- 313 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Faiz 26
Tekil kişi kendi güdülerinin sağlanması kadar özne eylem kesikli süreklisidir. Ya da tekil kişi kendi güdü çeşitliliğinin sağlaması kadar parça eylemleriyle kesikli süreklidir. Kolektif alan içinde kişinin eylemleri diğer kişi eylemleriyle birlikte ve eş anlı başlar.
Kişi öznesi içinde süreçler eş anlı başlatılsa da kişi istese bile kişi dışındaki kişisi eylemler her durum da eş anlı başlayamaz. Bu nedenle kolektif alan, eş anla başlayan, farklı ve bağıl enerji düzenli süreçlerdi.
Birlikte başlayan eş anlı süreçler, kişinin parça süreçlerine endeksli olup; kolektif alan içindeki işkolları üzerinde kendi eylemine karşılık enerji transferleri yapar.
Kişi eylemlerinin hem kişi üzerinde bir etkisi vardı, hem kişinin kendi dışındaki kişilere karşılık olmakla değişilebilir bir emek gücü girişmesi vardı. Zaten kolektifi oluş ta bu karşılık ve değişilebilir gayretlerle, emeklerle ve farklı emek güçleri transferleriyle vardı.
Gerek tekil kişi eylemleri; gerekse kolektif birim zamanlı eylemler, kişisi ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sönükleşir. Kişi ihtiyacının karşılanması içinde sönükleşmeye yüz tutan avcı toplayıcı eylemler, dıştan kolektif kuvvet içinden farklı kullanım ve farklı tüketim yapmaya dönüşecek karşılık emekler üzerinde enerji çevrimine dönüşür.
Çevrim dönüşümlerini verecek olan sağlasan ve üreten eş anlı süreçler zaten bu şekilde, bu anlayışla böyle olmasaydı; kolektif alan hareketi başlayamazdı.
Köleci mantık içinde oluşan satıcılı, köle emeğine dayalı bir başlangıcın inşasını düşünmek bile olanaksızdı. Elektriği bilmeden kondansatör davranışlarını bilemezsiniz.
Bu ikili ilişki içinde elektrik davranışları nedense, kondansatör davranışları sonuçtu. Kolektif alan içinde de kolektif bağlanım enerjisi nedense, kolektif davranışlar sonuçtu.
Neden sonuç ilişkisine bağlı girişmeler içinde veya neden ve sonuca bağlı bir başlayış içinde; bir kes kondansatör davranışları öğrenildikten sonra elektriği kondansatör davranışlarına göre ölçmek biçmek, ayarlamak hep olası olurdu.
Enerji akışı (neden) bir kez öğrenildikten sonra, suyun akacağı boruyu uzatıp kısaltmak; borunun enini boyunu daraltıp genişletmekle enerji istendiği gibi düzenlenip; kolektif alana göre veya kişi bencil yarara göre amaçlı kontrol etmek olası olurdu. Burada sonuç olan amaç neden gibi başa konur.
Neden? Çünkü bir eylem sonucunun kendi başlangıç koşulu üzerine veya kendi üzerine geri bağlanım etkisi vardır. Bu geri bağlanım etkisi nedenle bir sonuç, neden gibi davranıp; nedene dönüşmektedir.
Kolektif alan davranışları belirmeden ve kolektif alan davranışları ortaya konmadan, kolektif alan davranışlı bilinç edinilmeden; satıcı, kâr yapıcı ticaretin hiçbir üssel belirsize olan ortamı dahi yoktu.
Temel ihtiyaçlar hiyerarşisi içinde olup ta farklı kullanım ve farklı değiştirme değerini üreten gruplar zaten birbirinin eksiğini tamamlamanın potansiyel eğilimi ve potansiyel görünümü içindeydiler. Yani ihtiyaçlar hiyerarşisinin kolektif karşılanmasını görmeden; kolektif emeğin kârını, kazancın sömüren özelliğini göremezsiniz.
Yağmur nedeni (ki yağmurda bir başka nedenlerin sonucudur) toprağı çamurlaştırmak, toprağı taşımak yani erozyona uğratmak; bitkileri sulamak için yağmıyordu.
Yağan yağmurlu ortama göre oluşup dönüşen enerjiyle çamur ortamı, kuraklık, nem, erozyon ve bitkiler bağıntısı olan girişmeler öğrenildikten sonra sulama neden, bitkiler sonuç gibi görünüyordu. Yani ortam oluşmasının suyla girişmek gibi bir derdi yoktu.
Belirsiz bir ortam içinde belirsiz bir ortam oluşması, o ortamda neyle karşılaşırsa onunla girişen bir neden sonuç bağıntısına dönüşür. Neden sonuç ilişkisi insan gibi kolektif bir özne anlaması olmakla sonuç nedenin önüne konmakla sonuç neden gibi davranmaktadır.
Kolektif alan içinde birbiri üzerinde iş bölüşümü yapan çevrim içinde, değişilen emeğin kişi üzerindeki bağıntı baskı ve basınç “bağımlısı” görüldü. Kurnaz kişiler mantığı neden sel olup biten süreç üzerinde sözcük oyunlarından yaptığı illüzyonlarla (gözbağcılıkla); kâr, faiz, rant, alış veriş, kazanç dediğimiz suni bindirişler yaptı.
Her bir sözcük oyunu söylemler ve söylemlerin açılım veren eylem illüzyonları, üretim aracı ve üretim nesnesi üzerinde sahipliklerle kolektif takası “doğuran kazan” söylemli köleci dile dönüşmüştü.
Totem meslekleri totem alan içinde başladı. Totem alan nüfusu azdı. Bu nedenle bir totem alan içinde ancak avcı toplayıcı destekle bir, bilemedin iki totem mesleği olanaklı oluyordu.
Bir gruba ait totem meslekleri, dıştaki bir grubun totem mesleğiyle aynı meslekler olabildiği gibi farklı kullanım ve farklı tüketim değeri üreten meslekler de olabilmekteydi. Farklı kullanım ve farklı tüketim değeri üreten totem meslekleri birbirinin eksiğini tamamlayan girişme olmakla yansıdı.
Posttan kundura yapan bir grup, buğday üreticisi grubun ayağa giyme eksiğini tamamlarken, buğday üreten grup ta kunduracı grubun buğdayla beslenme eksiğini karşılıklı tamamlıyordu. Bir enerji kullanım ve tüketimine karşılık canını kurtarma veya başka bir enerji kullanım ve tüketimi olmadan gruplar arası takas girişmesi başlayamıyordu.
Eksiği tamamlayıcı potansiyelle üreten grup eğilimleri grupları birbirinin hazır takaslısı yaptı. Gruplar birbirinin takaslısı nedenle ittifakı oldular. İttifakı entegrasyonun varlığı ve entegrasyonun hazır oluşu; farklı tüketim ve farklı kullanıma dek bir değiştirme değerlerinin her bir totem meslekler tarafından üretilir olması ve üretilenler kolaylıkla takas yapmak suretiyle vardı.
Köleci sistem de ihtiyaçlar hiyerarşisi nedenle farklı kullanım ve farklı tüketim yapmağa konu olan kolektif taahhütlerini şimdi kâr diyen, alım satım diyen, ticaret, kazanç diyen perdeleyici aldatan putları nedenle ihtiyaçlar hiyerarşisini kolektif güç üzerine kişisi sahipli iradeye göre modüle ettiler.
Böylece totem mesleklerle oluşan farklı kullanım ve farklı tüketime dek ihtiyaçlar hiyerarşisi içindeki tamamlayıcılığın büyüsü (etkisi); kâr denen, kazanç denen, ticaret denen, alım satım denen fiyat denen aldatan put kavramlara eşleten sihir, kazançta sayılmakla, toplum yanılsama içine girdirilmişti.
İlk kolektif başlangıçtan beri kolektif alan içinde köleci sistemle birlikte ortaya konan kârın, kazancın, ticaretin, fiyatın, satıcılı oluşun vs. asla ve asla üretilmiş bir karşılık ve takas değeri hiç yoktu.
İnşaca olmayan satış mantığına göre kumaş arayan, yağ üreticisiyle, kundurasını satıp ta yağ almak için pazara gelen iki kişi takas yapmadan pazarda ayrılacaktı. Satıcı tekil mantıkla bir başlangıç süreci başlatmak, hem satış yapamamakla hem satış uygulaması olmadan satış yapma fikrini biliyor olma saçmalığıyla daha baştan arıza ve engeldi.
Evet, daha biz doğmadan bizde sıcak-soğuk tepkimesi, enerji sağlama gibi dış dünyaya ait dış dünya bilgileri vardı. Ama bunlar doğada olmakla iç dünyaya yalıttığımız gerçeklerdi. Oysa satış yapma doğada olmayan bir söylem anlam olmakla “bizden önce bizde olan dış dünya kopyalarından” değildi.
Yani bizden önce bizdeki dış dünya bilgisi olan sıcağa soğuğa göre kıllanıp giyiniyorsak dış dünya enerji akışına göre kolektif oluyorsak ta dış dünya içinde olmayan satış, faiz gibi söylemlerle ne kolektif alan inşa edebilirdik ne de üretim yapabilirdik.
Oysa üretim kolektif birim zamanlıydı. Ve üretim kişiye göre değil topluma göre yapılıyordu. Kişisi ihtiyacın çekim kuvvetiyle oluşan kolektif bağ hareketi; bir kez kolektif üretim hareketi olup üretim kolektif sekansa dönüşmekle, üretim yapmanın nedeni açı sapması faz değişmesine uğruyordu.
Satıcılık yapan kazanç gözeten suni bir üretim koşulu, birçok kolektif üretim süreci ve kolektif birikim süreci içinde kişiyi sisteme yabancılaştıracak düşünce çıkarımlarıyla öğrenilecekti. Satış, arz, talep, faiz kazanç, ticaret gibi aldatan mal putları (mal fetişizmi) köleci sistem ile ortaya konacaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.