- 278 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SOĞUK PARA
“Evi temizlemem için deterjan almam gerek.”dedi kadın. Market raflarında duran deterjanlara bakarak. Elinden tuttuğu oğlunun elini bir anda bırakarak elini uzattı karşısındaki rafa.”Bırak temizleme, kirli kalsın.” dedi adam kalın ses tonuyla. Kadın usulca çektiği ellerine oğlunun ellerini geçirdi. Göz kapakları düşmüş, ağır adımlarla markette yürüyordu. Çikolataların yanına geldiklerinde oğlunun gözlerinin çikolatalara asılı kaldığını fark etti. Oğlu bir annesine bir çikolataya baktı.
“Sonra alırım annem.” diyebildi kadın.
Kalbindeki korku kıpırtılarıyla, bolca makarna alan kocasının arkasından kasaya yürüdüler. Ama çocuğun aklı çikolatada kalmıştı.” Çok canım çekmişti.” dedi marketten çıktıklarında.
Kıpkırmızı burnuna,uyuşan ellerine aldırış etmeyen kadın, ayakları ağrıyan, havanın içini doldurduğu oğluna üzüldü. Hızlı yürüdükçe ısınacaklardı ama daha küçüktü yavrucak. Kucağına almak istesede ellerindeki poşetlerden dolayı alamazdı. “Bey biraz kucaklasan ayakları ağrıdı yavrucağın.” diyebildi korkarak.
“Yürüsün, bizi zamanında kucaklayan, ellerimizden tutan mı oldu.”
Kocası pandemi sebebiyle aylardır evde olduğundan psikolojisi çok bozulmuştu. Her şeye bağırıyor, bağırmadığı zamanlarda da günlerce susuyordu.
Eve yaklaştıklarında bir kalabalığın toplandığını gördüler. Evin önüne yığılan eşyalara bakıp” vah, tüh” diye söylemiyordu konu komşu.
“Oooo Hasan efendi biz burada geciken kira için sıkıntı çekelim, siz gezin,tozun, alışveriş yapın. Ne ala dünya.Bugün itibariyle evimde kalamayacaksın. Eşyalarının hepsi ahanda kaldırımın üstünde. Kapının anahtarını değiştirdim. Bundan böyle ne haliniz varsa görün.” diye sinirli şekilde konuştu ev sahibi.
Hasan’ın yüz rengi kırmızıya çaldı, gözleri kocaman börtledi.
“Elini ayağını öpeyim Hilmi efendi aylardır çalışamadım, yapma eyleme.Söz en kısa zamanda ödeyeceğim, şimdi nereye giderim kış günü.” Dedi Hasan.
“Hilmi amca bana çikolata alır mısın.” Dedi çocuk.
“Tövbe tövbe ya bunların büyüğü de küçüğü de yüzsüz.” Dedi Hilmi efendi.
Hasan çaresizlik deminin son yudumunu içiyordu. Kaldırıma oturup ağlayan karısına bağırmak üzere iken sustu. Dağılan konu komşunun arkalarından öylece baktılar.
Köşe başındaki apartman görevlisi Mehmet elinde naylonla koşarak geldi. Naylonla eşyaların üzerini kapattı” Kalkın oturup sızlanmak yok bize gidiyoruz sonra da bir hal çaresi düşünürüz,” dedi. Sıcacık çay içlerini ısıttı. İki göz odada fazla olduklarını düşünüp mahcup oldular.
“Hasan kardeş hayatta her şey gelir insanın başına ama pes etmek yılmak yok. Bundan sonra ne yapacan. Bak ne diyorum bizim burada 33 numarada Talip bey geçenlerde çiftliğine bakıcı arıyordu. Bulabildi mi bilmiyorum. Bir sorayım bulmadıysa gider misiniz? Maraş’ta. Müştemilatı varmış, orada kalır çiftliğin hizmetini görürsünüz.” dedi Mehmet.
Ahşap panjurları, geniş sofası ile iki katlı eve yerleşeli bir aya yakın olmuştu. Yılların kahrını çekmiş duvarlar hala dimdik ayakta bekleşiyordu. Talip bey arada geliyor gelmeden de telefon açıyordu. Sevecen, yardımsever iri uzun boylu olan talip bey her ihtiyaçlarını karşılıyordu.
“Hacer biz burada çok para kazanırız görecen, Talip bey yokken başka işlere de gidecem, zaten haberi olmaz. Düşünsene kira, su elektrik yok. Yeme içmeyi de karşılıyor, maaşı bir yıl biriktirdik mi? Başka işlerede gideriz. Sende gidecen Kaygan beylerin konağına hizmetli arıyorlar, oğlan büyüdü evde kalsın sen git. Ben de başka yere. Talip bey gelince buluruz bir bahane.”dedi Hasan.
“Olur mu bey biz bu çiftlikten sorumluyuz, şükür yeter kazandığımız. Emanet bu çiftlik bize, Allah’ın gücüne gider, bişe olursa.”
“Sen unutuyorsun hanım aç kalıp, sokağa atıldığımız günleri. Gideceksin diyorum o kadar, günlük sıcak para gelecek bu eve,” dedi Hasan. Tükürükleri boğazında düğümlenen kadın gözyaşlarını sinesine akıttı.
Oğlu daha yedi yaşındaydı, evde tek başına nasıl bırakırdı.
Yer sofrasına ekmek , peynir koyup oğlunu tembihledi. “Annem ciğerparem ben gelene kadar evde dur, arabalarını oyna. Ben geç kalmadan gelirim kuzum,” diyerek ağlayarak çıktı evden. Kocası da erkenden çalışmaya gittiğinden, doğruca Kayhan beylerin konağına gitti.
Annesi gittiği için dudakları büzün Efe bir süre sonra oyuncaklarına daldı. Karnını da doyuran Efe bahçeye inip kumda oynamaya başladı.
Çiçekler rengarenk açmış, kuşlar sevinçle kanatlarını çırpıyor bahar en güzel yüzünü gösteriyordu.
Talip beyin oğlu Tarık bir araba arkadaşla çiftliğin demir kapısından içeri girdi. Gününü gün eden, çalışmakta yüzü olmayan Tarık’ın hayatı; gezmeyle, eğlenmeyle geçiyordu. Baba parasının oluk gibi aktığı, cebinde paranın hiç ehemmiyeti yoktu.
“Hiçt Efecik, annen kahvaltı hazırlasın.”
“Annem yok Tarık abi, işe gitti,” dedi çocuk.
“İşe mi? Ne işi bu!”
“Tarık abi bana çikolata getirdin mi?” dedi Efe. Kamyonuna kum dolduruyor, kendiside şöförü oluyordu. Pantolonunun içlerine giren kum bacaklarından akıp, ayakkabısına giriyordu.
Çiftlikte ne Hasan ne de Hacer vardı.
Ortada bir tuhaflık olduğunu sezen Tarık arkadaşlarıyla eğlenmeye başladı. Bahçeye kurduğu masada yok yoktu. Şehrin gürültüsünden uzaklaşıp, ruhlarının gürültüye sürüklendiklerinin farkında değillerdi. Saatler sonra nefsinin kabarmasıyla çiftliğin ambarına giderken Efe’ye seslendi;
“Efecik çikolatayı getirdim gelde al,” dedi.
Koşarak gelen Efe’yle girdiği ambarda Efe’nin hayallerini, geleceğini çaldı.
Nefes almakta zorlanan Efe’nin göz kapaklarına balyozlar oturmuştu. Korkuyla eli ayağına dolaşan Tarık arkadaşlarıyla çiftlikten kaçtı.
Patiskadan kara perdeler inmişti Efe’nin kaderine. Yollarına çakır dikenleri dizilmiş, geçmesine müsade edilmemişti.
Saflığı ve masumluğu paranın kurbanı olmuştu.
Akşama doğru gelen Hasan ve Hacer yorgunluktan bitik bir haldeydiler. Efe’yi göremeyince telaşe kapılıp aramaya koyuldular. Ambara koşan Hacer oğlunu kanlar içinde yerde öldüğünü görünce çığlık atıp gülmeye başladı. Ardından gelen Hasan dizlerini dövüyor, bağırtısı çiftliği inletiyordu.
Çiftliğin bahçesinde sıcak para, sıcak para diye oynamaya başlayan Hacer’inde hayatını da hırsın kanatları ele geçirmişti.
Bahar çok hızlı geçmiş, mutluluk çoktan göç etmişti.
Çikolatalar çoktan bayatlamıştı.
YORUMLAR
hayatın getirisi.
hüzünse bir kazanç kimine göre.
acımadan acıtan kim varsa.
kandıkça bizler ve kaandıkça.
hey gidi hey ihtiras yüklü insanlık ve para...
köpeğe versen yüzüne bakmaz.
özüne de ihanet etti mi insan.
bir solukta okudum.
sevgimle canım arkadaşım
Kalbikelamm
Keşke hırsı sevgiye, samimiyete ve iyiliğe harcayabilsek. Geldik gidiyoruz şu fani dünyadan.
Rabbim seni güzel insanlarla karşılaştırsın arkadaşım
Hayırlı akşamlar
Sevgiler