- 449 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
SEN TABİP...
Yankesici düşlerimden mustaribim, tabip elbet seyyah yüreğimdeki ritim bozukluğunu ancak sen düzeltebilirsin.
Bir dilaltı gibi yazdığım şiirler ve dakikalar sonra hikâye dolu düşlerimle son açılan kapıdan geçiyorum.
Kapkaça uğramış ömrün neresini düzeltip de yeni baştan inşa ederim?
Mektepli kızlar gibiyim: hala saf ve sakar bir o kadar heyecanlı bazense sönen bir balon gibi içimdeki havayı boşaltıp yere serildiğim elbet iman gücümle yeniden dolup bu sefer hidayetin rakımına konmak isteğim.
Ah, tabip: sen sormasan da ben söyleyeceğim.
Ve ben sorsam bile sen yanıt vermeyeceksin.
Neresinden tutsam dökülüyorum işte ve dişimin kovuğunda kalan günlük sıkıntıları dünle besliyorum ve inan ki; bu bile az geliyor.
Seni sevdiğim kadar var mı sahi, tabip üstelik bana yazdığın reçeteyi gün gün uyguluyorum elbet öncesini de bildiğin için…
Asla yetmez reçetedeki dozlar çünkü ben doz aşım sevmeliyim ve bir o kadar sevdiklerim tarafından ihanete uğramalıyım ve bil ki aksi takdirde boş sayfaya konup da yazamam.
Çürük dişlerimin röntgenini elbet çektirdim işin ilginci ağzımda tek bir çürük diş dahi yok bu sefer ruhumun röntgenini çektirip eline veriyorum ve biliyorum bu sefer de radyasyondan zehirleneceğim yine de ifa ediyorum görevimi.
Sana tabi olmam ne mümkün ne de olsa sen sadece bir tabipsin ve ben de iyileşmeye yanaşmayan bir hasta.
Arz-talep eğrisi elbet hayata kolaylıkla uyarlanmıyor ve iktisat dersinde sınıf birincisi olsam bile bir türlü tutturamadım dengeyi.
Belki de bir yazar kasayım beni: duygularımı sunuyorum evrene karşılığında cümleler konuyor haneme yine eksi ve artı birbirini götürüp bu sefer en küçük asal sayıya denk düşüyorum en azından yutan elaman değilim yine de asal bir sayıdan yüksünüp en asil halime sıfıra konuyorum elbet bir tekerlek gibi sürüklüyor beni peşi sıra…
İnsan hep mi yokuş çıkar, tabip?
Elimdeki kalem bazen bir baston gibi…
Ah, baston yutmuş bir sözcük mü yoksa bu sefer peşine düştüğüm elbet sıfır iken tarafınca yutulduğum kim bilir bu sefer hangi kuytuda yeniden doğacağım?
Rengim yine pembe hep mi mahcup olur insan?
Kararan gökte gözlerimi dolaştırıyorum ve rast geldiğim yıldız kümesine sızıyorum usulca.
Devingen haletiruhiyem.
Meşru müdafaa aslında benimki ve iyi halden yırtıyorum işte yetmiyor yazdığım ne varsa yırtıp imha ediyorum aslında bir imla hatası olduğumu da biliyor ve hiç oralı olmuyorum.
Nöbetim sonlanmadı henüz ve acile gelen imgeleri bandajlayıp sana sunuyorum bazen de sözcüklerin nabzını almıyorum ve direkt morga kaldırıyorum yazıp da can veren tüm şiirlerimi ve hikâyelerimi ve dondurulmuş varlıkları ile uygun zamanda görücüye çıkarmak için bekletiyorum o derin soğutucuda.
Yeniden yaşama dönerler mi sahi, tabip?
Ya, ben daha kaç bin yıldız yılı yaşar da severim hatta yeşeririm elbet haddinden fazla yanacak ki canım açığa çıkacak içimde saklı olan ne varsa.
Tansiyonsa bir yükseliyor bir alçalıyor ve duygularımın şekeri düştü mü ağzıma attığım tek çikolatalı imge yetiyor toparlamama elbet idame ettiğim kadar da idare ediyorum hayatı ve düş kulvarında en öndeyim elbet elimde bayrak hayatımın maratonunu koşuyorum.
Hızıma yetişir misin sahi?
Ya da sönen coşkuma yeniden can verebilir misin?
Sonsuzluğa açtığım kanatlarım ve yaralarımdan şiirler berelerimden beyitler dizdiğim elbet içimde dinmek bilmeyen rüzgârın da hatırına soğutuyorum bazen yazdıklarımı ya da mutluluk ile aram epey açıldığından günlük mutlu oluyorum: o da yazdıklarım sayesinde…
Bu derdin bir dermanı olmadığını bilirim de, tabip yoksa sen de mi aynı fikirdesin?
Yeniden görüşene kadar şimdilik hoşça kal…
YORUMLAR
Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır Einstein
Beyin fırtınası yapalım o halde:
Çabaladığınız ne ise emek verdiğiniz.
Bir görev ya da mesuliyet çok severek ne ise iştigal olduğunuz ve haksızlığa uğrayıp mücadeleyi sonlandırmak...
Ne yani, bu şimdi akıl karı mı?
Tarihte de örnekleri var.
Bir şekilde hak etmediğiniz şeylere maruz kalıp olmayanı kabullenmek mi doğru olan yoksa tüm gücünüzle kanıtlamak mı doğruları?
İlahi güç.
İlahi kudret bunu mu emrediyor?
Haksızlığa uğrayan mağduriyet yaşayan biri ya da emeği yok sayılıp geri çekilmek mi?
Doğru tektir ve tek bilen Allah iken elbet mücadeleyi de elden bırakmamak demek oluyor ki bu aptallık değil insanın sergilediği dik duruştur.
Einstein bile olsa bu aforizmanın sahibi asla kabul edilecek gibi değil hani.
Girdiğiniz bir sınav ya da mülakat.
Torpille kazananlar bir yanda siz alın terinizle yok sayılıp da üstüne gitmemek mi yani bu haksızlığın?
Gerçeği bilirken ve inanırken neden topallıyor yüreğimiz. Neden sağanak yağan acıyla ıslanıyor tenimiz.
Hayatın gerçekleri altında sık boğaz duygularımızla bazen yoruluyoruz hayattan.
Sevgiyi ve umuda bu kadar inanmışken.
Allah büyük, sabır ilacıyla köprüyü geçeceğiz. Yine de sevgiye sarılarak.
Canım arkadaşım sevgilerimi yolluyorum
Güzel İstanbul’a
Gülüm Çamlısoy
Doğru tektir.
Doğrunun varlığı zaten bizi yolumuzda saklı tutan.
Yalanlar ve gölgeler illa ki layığını bulacak.
Biz bu dünyaya savaşmak için mi gelmişiz sahi?
Ne gam ne gam.
Bu dünyada gün yüzü görmek ne derece mümkün ki?
Hiç dert değil şükür ki İlahi Adalet bizi sahiplenen.
Üç beş zavallı için üzülmeye değmez.
Vicdanımız rahat ve iyi niyetimizi bile biri var bizi bilen biri var.
Kendini bilmezler bilse ne bilmese ne ki?
Teşekkür ederim güzel yürekli canım arkadaşım.
İstanbul hep güzel.
Aslında yüreği güzel ve sevgi dolu iken ve Allah tan başka kimsenin karşısında insan boynunu eğmezken kainat güzel ve yaşamak da.
Şiar edindiğimiz:
İnanç ve sevgi ve umut...
Asla dönüş yok yolumuzdan Allah ın izniyle.
Ardı arkası kesilmeyen bir zulüm dünya genelinde.
Adaletsiz bir dünya ki mazlumun ve çocukların ve kadınların maruz kaldığı.
Ama sabırla inançla aşılacak tüm zorluklar.
Cansın.
Sevgimle güzel yüreğine.
GERÇEK NE MİDİR????
İNANÇSIZ VE ZAVALLI RUHLARIN ASLA SAHİP OLMADIĞIDIR GERÇEK.
GERÇEK İÇTE SAKLI OLANU DIŞA VURMAKTIR.
GERÇEK, KAFİRLERİN ZANLARI ALTINDA DEĞER KAYBETMEZ.
GÜNEŞ GERÇEKTİR VE ASLA BALÇIKLA SINANMAZ.
GERÇEK SEVGİNİN VE İNANCIN IŞIĞINDA SOLMAYANDIR.
GERÇEK BU DÜNYADA İFTİRAYA MARUZ KALMAKTIR.
GERÇEK, NEFRET DOLU İNSANLARIN SEVGİYE DUYDUKLARI KISKANÇLIKTIR.
GERÇEK OLAN, KALEMİN YAZDIĞI KADAR SAMİMİ OLAN İÇ DÜNYASIDIR.
GERÇEK ALLAH IN VARLIĞIDIR.
VE GERÇEK...
ALLAH IN SİZE YARDIMIDIR VE DUYDUĞUNUZ ŞÜKÜR.
GERÇEK, DİNMEYEN BİR SAVAŞTIR: KÖTÜLERE BOYUN EĞMEMEKTİR.
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim güzel yüreklim.
Sevgimle
Tabipler umudu iyileştirebilir mi ? Hele de sönmüşken coşkular..
Hiç sanmam. İlaç beden içindir ruha hitap etmez..
Ruhu iyileştirseydi kalpler yalnızca Allah'ı anmakla huzur bulmazdı
Seccade şifa olmazdı yaralı gönüllere
Ne güzel tabiptir bize şah damarımızdan daha yakın olan !
Gönülden tebrik ederim Abla'm
Sönen coşkunu, kuruyan umudunu en hakiki tabip iyi edecektir
Hemde hiç üzülmemişsin gibi :))
Kucak dolusu sevgiler 🌸
Gülüm Çamlısoy
Kapkaça uğramış ömrün neresini düzeltip de yeni baştan inşa ederim?
Mektepli kızlar gibiyim: hala saf ve sakar bir o kadar heyecanlı bazense sönen bir balon gibi içimdeki havayı boşaltıp yere serildiğim elbet iman gücümle yeniden dolup bu sefer hidayetin rakımına konmak isteğim.
İnsan hep mi yokuş çıkar, tabip?
Elimdeki kalem bazen bir baston gibi…''Bastondan ucuz ama içi sevgi dolu olan..''
Valla iyi ki komutan falan filan değilsin askerlerinin halini düşünemiyorum çünkü onları hiç
uyutmazdın
Mükemmel yazın benden 10 tam puan aldı,,
İlhamının güzellikleri bitmesin ilhamın hiç susmasın