bu...
"Hay hay"diyerek kokusunu içime çekerek ve endamını kaçamak gözlerle süzerek gidiyordum.Peçesinin arasından o da beni süzüp gülücükler şaklatıyordu.Evet! o da bana yangın...bu bakışlar boş değildi...
***
Müthiş bir bağırtı ve gürültü ile uyandık...Beni dürtükleyip uyandıran Kemaldi.
"Ustam kalk! marangozhenin depo tarafından alevler yükseliyor" dedi.
Elim ayağıma dolaştı.Ne yapacağımı bilemez vaziyette yataktan fırladım. dilim damağım kurumuştu.
"Ne yangın mı dedin?"
Yüzü korkudan bembeyaz olan Kemal;
"Evet,ustam evet abdest almaya çıktığımda gördüm.Hemen gelip size haber vereyim dedim"Heyecanım kat be kat artmıştı.Korkudan dizlerimin bağı çözülmüştü.Şunun şurasında kaç gün olmuştu sorumluluk bana geçeli.
"Aman Allah’ım ! ben ne yapacak,Efendimize ne cevap verecektim."
Marangozhanede ne kadar eleman varsa kovalarımızı su doldurarak o tarafa doğru koşturmaya başladık."Aman Allahım!" depo cayır cayır yanıyor.Hatta sarayın dört bir etrafını duman sarmaya başlamış bile. Diğer elemanları ve hünkar kalfalarını o tarafa yönlendirip iki elemanımla saraya doğru koşturdum.Kadınlar, kızlar hep bir araya toplanmış korkulu gözlerle olup biteni seyrediyorlardı.Birden aklıma Nurbanu geldi.
O da sarayda kalıyordu.Gözlerimle onu aramaya başladım.
Evet! Abdulkadir Efendi ve hanımlarının yanında duran o idi.Hemen Şehzadenin yanına gidip;
"Efendiciğim iyi misiniz,bir şeyiniz yoktur inşallah" diye sual ettim.Şehzademiz "İyi olduğunu ve diğer insanları merak ettiğini" söyledi.
Gözüm Nurbanu’ya ilişti.Ona Şehzadenin yanında halini nasıl soracaktım? Olsun,bu olağanüstü bir durumdu.Aceleyle halini ahvalini sordum;
"Çok korktuğunu ama beni görünce korkusunun azaldığını" söyledi.Saraya doğru sadece dumanın geldiğini ve bütün sorunun marangozhanede olduğunu keşfedince geresin geri geldik ve söndürme işlerine başladık.Allah’tan bu tür durumlar için gerekli tertibat ve düzenek vardı.
Hayretler içindeydim.Sorumlusu olduğum marangozhanede yangın nasıl çıkmıştı yoksa... kim ya da kimler??? ...
Devamı var.
YORUMLAR
ağabey heyecanla okudum yine. Rüya olayı enfesti anlatım. İnşallah güne gelir yine yazı. İsterim ki herkes okusun.
Bir de
Elimize kovalarımızı alarak,ütün elemanlarımla
Ağabeyim çok önemli değil ama burada bir harf eksik çıkmış klavyeden.
Yüreğinize emeğinize sağlık. Çok tebrik ediyorum ağabey.
Saygılarımla