- 729 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNEMİ TANITMAK İSTEDİM
ANASAYFA MADDE DETAY
SABİRE, Sabire Güler
(d. 1926 / ö. 18.04.2012)
âşık
(Tekke / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
Asıl adı Sabire Güler olan âşık adını şiirlerinde mahlası olarak kullanır. 1926 yılında Bolu’nun Mengen ilçesi Sazlar köyünde dünyaya gelir. Köy ağası Ahmet Yıldız ve ağanın ikinci eşi Hanife Yıldız’ın ikiz çocuklarından biridir. Annesi genç olmasına rağmen Sabire doğduğunda babası 79 yaşındadır. O dönemin gazetelerinde 79 yaşında ağanın ikiz çocuğu doğdu diye haberler çıkar. Ahmet Ağa etrafta hatırı sayılır, dinine düşkün, sevilen, kültürlü bir kişi olarak tanınır. Köyün bütün toplantıları, sanattan hoşlanan Ahmet Ağa’nın evinde yapılır. Bu toplantılarda âşıklar da bulunur, sohbet edilir. Sabire Hanım gelen konuklardan da hikâyeler, şiirler dinler. Ayrıca annesi Arapça bilen ve Kerem ile Aslı, Âşık Karih, Arzu ile Kanber, kitaplarını okuyan bir hanımdır. Sabire Hanım küçüklüğünde annesinden, gelen kişilerden hikâyeler dinleyerek büyür. En çok dinlediği eserler Kan Kalesi, Kız Mevlûdu, Ahmediye’dir.
Sabire Hanım, 5 yaşında babası Ahmet Ağa’yı kaybeder. Annesi ile yaşayan Sabire Hanım kış gecelerinde annesinin anlattığı hikâyelerle aslında gelecekteki şairliğin temellerini de atmaktadır. Okula gidemeyen Sabire Hanım, 12 yaşında kendi kendine okumayı öğrenir. Köy okuluna yazılır ama okul kapatılır. Kendisinden 5 yaş büyük olan ablasının kızı okula gitmektedir ve alfabeyi öğrenmektedir. Sabire Hanım, kızın alfabesinden harfleri taklit ederek alfabeyi öğrenir.
Sabire Hanım birtakım garip rüyalar görmeye başlar. Rüyasında Atatürk karşısına çıkar ve Sabire’ye göz kırpar. Arkasından da iki tane fesli adam çıkar. Bunlardan birisi Mehmet Akif Ersoy’dur. Rüyasını annesine anlatınca bilgili olan annesi rüyasını gelecekte önemli bir iş yapacağına yorar (Güler 2010: 9).
1944 yılında Erzincan depreminde yıkılan evlerinin altında kalan Sabire Hanım yaralı bir şekilde kurtulur. Aynı sene 18 yaşında iken Seracettin Bey ile evlenir. Bu evlilikten bir kız, bir erkek iki çocuğu olur.
1965 yılında kızı evlenip Ankara’ya yerleşince bu ayrılık Sabire Hanım’a ağır gelir ve kızına mektup yazmaya başlar. Gelen mektuplar kızının özlemini giderir. 40 yaşında iken bir gece rüyasına bir mektup girer. Heyecan ile uykudan uyanır ve mısraları hatırladığını fark ederek mısraları yazıya geçirir. Daha sonra kızına anlattığında kızı, yazdığı mektuplarda da aslında mektup değil şiir yazdığını söylemesi üzerine yazdığı mektupların incelenmesi ile gerçekten şiir yazdığı fark edilir. Bu olaydan sonra şiir söylemeye başlar.
1975 yılında eşini kaybeden Sabire, farklı dönemlerde yazdığı şiirlerini kitaplarında toplar ve farklı zamanlarda dört kitap yayınlar. Yurt içinde çeşitli konferanslara katılır ve çeşitli ödüller alır. Türk Edebiyatı Vakfı mütevelli heyeti adına Ahmet Kabaklı tarafından Hizmet Şeref Belgesi verilir. 18 Nisan 2012 tarihinde İstanbul’da vefat eder. Mezarı İstanbul Feriköy mezarlığındadır.
Rüya sonrası âşık olma, bade içme âşıklık geleneklerinin önemle üzerinde durulması gereken yönlerinden biridir (Yardımcı 2016: 973-985). Bade olayı ile bilinen şairlerden birisi de Sabire Güler’dir. 40 yaşında gördüğü bir rüyaya kadar hiç şiir yazmamış olan Sabire Güler 40 yaşından sonra 700’den fazla şiir yazar. Okula gitmemiş, âşık meclislerinde bulunmamış olan Sabire Güler “rüya” motifi ile şiir söylemeye başlar. Rüyasında postacı mektup getirir ve mektupta şiir yazılıdır.
“Rüyadan sonra” heyecanla uyanarak ve uyandığında söylediklerini hatırlayarak yazıya geçirir (Güler 2010: 9). 40 yaşından sonra Sabire Güler’in dili çözülür ve geçmiş birikimi şiir söylemesine vesile olur.
Şairin mahlas kullanması da kızı Eminnur Acar sayesinde olur. Kızı; annesine Fuzuli, Nedim, Yunus Emre gibi şairlerden şiirler okumaktadır. Şiirleri dinleyen Sabire Güler’in şairlerin son beyitte veya dörtlükte kendi mahlasını söylemesi dikkatini çekmiştir ve bundan sonraki şiirlerinde kendi adını mahlas olarak kullanmaya başlamıştır.
Kâdirî tarikatı sohbetine gitmesi onun hayatında ikinci bir dönüm noktası olmuştur. Sabire Hanım o toplantıda, gönlünün bilmeden aradığı pek çok şeyi bulur. Oradaki zikir ve duâlar Sabire Hanım’ı derinden etkiler. Bir zaman sonra sabah namazlarından evvel kalkıp tesbih çekmeye başlar. Böyle ibadet edip tekrar uyuduğu bir sabah ikinci önemli rüyasını görür. Bir ses “Ciğeri püryân, gözleri ummân, okunuyor Kur’ân, Sabire Sultan gel bakalım buraya” diyerek kendisini çağırır. Bu rüyadan sonra âşık olduğu Allah’a daha çok bağlanan şair, ilahiler söylemeye başlar ve ilk ilahisini bu rüyadan sonra yazar (Güngör 1997: 77).
Sabire Güler şiirlerini irticalen ve genellikle daha önce kullanılan ezgi motifleri üzerine döşeyerek terennüm etmekte, sonra yazıya geçirmektedir. Zeki, dikkatli ve hafızası çok güçlü olan Sabire Hanım’ın eserleri incelendiğinde zaman içinde hem teknik hem muhteva hem de kelime kadrosu bakımından gelişip güçlendiği görülecektir (Güngör 1997: 77). Şair ilk şiirlerinde geçmişe duyulan özlemden ve hayatının sıkıntılarından bahsetse de zamanla şiirlerinde ilahi bir kisveye bürünmektedir. 7, 8, 11’li hece ölçüsü ile şiirler söylemektedir. Yer yer hece hataları olsa da kusur olarak sayılacak düzeyde değildir.
Yazmış olduğu şiirlerini 4 kitapta toplar. 120 şiirin bulunduğu ilk kitabı Çıkmazdan Gelen Ses’i 1969’da yayınlar. 1982 yılında 192 şiirini Hor Görmeyin Kadını adlı kitabında yayınlar. 1982 yılından sonra bir süre şiir yazmaz. Fakat dayanamayarak tekrar şiire başlar. Bundan sonraki yazdığı şiirlerinde ilahi ve mistik konuları işler. Bu şiirlerini de Yunus Gibi adlı eserinde toplar ve 2002 yılında bastırır. Bu kitap 2 bölümden oluşur. Birinci bölümde çeşitli konularla ilgili 127 adet şiir vardır. İlahiler başlığı ile oluşturulan ikinci bölümde 104 adet şiir yer almaktadır. 165 şiirden oluşan Pir’im Mevlana adlı eseri 2010 yılında basılır. Bu kitap şiir şeklinde yazılmış bir önsöz ve kendi gözünden yaşamını anlattığı bir bölüm ile başlamaktadır. Ayrıca şairin kızı Eminnur Acar da şiirlerle ilgilenmektedir ve bir tane kitabı vardır.
Kaynakça
Güler, Sabire (1969). Çıkmazdan Gelen Ses. İstanbul: Acar Matbaası.
Güler, Sabire (1982). Hor Görmeyin Kadını. İstanbul: Mat Er Matbaası.
Güler, Sabire (2002). Yunus Gibi. İstanbul: Nesil Matbaacılık.
Güler, Sabire (2010). Pir’im Mevlana. İstanbul: Acar Matbaası.
Gündüz, Erol (2009). "Divan ve Halk Edebiyatı Sanatçılarına İlham Kaynağı Olan Rüya". Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Konya. 22: 169-186.
Güngör, Şeyma (1998). “Bir Şairin Yetişmesinde Bolu Kültür Çevresinin Rolü”. Bolu’da Halk Kültürü Ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu. Bolu: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yay. 75-79.
Yardımcı, Mehmet (2016). “Kadın Âşıklarda ve Nevruz Bacı Özelinde Gelene Bağlı Unsurlar”. Amasya Üniversitesi Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatında Kadın Sempozyumu. Amasya: Başkent Klişe ve Matbaacılık. 973-985.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: MEHMET KILIÇ
Yayın Tarihi: 25.03.2019
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020
Eser Adı Yayın evi Basım yılı Eser türü
Çıkmazdan Gelen Ses Acar Matbaası / İstanbul 1969 Şiir
Hor Görmeyin Kadını Mat Er Matbaası / İstanbul 1982 Şiir
Yunus Gibi Nesil Matbaacılık / İstanbul 2002 Şiir
Pir’im Mevlana Acar Matbaası / İstanbul 2010 Şiir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.