- 308 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP (4.Mektup 4.Bölüm)
4.MEKTUP 4.BÖLÜM
(Son Mektup)
Değerli yorumlarınızı eksik etmeyin. Olumlu veya olumsuz yorumlarınız dikate alınacaktır. Teşekkürler.
Diğer bölümlerin devamıdır.
“Değişim, dönüşüm adına her ne dersek diyelim. Doğa, hayvan ve insanlar bu sürece tabidir. Bir savaşın içerisine doğarız, henüz rahime düştüğümüz ilk vakit evreler geçiririz. Büyürüz, gelişiriz en nihayetinde doğarız. Ağlamakla ilk o zaman tanışırız. Marifetmiş gibi birde büyümek isteriz, sanki hayat çocuksu saf güzelliğiyle bizi büyütecekmiş gibi… Henüz tanışmamışızdır, hayat denilen okyanusun derin sularındaki güçlü dalgalarla. Büyünce ne olacaksın sorusuna çocukça cevap vermedik mi? Bizim olmayan, bize sunulan bir hayatı yaşadığımızdan habersiz…
Biliyor musun büyünce ben doktor olacağım dermişim. Ama daha liseyi bitiremedim. Üniversiteye gidemedim. Belki liseyi bitirir üniversiteye gider hatta doktorda olabilirdim. Ama hayat bana ezilmemek için ezmeyi, yıkılmamak için dik durmayı ve sokaklarda yaşamayı öğretti. Beni herkes gaddar, acımasız ve ayyaş bilirdi. Öyle olmadığım için değil. Gaddardım, acımasızdım ve ayyaştım. Hani insanlar bazı arzularını tatmin ettikten sonra bıkar, iğrenir ve bir daha yapmak istemez. Bende arzulamadığım, yaşamak istemediğim bu yaşantımdan bıkmış bir halde arkamda kaybedeceğim hiçbir şeyim olmadan yaşam mücadelesi vermekten bıktım, iğrendim.
Ölmek ve yaşamak iki seçeneğim vardı. Ben yaşamayı seçtim. Geçmişin kirli nefesiyle değil. Hayatın bize sunduğu güzellikleri yaşamak istedim buda benim dönüşümüm olacaktı. Ama yaşamak için önce geçmişimi öldürmem gerekiyordu. Görmemek, duymamak ve hissetmemek tıpkı bir ölü gibi…
Ben görmeden, duymadan ve hissetmeden yaşayan bir ölüydüm. Bu değişimi beni daha önce tanıyan insanların anlayacağını sanmıyordum. Denedim ama anlamadılar. Kirli bir geçmişe sahipsen eğer. Geçmişini kurcalayan çok olur. Şairinde dediği gibi:
“Ben geçmişimi dürdüm, büktüm ve kaldırıp çöpe attım, bu çöpleri ise ancak; kediler ve köpekler karıştırır.”
O kadar çok leş yiyici hayvanlar vardı ki karıştırmadan durmadılar. Yapmam gereken, bulunduğum ortamdan ve beni tanıyan herkesten uzaklaşmaktı. Tanıştığım yeni insanlara kendimi daha iyi tanıtıyordum. Çünkü her insanın iyi ve kötü yanları vardır. Herkes seni iyi bilebilir ama yalnız kaldığında kimseye açmadığın kendi kötü niyetini sadece sen bilirsin. Öyle değil mi? İnsanların çoğu sahte maskeler kullanmaz mı?
Artık benimde değerli bir eşya gibi saklayacak kirli bir geçmişim vardı ve artık bende o sahte maskeyi kullanıyorum.”
09.03.1992
03:09
Nedeni hiçbir zaman bilemeyeceğim bir şekilde beni terk etmişti. Bu onun bana yazdığı son mektuptu. Belki de geçmişin kirli nefesinden kurtulamadı. Cesaretsizliğine yenik düşerek bir daha yazmadı ve karşıma çıkmadı.
“Peki ya eniştem. Onunla nasıl tanıştınız Teyze?”
Yıllarca ailemin beni evlendirme isteğine karşı direndim. Tüm bahanelerimi ortaya saçtım. Güçsüzdüm, kuvvetsizdim ve bitkindim. Tıpkı bir aslanın ağzındaki savunmasız ceylan gibi can çekişiyordum.
Ailecek beni istemeye gelmişlerdi, çiçek, çikolata… Evlenmek istemediğimi duymuş, benimle yalnız konuşmak istedi kabul ettim gittim. O gittiğinden beri cansız yüzüme sahte canlılık maskesi takınıyordum. Tıpkı onun gibi…
“Sevdiğin biri mi var mı? Neden evlenmek istemiyorsun. Bana her şeyi anlatabilirsin. Aranıza girmek istemem çekilirim. Ailem ne kadar seni bana eş olarak uygun görse de ben itiraz ederim. Kabul etmem. Bana açık olabilirsin.” Dedi.
Anlamadığım bir güven oluşmuştu eniştene karşı. O ana kadar içime attığım. Hiç kimseye anlatmadığım. Meçhul mektuplardan bahsettim. Olan biten her şeyi anlattım. Bu sebepten evlenmek istemiyorum. Sadece sizinle değil. Hiç kimseyle evlenmek istemiyorum. Ne kadar beni terk edip gitse de onu yaşatmaya devam ediyorum. dedim.
Sonra olaylar gelişti. Bir süre düşünmemi istedi. Beni bu şekilde kabulleneceğini söyledi. Bir süre sonra ailemin baskısından kurtulmak için ve eniştenin bana olan anlayışından dolayı kabul ettim. Şimdi iki erkek bir kız çocuk sahibiyiz. Böyle işte…
“Peki enişteme aşık oldun mu?”
İlk zamanlar çok zor olsa da birbirimize alıştık eniştenle, anlayışla karşılıyordu her şeyi beni hiçbir zaman istemediğim bir şeye zorlamadı. Günler haftaları haftalar ayları kovalarken bizde birbirimize alışmıştık. Eniştenin güzel bir karakteri iyi niyetli altın gibi bir kalbi vardı. Onu sevdim. Ama aşk başka bir şey…
Göremeden, dokunamadan hatta adını bilmeden, sadece bir kağıt parçasına yazılan birkaç cümle… ve yılların çürüttüğü kağıtların içimde halen oluşturduğu bu kor alev… Ve o alevin hallen yılların çürüttüğü kağıtla harlanıp alevlenmesi… İşte aşk bu… Bana o öldü deseler bile ben ölünceye kadar bir yerlerde onu yaşatmaya devam edeceğim..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.