- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEVİNİM
İnsanın çok genli bir varlık olduğunu söyleyerek geldim hep. Tabi bu çok genli oluşunun bir kısmı genetik yolu ile doğuştandır, kalanı tamamen dünyalıdır. Genetik kısmı üzerinde bir dahlimiz olmayacağı için bunun üzerinde düşünce geliştirmenin de şu an kendimiz açısından bir anlamı yok. Geriye kalan bütün söyleyeceklerimiz dünyalılığımıza ait şeyler olacaktır, bunları da söylemeye mecburuz. Mecburuz, çünkü kendimizi gerçekleştirmenin ve var olmanın yolu bu. Ancak insan kendisi hakkında her şeyi görüp, bile bilip, bir denetime tabi tutabilir mi? Bu anlamda insan kendisine yeterli midir? İnsan içinden ve dışından kendisine ne kadar bakabilir? Hadi bakmayı becerdi diyelim, yeterince anlayıp, bir yoruma tabi tutup, gerçekçi bir karar verebilir mi, yahut ne kadar verebilir? Bunun kümülatif hayat içinde yüzdesi nedir?
Birçok şeye kendim üzerinden bakmayı seviyorum. Seviyorum çünkü en iyi kendimi bildiğime inanıyorum. Bu kendimle ilgili her şeyi biliyor, anlıyor ve anlamlandırıyorum anlamına asla gelmez, gelmemeli. İnsan insanın aynasıdır diyenler, bunun mümkün olmayacağını söylüyorlar zaten.
Ben bir ücradan geliyorum, ücra dediğimiz yer ve şey, insanda sosyal hayatın deviniminin en düşük olduğu yerdir. Yani bilinen adı ile köy. Köyden hayata başlamak bir yüzü ile sıfır noktasından başlamak demektir. Bu sıfır noktasının farklı nimetleri olduğu gibi, farklı külfetleri de vardır. Nimet dediğim şey, insan tabiatına en uygun peyzajdan başlamak denebilir. İnsanın kendisini öğrenmeye başlamaktan çok kainatın alfabesine direk dokunmak denebilir. Toprak, bitki, hayvan; ay, güneş, yıldızlar; köyden hayata yürüyen çocuğun dünyasını dolduran daha çok bunlardır. İnsana dair olanlardan çok bunlarla haşir neşir olması yine eşyanın tabiatındandır ve bunları hazır bulmuştur. İnsan da bütün canlılar gibi hazır olandan daha çok hoşlanır. Bu düzlemde çocuğun insanı anlamak gibi bir derdi olmaz. İnsanın diğer eşyayı bırakıp insana yürümesi, insan münasebetlerinin daha çok yoğunluğu ile ilgilidir. Köy ise bu anlamda yoğunluğun en düşük olduğu yerdir.
İnsan, köyden kasabaya; kasabadan şehre; şehirden metropollere, ülkelere; açıldıkça insanla olan münasebetleri, yani insan ilişkileri doğrusal olarak artar, insan dışında bütün eşya ile ilgili münasebetlerinde bir azalma kendiliğinden oluşur, bu dediğimiz kullanma anlamında değil, anlama ve anlamlandırma bakımındandır. Bu değişimlerde insan, bütün ilişkilerinin mutlaka başka bir insandan geçtiğinin farkına varır. Bu farkına varıştır ki, insanı başka bir insanın karşısına problem olarak çıkartır. Artık önüne çıkan her birey, her insan kümesi, her toplum çözülmesi gereken bir problemdir. Bu arada bir şeyi daha anlar eş zamanlı olarak. Bu problemleri çözecek olan benim, başkası değil. Ben çözeceğime göre, ben kimim demeye başlar. İşte bu ben kimim dediği noktada problemin de en büyüğü ile yüz yüze geldiğini fark eder. Sahi ben kimim ve bu hal neyin nesi demeye başlar. Tam da burada şahsiyetlerin guruplaşması başlar. Bir kısmı, bütün problemleri çözecek olan benim, yalnız ben! der. Bir kısmı kendisine dokunduğu noktada ürker ve geri çekilir, hayatı ve her şeyi akışına bırakır, bu benim işim değil, herkes nereye, ben de oraya; sürüden ayrılanı kurt kapar! Bir kısım ve kesim gurup da, her ikisini bir arada ve birlikte götürmeye çalışır. Bazı kararlarını kendisi alırken, bazı kararları akışına bırakır. Liderler genelde birinci guruptan çıkarlar, ikinci gurup daha çok tabi olmayı sevip, liderlerin işini kolaylaştıran çoğunluğu oluştururlar. Kalan kısım ise toplumun manivela gücünü oluştururlar. Tabi bunları bir yargıymış gibi sunarken, istisnaların da kaideyi bozmayacağını söylemeliyim.
Tuvalimizi çok geniş tutsakta aslında bu yazımın amacı küçük bir resim yapmaktı. Tabi fırçayı elinize alınca işler değişiyor. Ben yine saadete gelerek asıl amacıma döneyim. Bütün bu olup biten dağ dağa içerisinde insanın bir kendisini tanıması, bir de başkalarının gözünde tanınması vardır. İnsan bir sosyal varlık olduğu için hayatında başkaları diye birileri hep olacaktır. Bu insan olmaktan gelen en büyük özelliğimizdir. Başta anne ve babamızdan doğal olarak başlamak üzere, bunları asla yok sayamayız. İnsan varlık nedenlerini nasıl yok sayacak ki? Yahut bunları yok sayarak kendisini var etmesi mümkün mü? Bunlar imkansıza yakın şeyler olduğuna göre, tartışacağımız şey, bunlardan başlamak üzere bütün toplumla kuracağımız doğru ilişkilerdir söz konusu olacak olan. Bu ilişkilerin doğru kurulabilmesi içinde, önce kendimizi doğru tanımak ve doğru tanıtmak gerekmektedir. İnsan kendisini doğru tanıma imkanına kısmen sahip olsa da, tam olarak tanıma imkanına sahip değildir. Çünkü eşyanın tabiatı gereği, her şeyin mutlaka bir tanınmaz ve tanımlanamaz yanı vardır. Akıl sahibi varlık olmasına rağmen insan burada da başat konumdadır. İnsan ne kendisini, ne de başkalarını tam ve doğru olarak tanıyamaz. Sorgulanabilir şey, tamlığının ve doğruluğunun neresinde olduğudur. Bunun da bir terazisi yoktur, ama, fark edilebilir bir şeydir. Fark edilebilirliği var oluşunu topluma takdiminde yatar. İnsan hayal kurar, düşünür, eğitilir, eğitir, okur, yazar, konuşur ve bunların güdümünde de eylemlerini gerçekleştirir ve meydan yerine çıkar. Bu süreçler insanın hem kendini tanımasını, hem de tanıtmasını sağlayan süreçlerdir. Her insan az çok kendisini tanıdığını var sayar. Bütün eylemlerini de bunun üzerine oturtarak sürdürür. Bu sürdürmenin her safhasında da az çok başkaları mutlaka vardır. Başkaları bir yandan bizim aynamız olurken, bir yandan da, bir tür, biz istesek de, istemesek de bizim denetim mekanizmamızı oluştururlar. Çevremizi kuşatan bu başkalarının, hakkımızda yakından uzağa; az çok düşünceleri, bizi tanımaları, hakkımızda yargıda bulunmaları vardır. Kimi bizi olduğumuz gibi kabul ederken, kimileri de kendi istediği gibi olmamızı ister. Bunlar çoğu zaman bir istek olarak da kalmaz eyleme dönüştüğü de olur. Yakın çevrenizdeki insanlara şöyle bir soru sorsanız; beni nasıl görmek istersin diye. Her isteği de anında yerine getirebilen maharetli bir robot olsanız ve robotu bir yerde durdursanız, eski siz ile yeni robotu yan yana koyup bir baksanız, emin olun hiçbir benzerlik bulamayabilir siniz. Demek bu da tam ve doğru bir yöntem değil. Doğru olan ne peki? Bunları doğrudan reddetmeyecek siniz, tamamını kabul de etmeyecek ve aralarından seçimler yapacaksınız. Yaptığınız seçimler doğru olmaktan daha çok size yakın seçimler olacağı muhakkaktır. Ancak bunların aynı zamanda bir denetimden geçiyor olması önemlidir. Kendimiz olmak güzel evet, kendimiz kalmak elbette güzel, ancak; gönlümüzün, gözümüzün, kulaklarımızın da dışarıya mutlaka açık olması da daha güzel olandır. Bunlar kendimizi tanıma ve var etmenin de en büyük aracıdır, bunu kabullenmek lazım. Başta da söylediğimiz gibi insanız ve yalnız yaşamıyoruz. İnsan girdiği yolu, içinde bulunduğu hali tam olarak görüp, kavrayamaya bilir. Bu suç değil, bu da insan olmamızdan gelen bir özelliktir. Bu kadar yoğun dağa dağa içerisinde insanı kınamamalı. İşte insana, yakın çevresi ve dostları da tam da burada lazımdır. İyi niyetle görmediği, göremediği, farkında olmadığı yahut olamadığı noktalarda sinyaller göndermek, belki söylemek, gerekirse yaparak-ederek yardımcı olmak gibi. Her insan kendisini az çok tamlık içerisinde görür, belki beğenir de kim bile?...Bunun böyle olmadığının kendisine yerinde ve zamanında duyurulması lazımdır. Bu arada kendisi de başkaları hakkında ne düşündüğünü yerinde ve zamanında söylüyor olması lazım. Bu dünyada herkes hakkını tam olarak alamadığından şikayetçidir, hak edip etmediğinden daha çok. Toplumlarınsa tarihsel süreç içerisin de, çok derin baktığımızda, insanlara, belki yerin de ve zamanında değil ama, er geç hakkını verdiğini görmekteyiz. Burada en önemli şey yerindelik ve zamanlamadır. Şöhret olmak, tanınmak elbette bir amaç değildir. Yalnız hak ediyorsa da hakkını vermek de üzerimize bir haktır. Öldükten sonra şöhret olmak hiçbirimizin işine gelecek şeylerden değildir. Dostlarınıza söyleyecekleriniz varsa zaman geçirmeden söyleyiniz. Her şeyin değil ama, geciken bazı şeylerin sonradan telafisi mümkün olmaya bilir...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.