- 246 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
HAZİNEM
Yüreğimin sınırına yerleştirdim nöbetçi duygularımı.Ağır aksak geldi kimisi,kimisi yaralı, kırgın.Bazılarının yüzünde güller açıyor.
Siperi iyi alsınlar istedim ezeli.Surlar ördüm taş duvarlarından,harcına sabır ekeleyerek.
Akabinde umudun hangi surun arkasında gizlendiğine baktım.Aradım,aradım saklanmış kerata.”Ya, çık ortaya en çok şimdi lazımsın bana, naz yapma.” derken ağaçtaki kuşların korosuyla kendime geldim.Kulplu bardağıma çayı doldurup terasa attım kendimi.Heybeti kendine münhasır çam ağacıyla bakıştık öylece.Sincap kardeş de gelmiş koroyu dinlemeye.Her makam var maşallah,kozalaklar koruma bekçileri gibi dizi dizi.
Pürlerin vuuu sesi çarpıp geçiyor yüreğimi.Gaz veriyor sınırda toplanan duygularıma.Bense gün batımının kollarına yatırmak istiyorum pişmanlıklarımı, heba olan yıllarımı.Kızıl örtüye bürünsün artık, yokluk ateşinde erisin istiyorum.
Çünkü ben ;
Suskunluğa öksüz kelimeler giydirmiştim.Sandık içinde bir yerlerde beklettim.Naftalin atmayınca güvelerin esiri oldular. Komşu niyetine hayalleri de yan başlarına koydum. Yamalıydı bütün hayallerim. Yaması eski çaputlardan olan.
Çetin geçen savaşlarda sabır zırhına kuşanmışlığın güveniyle savaştım. Çok yoruldum, incindim. Yenilgileri kabul ettiğim gün çok gerilerde kaldı. Silahım bir rabbimdi,sımsıkı sarıldığım. Ben beni çoktan içip bitirmişim. Yok görmüşüm. Yokluğumdan bile habersiz kalmışım.
Çocuk dilim ahrazdı. Gözlerimde yeşil yapraklar her sabah umutla açsa da gün boyu kırpıklara katılırdı.Emekledim yıllarca. Büyüyüp serpilirken dallarım budandı.
Çamurlar boyadı okul yollarını.Defterlerimi kömürler.Yazma sevdama kelepçe takıldı. Ben beni unutmuş ,ırmağın kollarında sürüklendim. Yıllar yılı.
Surlarda kara fistanlı nöbetçilerin silahlarını yakıp yok etsin artık hayallerim.
Temizlenince kötü duygular sınır boyu ortaya çıkacak, umudun,sevginin mihenk taşı.
Kuşların korosuyla kulağımın pası silindi,Kara gün battı.Yarına yepyeni güneş doğacak.
Son yudum çayımı yudumladım.Son yudum çayıma gün batımını ortak ettim.
Yatağıma uzanıp hayallerimi bohçamdan çıkarttım.Gün doğumuyla sil baştan her şeye yeniden başlayacaktım.
Sevda ateşimi yaktım seherde. Kütüphanem e yıllar sonra kavuştum. İlk defa kendime ait bir odam oldu.Kendi arzuma göre döşedim;Sevmiyorum öyle mobilya,süs.Yerlere anneannemden kalma çullar, hasır minder, yastıklar. Çalışma masam bakır sini. Bakır bardaklar çay yoldaşım. İki duvara yılların kahrını çekmiş tahta kitaplık.İçlerini yüz yıllık kitaplarla doldurdum. Meraklım olan eski radyoları peş peşe dizdim, atamın resmî baş köşede.
Gençliğimde odadan vazgeçtim de yatacak, ders çalışacak yeri olmayan biriyken şimdi odama hapis olmak istiyorum.Günlerce, aylarca kalmak istiyorum burada.
Nöbet değişimi yaşayan duygularıma umut şerbeti ikram edeceğim. Diyeceğim onlara” ölüme yaklaştığım her gün beni yalnız bırakmayın. Yazamadığımı bildiğim halde benim kalemden ayrılmama izin vermeyin. Yıllar geçti aradan yeni kavuştuk. Ben yüzmeyi öğrenmek istemiyorum, yüzmek istiyorum hemen. Heba olan yıllarımın artık yakamdan düşmesini, benimle savaşlarına son vermesini istiyorum. Ne olur umutlarım, kalemim, beni yalnız bırakmayın .”
En büyük hazinem,miras kalan kitaplarımın umutlarımı kanatlandırması. Üveykler gibi uçurması.
Reşat Nuri’nin ilk baskı romanları, Halit Refiğ’in üçüncü baskı romanları ve bunun gibi onlarcası. Nasıl okudun çuvallar dolusu kitapları Kayhan bey. Nasıl bitirdin.
Çoğu kitapların ilk baskısı ve yüz yıllık olması. Hepsini yutmak istiyorum.
Hayattaki en büyük şansım elbet.
İnsan halis niyetle hareket ederse rabbim neler çıkarmıyor karşısına.
Samimi duaların karşılığı otağını kuruyor sol yanımıza.
Kollarımıza dua ve sabırı takmalı, hayatta adımlarımızı samimiyetle atmalıyız. Çok cenderelerden geçsek bile.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.