- 331 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karantina
KARANTİNA
Sevgili oğlum,
Nereden nasıl çıktığı ve nasıl bulaştığı halen belli olmayan, yapay mı yoksa doğal mı ? tartışmaları devam eden ve bizlerinde bir buçuk sene bulaşmasın diye tedbir aldığımız ama sonunda nereden bulaştığı bilinmeyen şekilde aile fertlerimizde birinin koranavirüse yakalanması sonucu bizlerde 14 günlük karantinaya alındık. Bulaşmasın diye de hepimiz odamızı ayırdık.
Sevgili oğlum,
Virüsten dolayı bir buçuk yıldır uzaktan gördüğün eğitim, karantinaya girince mecburen daha sıkı ve gayretli bir şekilde yoğunlaşarak devam etti. Bu da sana başarı ve verimli sonuç getirdi. “Şer zannettiğiniz şey hayır, hayır sandığını şey şer olabilir” misali, insanlar sağlık ve maddi konularda sıkıntılara katlanır, sabreder, şükrederse zamanı gelir şer olarak bildiğimiz şeyler hayır olur.
Sevgili oğlum,
Bu karantina kapanmasında da, genel kapanmada olduğu gibi günlük gazetelerimizi okuma, bu mektup gibi mektuplarımızı yazma, daha önce okuduğumuz kitapları okuyarak onları tanıtan yazılar yazma, genç yazar dostlarımızın yolladıkları kitapları okuyarak böyle mektuplar ile tanıtma, onlarla mail yolu ile röportajlar yaparak kendini ifade etmelerine yardımcı olarak tanıtmalarını sağlama faaliyetlerine devam ederek bizlerde “insanlara daha faydalı olmak” ve “önce can sonra canan” misali kendimizi de daha çok okuyarak geliştirme yönünde adımlar attık. Bu da yazmak ve okumayı sevenlerin ortak noktası sanırım.
Sevgili oğlum,
“insanlar konuşa konuşa
Hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” diye bir deyim vardır. Ama günümüzde z kuşağı denen kuşak iletişimden çok, bilgi edinmekten çok “ hep bana versinler “ düşüncesinde olduğundan faydalı konuşmalara bile sağırdan daha sağır kesilmeyi marifet sanıyorlar. Halbuki bazı insanlar vardır ki söyledikleri ile hatta gülümsemeleri ile bile insana artı değer katarlar. Bu internet ortamında bile olsa. Ama gençliği çoğu bunu anlamakta zorlanıyor. Böyle insanları anlamak yerine biraz alınganlık yaparak hemen küsüyorlar. Küsmek ise aciz ve mücadale etmeyi sevmeyen insanların davranışıdır ama kısa vadede insanı rahatlatsa da uzan vadede zarar verir. İnsana kızarsın, küsersin, “öfke ile kalkan zararla oturur” sözü gereği öfke geçince o insana karşı kızgınlığımızda geçer ama gene gururumuzdan özür dilemeyi öğrenemediğimizden karşımızdaki insanı suçlayarak rahatlamaya devam ederiz .Bu kısır döngü devam eder. Ne zaman ki yeter artık bilinçleneceğim diyerek okumayı seversen ve bilge insanlarda faydalanıp anlattıklarını uygular ve iletişime devam edersen o zaman kazançlı çıkarsın. İşte karantinada bunlara bir kere daha şahit olduğumdan bunu da seninle paylaşayım dedim. Paylaşmak sevenlerin özellikleri çünkü. Güzel eserleri, güzel sözleri ve güzel insanları başkalarına tanıtarak tavsiye ederek paylaşmak da buna dahil. Ama okumayı pek seven bir toplum olmadığımızdan “oku “emrine rağmen okuyan yazan insanları değerli görmekte sorun yaşıyoruz. Bu nefsi isteğimiz de belki de okumayı seven çocuklarımıza zarar veriyor ve okumayı sevenlerden faydalanamıyorlar. Her insan da bunu anlayamaz tabii ki.
Sevgili oğlum,
Karantina kapanmak değil bence daha çok düşünmek ve okumak için içe açılmak nefs muhasebesi yaparak bize bahşedilen ailemizle, evimizle içimize , ailemize açılmak demek. Tabii kapanma huzur ailesinden , kitaplardan çok dışarda arayanlara ağır gelen bir durum yalnızlığı seven ve yalnızken düşünerek üretenlere her zaman fırsattır. Arada bu kadar uzun zaman olmasa da kendi isteğimizle 3 -5 gün karantinalar yaşamak da verimli olur insana.
Sevgili oğlum,
Karantina illa de eve kapanmak demek değil hastalık olmazsa, insanın yalnız kalma isteği ve doğa ile iç içe olma isteği sonucu insanlar bağ evleri yapıyorlar ama bu evlerde tek başına düşünmek veya yazmak , okumak sevgisi olmadığından daha çok hafta içi beraber oldukları dostları ile de zaman geçirmek amaçlı yapıyorlar. Her zaman söylerim hafta için iş arkadaşlarımızla zaman geçirmek güzel ama hafta sonu da iş dışı arkadaşlarımız ya da akrabalarımızla zaman geçirmek özellikle okumaya yazmayı seven akrabaların küçük çocuklarına kitaplar kalemler hediye ederek zaman geçirmek daha verimli olur.
Sevgili oğlum,
Türk Edebiyatının en verimli yazarlarından olan Peyami Safa da böyle yalnız kalarak hem “yalnızlık” edebiyatını en güzel şekilde anlatan romanlar yazmış hem de geçimini yazarak devam ettirmiştir. Oğlunun veremden vefat etmesi sonucu O’nu çok sevdiğinden üzüntüden 3 ay sonra o da vefat etmiş. Yani demem o ki, yazmaya bazen , hatta bazen değil her zaman evlatların varlığı ilham oluyor. Senin varlığında bu mektuplara ilham olduğu gibi.
Sevgili oğlum,
Hayatımız sürprizler, hayal etmediğimiz güzellikler, tahmin edemeyeceğimiz doğal olaylar ve afetler ile devam edecek. Daha 2 sene öncesine kadar virüs yok iken bugün her insan, devlet ve kurumlar insanı bu virüsten korumak için çaba harcıyorlar. Bizde kendimizi korurken “ hayat devam ediyor” gerçeğini de göz önüne alarak hem kendimizi koruyarak hem okuyarak bilgi dolu, yarınlara hazırlanırken hem de yarınlara hazırlanan sizlere bilgimizi ve sevgimizi de paylaşmak ve ulaştırmak çabasındayız. Bu çaba insana gerçekten de huzur veriyor.
Sevgili oğlum,
Hayata olumlu bakan ve verimli olan herkes zorlukta kolaylıklar arar. Hastalıkta bile eli ayağı tuttuğu zaman faydalı olma çabasında olur ama ağlayan sızlayan ve hayata olumsuz bakan en küçük rahatsızlıkta sızlanmasını artırarak hem kendini üzer hem de çevresini. Zaten insanlarda. Bu insanlarla fazla muhatap olduğumuzda olumlu tavrımızı da olumsuza dönüştürmek için gayret ederler. Ben de mesafeli olurum bu tür insanlara. Yoksa adamı yavaş yavaş sinir hastası ederler.
Sevgili oğlum,
Karantinaya bitene kadar devam ederken alıştıktan sonra insanın daha verimli olma isteği geliyor ve yazmak ve okumayı daha çok isteme arzusu ile gayrete devam edeceğiz. Bir mektup bile faydalı olsa sizlere biz kendimizi mesut ve manevi olarak zengin hissedeceğiz. Karantinaların amacı virüslerden korumak olduğu kadar sevgi ve bilgi ile dolmaya da teşvik anlayana. Sevgilerimi sana sunuyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.