- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN PAKET UMUYOM
BEN PAKET UMUYOM!
Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken yazın o sıcak günleri geride kalmış, yerlerde yaprakların gazelleri uçuşurken insanlar da kış giyeceklerine bürünmeye başlamışlardı bile.
Sonbahar’ın yüzünü göstermesiyle köylüler kış hazırlıklarına yiyecek, giyecek, yakacak tedarikiyle başlarlar. Bağından, bahçesinden, tarlasından, bostanından elde ettiği ürünleri dedelerinden, ninelerinden evvelden beri görüp bildikleri şekillerde değerlendirirler.
Bağların bozumuyla üzümler kaynatılarak pekmez yapılıp küplere doldurulur, evin sofasına (kiler) tuluklarda peynir, küplerde turşu, yağ, arıstağa sızgıtlar asılırken düğ, bulgur, yarma, un, yufka ekmek tereyağ, salça gibi adını sayamadığımız yiyecekler yerli yerince konulurdu.
Eskiden köylük yerin kar yağınca şehirle ulaşım irtibatı kesileceği için bu hazırlıkları yapması zaruri ihtiyaçtı. Üzümler ve kavunlar hevenk yapılıp samanlığın arıstağında yerini alırken karpuzlarda samanın veya sapın üstüne serilirdi.
O yıl çok bereketli geçmiş Yemliğin Memmet her yıla oranla bu yıl biraz daha fazla mahsul almıştı. O küçük gözleri adeta yatağına sığmıyor sevinçten fır fır dönüyordu. Diğer köylülerin aksine bağını, bostanını daha erken bozmuş, az ama verimli tarlasını oğullarının da yardımıyla erken biçip erken harmandan kalkmış, yeni tohumu tarlaya ekmişti bile.
Artık eskisi gibi gözleri iyi görmüyor, ayakları onu taşımak için desteğe ihtiyaç duyuyor, bırakamadığı pis, nalet sigaradan dolayı da ciğerleri öksürüğe boğuluyordu.
Babasını kıt sat hatırlıyordu. En son gördüğünde askerden köye bir kaç günlüğüne kaçak gelmişti. Giderken kendisinden küçük iki erkek kardeşine, sonra kendisine daha sonra da anasına sarılıp ayrıldığını bir daha da babasından haber alamadıklarını emmi dayı ve akrabalarının yardımıyla büyüdüklerini anlatırdı.
Yemliğin Memmet zamanla köyün güzel kızlarından Zarife’yle görücü usulüyle evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştı. Zarife “erini eve den” tutumlu bir kadındı. “O bu eve gelin geleli evin beti bereketi artdı” diye kaynanası komşularına övünürdü.
Zarife kadın bir gün önceden tandırı, unu, ekmek edecek kadınları ayarlamış, ertesi gün de ikindiye kadar beraber ekmek (yufka) yapmışlardı.
Vakit ikindiyi geçtiğinde işi biten kadınlar evlerine gitmiş, tandır boşalmıştı. Zarife kadın bir gün önceden hazırladığı keşkafı tandıra üzlüğüyle koyduktan sonra diğer işlerini bitirmek için kızı Fadimeyle oradan ayrıldı.
Akşam ezanı okunduğunda Yemliğin Memmet oğlu Dursun’la beraber ahırdı, samanlıktı, inekti, danaydı derken işleri bitirmişler yorgun argın tandırda kurulan sofrada soluğu almışlardı.
Zarife kadın keşkafı üzlükten kuşaneye (yemek tepsisi) döktüğünde ortalığı yemeğin buharı kaplarken mis gibi kokusuda etrafa yayılıyordu.
Aradan bir müddet sonra yemeğini yiyen çocukları sofradan sağa sola dağılmış Memmet ağa ile Zarife tandırda başbaşa kalmışlardı.
Zarife kadın iniliye tısılıya yaşlılığın verdiği hareket kısıtlığı ile tandırın içini bir güzel külünden temizledikten sonra tandıra bir iki kürek kadar kenarda duran közlü külü salıp içine bir kaç patates gömüp kocasını tandıra ayağını uzatması için çağırırken kendisi de yavaş yavaş tandıra ayaklarını uzattı.
Yemliğin Memmedin üşüyen ayakları tandırdan gelen sıcaklıkla kendine gelmiş, haliyle vücudu da gevşemiş, sigaranın birini yakarken diğerini de sarmayı ihmal etmiyordu.
Çenesi de açıldıkça açılmış, lafın birini koyup diğerine başlıyor, gelmişten geçmişten konuştukça konuşuyordu.
Vakit bir hayli ilerlemiş gaz lambasındaki gaz artık dibine doğru çekiliyordu. Kızı Fadime bir tepsi içerisinde iki bardağa doldurduğu ekşi pekmez şurubuyla tandırdan içeri girip yanlarına geldiğinin farkında bile değillerdi. “Buyurun şunu içinde yatın” dediğinde karı koca daldıkları hayal aleminden irkilerek uzatılan tepsiye el attılar.
Fadime kız baharın başlarında köyden akrabalarının oğlu olan Eşref’le nişanlanmıştı. O gün Eşref nişanlıya geleceğini haber salmıştı. Eşref’te aksi gibi bula bula bugünü bulmuştu. Her gün erkencecik yatan anası babası o gün tandırın rehafetinden bir an olsun yatağı düşünmüyorlardı.
Fadime tandırdan çıkıp beş on dakika oyalandıktan(!) sonra tekrar oraya dönüp tepsi ve bardakları alırken ana ve babasına kızmanın verdiği tedirginlikle “haydi daha ne duruyorsunuz, yatınsana, bu saate kadar kaldığınız baki değil, gecenin bir vakti olmuş daha siz birbirinize doymadınız mı” deyiverdi.
Yemliğin Memmet şimdi yaşlandıysa da zamanında “gençlik onun başında duman” değilmiydi. Kızının bu tedirginliğinden meseleyi kavramış ama “gıcıklık olsun” diye “gızım biz yatmıyoruz, sen git odana çekil yat” derken bıyık altından gülüyordu.
“Şüphe gerçeği doğrur” misali kızından huylandı ya bir çıtırtı da duysa kulağını pür dikkat o yöne dikiyordu. O anda tandırın pınarasından üstlerine ufacık bir taş parçası düştü. Zaten deminden beri arada sırada oradan kulağına fısıltılı sesler geliyordu da o bunu dışarda esen rüzgarın sesi zannediyordu.
Sigarasından son nefesi çektikten sonra bir diğerini saracaktı ki o an tütünün bittiğini boş tabakadan anlayınca sesini damdakilerine duyuracak şekilde “bak gördün mü Zarife tütünümde bitmiş” dedi.
Akşam yemekten sonra oğlu Mustafa’yla damadı Eşiref kahvede buluşmuşlar, birer bardak çay içtikten sonra da köyün içinde biraz dolaşmışlar fakat havanın soğuk olmasından dolayı üşümüşler beraberce hem nişanlıyı görmek, hem de laflamak için eve gelmişlerdi. Kapıda onları karşılayan Fadime daha ana ve babasının henüz yatmadığını söyleyince onlarda dama çıkarak pınaradan olanları yerinde izlemek (yatıp yatmadıklarını) amacındaydılar.
Gece ilerledikçe dışarıya sis ve pus çökmüş göz-gözü görmezken hem kırağı, hem soğuk onlar da ısınmak için sigaranın birini yakıp birini söndürüyorlardı.
Babasının sigarasının bittiğini duyan Mustafa bacadan aşağı bir sigara attı. Kucağına düşen sigarayı eline alan Yemliğin Memmet hiç bir şey olmamış gibi gayet sakin bir vaziyet de tandırın közüyle yakarken yan gözüyle de hınımı Zarife’ye bakmayı ihmal etmiyordu.
Zarife’nin gördüğü manzara karşısında nutku durmuş (dili tutulmuş) kocasına aval aval bakıyordu.
Memmet Ağa durumdan haliyle memnun sigaradan bulmuşa dönmüşcesine dumanını içine çektikçe çekiyordu. Kendine az buçuk gelen Zarife kadın “bunca yıllak kocasının acaba kendisinin bilmediği olağanüstü özellikleri vardı da niçin farkına varamamışım” veisine kapıldı.
Birden gözleri faltaşı gibi açılan şaşkın kadın hayret dolu bakışlarla kocasını süzerken “yoksa sen erenlere mi karıştın Memmedim” deyip kocasının ellerini öpmeye başladı.
O an Memmet Ağa kendi kendine bir keyf dalgasına kapıldı ki adeta hangır hangır gülmeye başlamıştı fakat tutan öksürük nöbeti onu bu zevkinden mahrum bıraktı.
Güccük boccadan bir fırt su çekip öksürüğü geçirdikten sonra yukarıya duyuracak ses tonuyla “Zarife’m bu nedir ki bir sigara ne oluyormuş daha ben paket umuyom!...” dedi.
Mustafa’yla Eşiref aşağıdan gelen mesajı almışlar almasına da değil bir paket sigarayı bulmak aradan geçen süre içerisinde içe içe bir teki dahi kalmamıştı.
Boş paketi pınaranın külüyle doldurup ağzını yapıştırdıktan sonra aşağı attılar.
Paketi daha Memmet Ağanın açtığı avucuna gelmeden havada gören Zarife kadın olduğu yere yığılıp kaldığında paket kocasının avucuna gelmişti bile.
Az sonra Zarife’nin gözlerini açtığını farkeden Memmet Ağa büyük bir iştahla sigara paketini açtığında şok olma sırasının kendine geleceğini nereden bile bilirdi ki. “VAAA PAKETTEN KÜL ÇIKTI ZARİFEM” diye bildi.
ERDOĞAN ÇALIŞKAN KIRŞEHİR 19 11 2016 GERÇEK YAŞANMIŞLIKLAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.