- 652 Okunma
- 3 Yorum
- 6 Beğeni
Hoş/çakal Çocuk
Bir şeftaliyle varlığını hissetmiştim. Çocuktum henüz. Çocuksu bir arzuyla o gün üç tane şeftali yedim. Meğer senin canın istemişte, beni dürtüklemişsin. Günler sonra anladım ki, bir düş gerçek olmuş çocuk yaşta, çocuk taşımanın farkına vardım.
Anne kelimesi kulağıma fısıldanmıştı bile
Bilinmezlikler içinde bir yol, ettimi sana iki yolcu.
Hoşgelişlerin olsun diye oncacık yaşımda seni büyütürken, kendiminde büyüdüğümün farkına varıyordum. Varlığın yaşamıma dair her zaman bir umut, her zaman bir güç katıyordu. Günler, aylar su gibi geçiyor sana kavuşmanın garip bir heyecanını o küçücük bedenimde taşıyordum. Çocukken hıdrelles geldiği zaman ne istersen iste, bir dilek tut derlerdi bense hep bir çocuk resimleri yapar, gül ağacının altına gömerdim. Senin gelişini duyunca işte dedim hızır gerçekmiş, bir çocuk istemiştim ve gerçek oldu diye çok sevinmiştim. Gelişinle bana dünyaları hediye ettin. O kokun, o bakışların. Gülüşünle ben daha çok güler, sen ağlayınca senden çok ağlardım. Bilmezdim öyle çok yemek yapmayı felan, sırf seni doyurmak için yemek yapmayı öğrendim. Bir çok duyguyla senin sayende tanıştım. Anne oldum mesela. Sen küçücükken bana yaşattığın bu duygu için sürekli teşekkür ederdim sana. Bilmezdim nerdeyim, nasılım. Hep iyi olmaktı umudum.
Yıllar ne kadar da çabuk geçiyor. Doğuyorsun, büyüyorsun. Büyüyorsun, doğuruyorsun. Doğan bütün umutların büyüdükçe sen küçülüyorsun. Ne ara büyüdün be çocuk. Büyüdünde ne ara çürüttün benim umutlarımı. Yaşamak için soluduğum nefes, neden neden oldu bana bir kafes. Kabuk bağlamayan yaralarım vardı bilirdin nasıl bir kanın içinde boğulduğumu. Şu kocaman dünyada tutunacak bir dalım olmadığını. O hüzün elbisesini giyerek gelmişim ben adına duvak demişler. Yıllar geçtikçe daha çok eskiyen elbisemi delik, deşik olmasına rağmen çıkarıp atamadığımı senden iyi kim bilebilir ki. Kim bilir ki mutluğa olan hasretle yanıp kavrulduğumu. Bütün gelmişim, geçmişim kirli ve kötü öznelerle dolu artık. Gizlerin içinde gizlenmek, sağır odalara kilitlemek kendimi ve kanamak, tüm kudurtan yalnızlığımla bitmeyen zamanın geçen tüm günlerin esiri olmak.
Rüzgarın adı yok bende hepsi ayaz. İstemsiz üşümelerim hep bu yüzden. Bak Haziran ben güneşin altında yine bir kış ayazı yaşarken, kara kaplı defterime titreyen parmaklarımla b.. tan hayatın özetini geçiyorum.
Uzaklara gönderdim o çocuksu ruhumu. O her pes ettiğinde restimi koyabiliyordum. Yoruldum. Tüm yaşanmışlıkların bedenimi, ruhumu ve beynimi çürütmesine izin veremiyecek kadar çok yoruldum. Yaşlanmış yüreğimi boş avuntularla oyalamaktan, nedenlerle, niçinlerle acaba bu sefer kazanırmıyım diye kumar oynamaktan çok yoruldum. Hani umudumdun çocuk. Senden geriye kalan enkazın küllerini yüreğimin en derinlerinde saklayacağım. Kırküçüncü Haziran da ziyan. Ne varsa senden geriye kalan, zehri bal sayar sürerim, hasretle çekerim bağrıma. İçimde bir yerlerde ılık ılık bir çocuk ölüyor. Ama o çocuğun sen mi, ben mi olduğunu inan bilmiyorum. Ve gidene de, kalana da hoş/çakal demekten başka hiç bir şey gelmiyor artık elimden.
YORUMLAR
O çocuk içinizde bir yerlerde. Elleri bağlı düğümlerden kurtulmak azimle çıkmak istiyor ve sonra hepsini geçmişi unutuvermek istiyor…
O çocuk aslında çok üzülüyor. Seni bırakmak istemiyor.
Diyor ki biz çok güzeliz ruhunu özgür bırak ki bende özgür kalayım
Sevgiler
esesligizem
Saygılarımla
Duygularınız duygulandırdı.
Ve bir çok kadının hislerinin temsili olur eminim bu içten yazdıklarınız.
Umuda hoşçakal demeyelim yeter ki çünkü biliyoruz ki hiç bilmediğimiz anda sonlanacak yaşam...
Sevgiler...
Neslihan Çetinkayalı tarafından 11.6.2021 16:40:01 zamanında düzenlenmiştir.
esesligizem
Saygılarımla