- 2371 Okunma
- 4 Yorum
- 4 Beğeni
DERMAN EMMİ'nin derdine DERMAN OLAMAYAN Evlatları!
Öykümüz gerçek bir hayat hikayesidir.Erbeli Coğrafyası’nda (Ayrancı Bölgesi) geçmektedir.
GİRİŞ AÇILAMASI!
Yaklaşık 35 yıldır Amatör fotoğrafcılık yapıyorum.
İmkanlar dahilinde Köy köy diyar diyar gezip etüt ettiğim
yurdumun güzellikleri ve Güzel yurdun elbette güzel duygu dolu insanları var.
Gidip gezdiğim diyarlar da genelde beni herkes tanıyordu,
o yüzden ben hiç yabancılık çekmiyordum.
Gezdiğim köyler de Emmilerle Teyzelerle hasbilnihal edip
sohbetler edip hâl hatırlarını sorarak kaynaşıyorduk.
Kimi diyordu nidecek oğlum kimi diyordu kimlerdensin,
kimi diyordu hangi televizyon evlât.
İşte bu öykümüzde hafızamda iz bırakan benimde yüreğimde
sızılar bırakan bir hayat hikayesinden bir kesittir.
Öykümüze gelirsek adını Aşağıda şu şekilde koydum Okuyalımmı?
"DERMAN EMMİ’nin derdine DERMAN OLAMAYAN Evlatları!"
Çiftçiydi kendisi,
Kendi yağıyla kendisi kavrulmaya çalışan dokuz çocuklu bir adamdı.
Moturu gatırı da yoktu hani.
Onun bunun işine giderek bazen su akıtmaya,bazen bahçe belleye gidiyordu.
Küçük çaplı da olsa arazi harman işleriyle hayatını imare ettirmeye çalışıyordu.
Fakirlik diz boyuydu,giydiği pantolonunda kırk yama çorabının ucu ve arkası yamalıydı.
Günde bir paket bafra siğarasından başka masrafı yoktu kendisinin.
Ama evde rızık bekleyen bir eş ile tam dokuz evlât vardı.
Eşi Neriman teyze de boş durmuyordu,
Şalvarı gül desenkli lazivert dizliğinde on yama vardı Gözleri ışıl ışıl yüzleri gülüyor
yanakları güneşin yakmasıyla al al olmuştu.
Evlerinde 30,40’a yakın koyunları birde gara inekleri vardı.
Onlara üç öğün ot çöp yem üç öğün su verilip altının pisliği temizlenmesi gerekiyordu.
Ve üstelik dokuz çocuğun yükü külfeti eziyeti vardı.
Ama hiç şikayet etmiyordu Neriman Teyze.
İkiside fakirliği dert etmiyor Allah’ın verdiğine şükredip karınların
doyduğuna şükrediyordu.
Günler su gibi akıp geçerken çocuklar büyümüş ergenlik çağını geçmiş evlenme vakitleri gelmişti.
Oğullarına gelin almış kızlarına dünürcüler bir bir gelmeye başlamış bir bir gelin olup gitmişti.
Her bir çocuğunun arasında bir yada iki yıl fark vardı
En büyüğüyle en küçüğünün arasında 15 yaş farlı vardı.
Seksen yılı devirmişler 20 yıla dokuz evlat sığdırıp hepsini başgöz etmişlerdi.
Dokuz çocuktan artık hiç birisi yanlarında yoktu.
Hepsi de yuvadan uçup gitmiş bir daha hiç gelmeyenler
iki üç senede bir gelenler vardı.
Birde köyden ayrılmayan 150 - 200 hanelik köylerinde bir gün havludan içeri girip te kapılarını çalıpta,
baba ana bir ihtiyacınız bir eksik gediğiniz varmı diye sormayan hayrsız oğlu vardı
belki de gelini arsız suratsız yüzsüzdü.Ama ne olursa olsun onlar ataydı yanlarına gelinip yoklanmalıydı.
Derman Emminin Neriman Teyzenin köyü pek uzak değildi bana.
Bende istanbulda yaşıyordum.Seneden seneye gittiğim Memleketimde,
Memleketimin insanlarının sosyal yaşantılarını irdeleyip
dertleriyle dertlenip,mutluluk özlem hasretlerine ortak oluyordum.
yıllar yılları kovalıyor seneler göz açıp gecene kadar su gibi akıp geçiyordu.
Derman Emmiyi Neriman Teyzeyi görmeyeli beş yıl geçmişti
Bayram vesilesiyle gittiğim Memleketim de onları da tekrar ziyaret etmeyi hafızama koymuştum.
Öylede oldu Bayramın ikinci günü köylerine gittim daha havludan girer girmez.
Ülen oğlum yinemi sen diye ellerini açarak ben arabadan iner inmez beni karşılamış.
ve Hüngür güngür ağlamaya başlamıştı.
Hele Emmi ne oldu bu ne sulu gözlülük sen gocaman bir Adamsın
sen benim Emmimsin Eşinde Deyzem ben gelmeyecem de kim gelecek desemde.
Bir müddet sonra gözlerindeki yaz durmuş lakin yüzündeki hüzün gitmemişti.
Evlerinin önün de bir Ceviz ağacı bir dut ağacı birde çeşme vardı.
İrili ufaklı üç adet yarım hilâk şeklinde tandır sekiz on tane
volkanik taşlardan tavuk ve koyun inek yalağı vardı.
Havlu yaklaşık bir dnük kadar yani 2,buçuk evlek kadardı.
Toprak evi iki karlı konaktı. Konağın kapısının önünde iki tahta sandelye vardı.
Guzum diye sarılıp kalan Durdane Teyze beni tanıyamamıştı
Hafızasını yitirmiş garibim.Emmim sordu Bildigmi gız geleni kim bu?
Bildim bildim dedi Babam dedi. O anda özlerim buğulandı yanaklarımdan yaşlar dökülmeye başlamıştı.
Derman Emmi beni anlatmaya çalışsada Neriman teyzeye,
Elleme emmi bildi bildi dedim.
Emmim başladı anlatma bir taraftan anlatıyor bir taraftan gözyaşlarını tutamıyordu.
İşte oğlum halimiz bu Deyzeg çocuk gibi oldu dokuz doğurdu doğurmaz olaydı
ne kapımızı çalan var ne havlumuza giren var.
Bir ara ikisini de düşkünler yurduna yatırmayı düşünmüş
hayırlı evlatlarının birkaçı Direnmiş Emmi ölürümde gitmem diye.
Evlâtlarının hiç birisi sahiplenmemiş atalarına.
Bugün bayram oğlum dedi Allah seni gönderdi bize dedi.
Gözleri doluk doluktu.
"Nidecen 10 evladın olsa hayrsız olduktan sonra.
Allah her şeyin hayrlısını versin diyor öyküye devam edelim."
Derman Emminin tek geliri azda olsa Emekli Maaşıymış.
Deyzeyig altına üstüne bakarım. Ben gonuşurum o anlamış gibi dinler dedi.
Sonra birden bire heyecanla tuttu elimden,gel dedi seni bostanıma götüreyim,
bir dönüm kadar konağının hemen yanı başında biber domates saçma’sı ve
uzun uzun karıklara ekilmiş kavun ve karpuz bostanı vardı.
Birer ikişer ondan bundan kopardi bir teliz çuvala doldurdu
Gir oğlum istediğin kadar kopar görür çocukların yesin
burada bir garı gocayız kim yiyecek dedi.
Ve ekledi işte burada Deyzeğinen bu bostanlarla saçmalar la
elime eftik edip oyalanıyorum dedi.
Yaklaşık bir saat kadar yanlarında durdum tam ayrılacağım veda edeceğim.
Beni tanıyamayan Durdane teyze el kol hareketleriyle beklememi
işaret ediyordu. Derman Emmi deyzeg saga bişeyler ikram idecek heral oğlum dedi.
Durdane deyze bir solukta elinde Bayram şekerleri olan sahandan
avuçlarının aldığı kadar alıp avuçlarıma bıraktı.
Şekerlerin içinde çocukluğumun Akide ve Sorma şekerlerde vardı.
Israrla iki avuç şekeri doldurdu ceplerime. Ve ayrılış vaktı gelmişti.
Vedalaşıp el sallayarak ayrıldık.
Ve bir daha da ne Derman Emmiyi nede Neriman Teyzeyi görebildim.
Bir müddet zaman sonra yaklaşık bir sene yada bir buçuk sene sonra.
Derman Emminin Rahatsızlanarak büyük şehirde yaşayan küçük kızının yanına geldiğini
Peyrodik bir şekilde tedavi gördüğünü duymuştum.Neriman teyze de yanında tabii.
Derman Emmi Amansız hastalığa yakalanmış tedaviler sonuç vermemiş ve
bir sene sonra küçük kızının yanında Emaneti sahibine teslim etmiş.
Neriman teyzenin ömrüde Hayat arkadaşı gittikten sonra uzun sürmemiş
Beş altı ay sonra o da yine büyük şehirde hayata gözlerini yummuş.
Bir sene sonra yine bir bayram vesilesiyle Memleketime gittiğimde
Yine onları ziyarete gittim. Köy Mezarlığında ikisi de yan yana yatıyordu.
Gözlerimden iki damla yaş düştü Ruhlarına üç ihlas bir Fatiha okuyarak ayrıldım.
Haa Neriman Teyzenin verdiği iki avuş şeker nemi oldu?
O sene bayram günü yanlarından ayrıldığımda o köyden ayrılmamış
Eski kerpiş evleri Viran olmuş sahipsiz sahipleri göçünce baykuşların dadandğı
bacaların tütmediği evleri çekiyorken
Sokaklar da azda olsa nadir de olsa birkaç grup çocuklar gelmişti.
O şekerleri de o çocuklara dağıtmıştım.
İşte böyle bir varsın bir yoksun.
Yaşarken Sevdiklerimizin değerini bilelim derim.
"İsrâ Suresi - 23-24 . Ayet Tefsiri;
23﴿ Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti.
Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme!
Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.
﴾24﴿ Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger.
“Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara
merhamet göster” diyerek dua et."
Okuyan gözlere Nur hisseden Yüreklere Merhamet ver Allahım.
Selâm ve Duâ ile Saygılar Sevgiler.
...13.06.2020
Öykü ; Ozan Resuli (Resul Civcik)
Fotoğraf;Anonim