- 584 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
Alzheimer Değilmiş Meğerse !
.
Öğretmenlerimiz.
Hayatımıza yön veren; anamızdan, babamızdan, eşimizden sonraki en önemli kişiler.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diye boşuna dememiş Hazreti Ali.
İlkokuldaki öğretmenimiz hepimiz için çok özeldir. O, hafızamızın bir tarafında sonsuza kadar kazılı olarak kalır.
Sonra ortaokul, lise, üniversite hocalarımız. İlkokuldan sonrakiler çoğuldur. O nedenle içlerinden çok sevdiğimiz bazıları hafıza listemizdeki yerini alır.
Benim ilkokuldaki öğretmenim Mustafa Tığlı’ydı. 1, 2, 3. sınıfları o okuttu. Öğrenim hayatımızın esas temelini o attı.
Geçen yıl rahmetli oldu. Mekânı cennet olsun.
Listemin ikinci sırasında ortaokuldaki matematik öğretmenim Osman Özkan var. Hiç istisnasız hem de.
Çok saygındı. Çok titizdi. Ne zaman görseniz kravatlı lacivert takım elbisesinin önü hep ilikli dururdu. Zayıf bir bedeni, zayıf bir yüzü vardı. Ve o yüzüne cuk diye oturan ince bir burnu. Yaradan Fatih’in burnunu almış onun yüzüne kondurmuş. Öyle. Sürekli ceketinin sağ cebinde gördüğümüz gazetenin temsil ettiği görüş zaman içinde bizim de ideolojik yolumuz oldu.
Sınıf öğretmenimiz de oydu. Daha 1. Sınıftayken ayrı tuttuğu 3-4 kişiden ibaret olan bizlere özel davranırdı. İsim isim söyleyerek “Sizlerden 9,5’tan 10 istemiyorum. Direkt 10 alacaksınız. Değilse döverim sizi” derdi.
Yazılılarda kâğıdı ilk ben verir, arka sıralardaki yerime geçer otururdum. Oturduğu öğretmen masasında hemen kâğıda bakar, kırmızı kalemle bir şeyler yazardı.
Kağıdı ters çevirip koymuşsa 10’u basmış demekti.
Bazen işaret parmağı “Gel” işareti yapardı. Varırdım yanına “+ -“ hatasını gösterir “bu nasıl olmalıydı?” diye sorardı. Ben hemen doğrusunu söyler, düzeltmesini yapardım.
İkinci sınıfta okul müdürü o oldu. Bizim matematik dersimize okul bitinceye kadar hep o geldi.
Sonra ortaokul bitti. Diğer okullar bitti. Aradan yıllar geçti. Teknoloji gelişti. Telefon imkânı çoğaldı.
5-6 yıl önce 118’den araya araya numarasını buldum. Aradım hanımı çıktı. Durumu anlattım. “Ben öğrencisiyim” dedim.
Hanımı üzgündü “Osman Alzheimer oldu. Beni bile tanıyamıyor!” dedi.
Çok üzüldüm, kahroldum.
Geçtiğimiz Ramazan Bayramında ortaokulu, liseyi birlikte okuduğumuz bir arkadaşım bayramlaşmak için aradı. Uzun süre sohbet ettik. Kapatacağına yakın “Osman Özkan’la görüşüyor musun?” diye sordu.
“Sorma, Osman Özkan Alzheimer olmuş” dedim. Durumu anlattım.
“Yok bir yanlışlık var. Ben bir saat önce bayramını kutladım. Senin görüştüğün kişi isim benzerliği galiba” dedi.
Öyle sevindim, öyle sevindim ki, o andaki durumumu anlatamam.
“Bana telefonunu hemen gönder” diye rica ettim arkadaşa.
Gönderdi.
Aradım. Aradan tam 45 yıl geçmiş. İsmimi söyledim. “Hatırladın mı öğretmenim” dedim.
“Hatırlamaz olur muyum?” dedi. Boyumu, posumu, nereli olduğumu, kimlerle arkadaşlık ettiğimi, hangi sırada oturduğumu, yazılılarda kâğıdı ilk benim verdiğimi falan hepsini sıraladı.
Bir baba şefkatinde davrandı. Mesleğin ne, çocuklar kaç tane, nerede yaşıyorsun hepsini, hepsini sordu.
Nasıl bir zekâ yarabbi!!
Ellerinden saygıyla öpüyorum öğretmenim.
Sağlıklı bir ömür diliyorum.
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Öğretmenler insana karakter olarak şekil veren müstesna insanlardır. Haliyle hayatınıza bir çok yerde giren ilkokul olsun orta ve lise olsun, sevdiği öğretmenlerini unutamıyor. Ne diyelim Allah hayatımıza güzel dokunuşlar yapan bu değerli insanlardan razı olsun... Ne güzel unutmamış sizi de öğretmeniniz... Kutlarım içtenlikle...
Suat Zobu
Tek ayak üstünde durmalar.
Hele bir de sadece bizler için geçerli olan saçların makaslanması. Bizde müdür muavini bir Mustafa Düzgünçınar vardı ki aman Allah'ım. Öyle bir imansız makaslardı ki 3 numara bile kurtarmaz sıfıra vurdururduk. :)
Selamlar sevgiler. :)