- 305 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
114 hep büyüktür 5816'dan!
"Allahın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir." Bakara sûresi 249. ayetten.
İskilipli Âtıf Hoca merhumun şehadet hikâyesini her müslüman az-çok bilir. Hoca, hukuk tarihinde görülmemiş bir şekilde, yasalar geriye doğru işletilerek idam edilmiştir. Evet. Yanlış duymadınız. Birbuçuk yıl kadar önce yazdığı Frenk Mukallitliği ve Şapka isimli eseri, Şapka Kanunu’nun çıkmasından sonra yargılama sebebi olmuş, 1926’da da İstiklal Mahkemesi tarafından canına kıyılmıştır. Allah mücahidinin makamını âli eylesin. Âmin. Merak edenler için: Kitap bugün serbesttir. Basılmaktadır. Okumayı arzulayanlar internet üzerinden bile olsun edinip inceleyebilir. Hem de kendileri tartar karar verirler: İçinde öyle kıymetli bir hocayı böylesine hunharca katletmeye sebep olacak bir maraz var mıdır? Yoksa İskilipli Âtıf Hoca merhum sadece İslam’ın gereğini mi anlatmıştır? Kendi gözleriyle görürler.
Efendim, saymakla bitmez, yakın tarihimizde böylesi facialar çoktur. Benzeri bir tanesi de Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin başına gelmiştir. Nurcular zaten bilirler ya. Bilmeyenler için özet geçelim: 1943’te bir arama sırasında 5. Şua isimli eseri ele geçirilir Üstadın. Metin ahirzamanla ilgili hadisler hakkındadır. Fakat her nedense devrin yönetimi epeyce rahatsız olur bu eserden. İçeriğinin Mustafa Kemal’i suçlayıcı bir mahiyet taşıdığı kanaatine varırlar. Ve Denizli Mahkemesi başlar. Halbuki mürşidimin savunmalarında mükerrer beyan ettiği üzere: Bu eser adlî makamlarca keşfedilmesinden(!) neredeyse otuz yıl kadar önce yazılmıştır. Dönemin Japon kumandanının İslam hakkındaki suallerine cevap sadedinde kaleme alınmıştır. Siyasi değildir. İlmî bir eserdir. Lakin kim işitir? O zorlu şartlarda bir yıla yakın tutuldukları işkenceli hapis yanlarına kâr kalarak en nihayet beraat ederler.
Hani bunları anlatıyoruz-okuyoruz senelerdir ama bir noktadan sonra masal gibi gelmeye başlıyor arkadaşlar. Neden? Çünkü şartlarından giderek uzaklaşıyoruz. Bir yangını manzara gibi izliyoruz. Sadece güzellikleri seçiyoruz. Çirkinliklere bile hüsnüzan ediyoruz. Göğsümüzde kalması gereken mübarek endişe de yitiveriyor böylece. Teyakkuzumuz geriliyor. Dikkatimiz kayboluyor. Ferasetimiz dağılıyor. Âdil kader de bu uykulu halimizi beğenmiyor elbette. Belki bize şefkat ediyor. Yanaklarımıza birer tokat aşkediyor. Böylece gözlerimiz açılıyor. Uykusu ağır olmayanların mahmurluğu dağılıyor. Tekrar ayılıyorlar. İradelerine sarılıyorlar. Malum: Su uyuyor, dikkat uyuyor, tedbir uyuyor da düşman asla uyumuyor. Hasımlarının değiştiğini sananlar mağlubiyetlerinin ertesinde şoklanıyorlar.
İşte Mustafa Demirkan Hoca’ya yaşatılanlar da böylesi bir tokat değil mi? Kısa bir mealiyle "Allahın mescidlerinde Onun adının anılmasına engel olan ve harap olmaları için çalışandan daha zalim kim olabilir?" buyrulan Bakara sûresinin 114. ayetini okuduğu için 5816’nın bıçağına doğru itiliyor hoca. Gözümüzün önünde oluyor herşey. Apaçık. Masal değil. "(...)mış olmuş!" değil. Bir hoca Allah’ın ayetini okuduğu için mahkemeye veriliyor. Kimler tarafından? Yine aynı zümre tarafından elbette. İskilipli Âtıf Hoca’yı şehid eden; Bediüzzaman Said Nursî’yi hapis hapis, sürgün sürgün gezdiren; daha nicelerine neler neler yaşatan aynı zümre. "Bak biz buradayız hâlâ!" diye haykırıyorlar yüzümüze böylelikle. "Uyumayın. Bir an olsun dalmayın. Unutmayın. Uyursanız, bak, biz hazırız. Bekliyoruz."
Üstelik bu defa çıta iyice yükseltilmiş durumda. Evvelkiler birbuçuk yıl, otuz yıl vs. gibi rakamlara uzanıyorlardı maziyi yargılamak için. Şimdi iş ilerledi. Bindörtyüzyıl önce nâzil olmuş ayet hedef tahtasına kondu. 5816 ile en nihayet Kur’an’a da bıçak çekildi yani. Ne olacak? Herhalde Kemalizmle çatışmayacak-çelişmeyecek bir İslam inşa edilecek. Yapılabilir mi? Bu kadar yaraya rağmen sulh olur mu? Ben birşey demem. Ama Kur’an buyuyor ki: "Allah nurunu tamamlayacaktır!" Ben ancak ona iman ederim. Ve böylesi her mevzuda mürşidimin şu sözünü hatırlarım: "Dünyada en büyük ahmak odur ki böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin." Evet. Bu zümrenin dilinde gezen ’adalet’ veya ’hukuk’ veyahut ’eşitlik’ sözlerine kanmamak gerekir kardeşlerim. Çünkü, Orwell’ın da Hayvan Çiftliği’nde dediği gibi, bunların gözünde "Bazıları daha eşittir." Ve, muştuyla hatırlayalım, müslümanın matematiğinde 114 hep büyüktür 5816’dan!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.