Kayıp
Sahibini ıskalayan bir mektubun alacaklı bakışları üzerimde. Yanlış bir adresin ağırlığı altında ezilmiş. Biz yaşamayı hayat sanarken , hayat yaşanmadan geçip gitmiş. Mektup yırtık, mektup paramparça, mektup yalnız.. içerisine saklanmış bütün duygular örselenmiş ve bütün geçmiş geleceğe meydan okuyarak geçmedim diyor.
Sahibini ıskalayan bir hayatın kırıklığı üzerimde. Eksik, fazla, doğru, yanlış anlamını yitirmiş. Yaşamak istediğin bir rüyayken kabus olma ihtimalini bilemezdin çocukken. Şimdi aldanmış, kandırılmış, unutulmuş, sevilmemiş bir kalemin gözyaşları yalnızlıktan kaçıyor. Yoksa bizler aynı kalemin çocukları değil miydik ?
Sahibini unutmuş bir tebessüm kaldı içimde, yaşayamadım hayatı. Sesler yükselirken biz bitiyorduk. Satılmamış bir umudun beş para etmezliğiyle eksiliyorduk. Yorgan altına sakladığın gözyaşların bile senin değil artık. İki kişinin yarım kaldığı bir hikayenin ne mutlu sonu ne mutsuz sonu olabildik biz.
Sahibini ıskalayan bir ben kaldı geriye. Bu dünyadan alacaklı ama borcu bitmemiş, mutluluk için doğmuş ama yalnız ölmüş, yarın için savaşmış ama bugünü kaybetmiş. Kaybedilen bir hikayenin vasiyeti, bir çocuğun gözlerine tutundum son kurşunum umuduma atılmış..
YORUMLAR
“ Yoksa bizler aynı kalemin mi çocukları değil miydik?” Soru eklerinden biri fazladan süzülüvermiş güzelim cümleye:)
Çok sevdim ben bu iç döküşü. “Bitmeseydi” dediğim ender yazılardandı. Ama boyutu ne olursa olsun, ancak bu final yakışırdı!
Teşekkürler paylaşıma...
Kötü Adam
Siz söyleyince fark ettim uyarınız içinde çok teşekkürler...