- 464 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
EFSUNLU GÖZLER
Kargodan bir kitap geçiyor elinize, kapağını kaldırıyorsunuz ilk sayfasında, “Değerli arkadaşım ve kalemdaşım …………’ ya sevgi ve selamlarımla.,” Tarih: 29 Nisan 2021 yazıyor. Heyecanla kargoyu açıyorsunuz, yazarı Nermin Güday Kaçar’ın EFSUNLU GÖZLER romanıyla selamlaşıyorsunuz.
Alınan hediyenin en büyüğü bu olsa gerek. Kitap. Bir emek, alın teri, uykusuz geceler, hayaller, ne ararsan var bu kitapta.
İncitmeden sayfalarını karıştırıyorsun romanın biliyorsun ki dingin bir ortam bulup da okumaya başladığında sürükleneceksin uçsuz bucaksız maceraların içine.
Yazar Nermin Güday Kaçar’ın Hüzün Dalgalarını yıllar öncesi okudum. Sonrasında Bilinmezin Peşinde ve Melekler Evi romanlarını... Sosyal Konuları en ince ayrıntısına kadar romanlarına işleme mahareti oldukça yüksektir. Keskin bir kalemi olup kendine has üslubu okuyucuyu sıkmaz, kaleminden çıkan kelimler sade, duru ve halkın anlayacağı dildendir. Özenti yoktur, birileri tarafından beğenilip beğenilmeyeceği kaygısını taşımaz yani belli bir kesime şirin görünmek tasası yoktur. Halkın içinden gelen bir yazar olduğu için sıradan bir insanın iç dünyasını en ince teferruatına kadar işlemiş olup okuyucuyu sıkmaz. Estetik değeri yüksektir. Gerçekçidir…
Bir memleketin gerçekçi romancıları varsa “sosyologlara” hiç gerek yok, sözleri böyle romancılar için söylenmiş olsa gerek.
214 Sayfalık romanına konuları öyle iç içine sığdırmış ki yazarlık, ustalık bu olsa gerek diye düşünüyor insan. Ana izlek üzerinde belleğinizi odaklarken ortaya çıkan başka başka olaylar, ana izleği öyle besliyorlar ki okumaktan keyiflendiğiniz gibi acaba ne olacak diye merakta kalıyorsunuz. Yani her şeyi öyle yerli yerine yerleştirmiş ki yazarımız tabiri caizse o kadar tilki var ama hiçbirinin kuyruğu birbirine değmemiş.
Karakterler desen hakeza yine öyle. Ana karakteri besleyen yan karakterlerin ilginçliği romanı oldukça zenginleştirmiş.
Romandaki izlek, feodalizmin son kırıntılarının hâlâ devam etmekte olduğu, köylü-ağa çelişkisinin devam ettiği insanların geçimlerini sağlamak için ağanın topraklarında ırgatlık yaptığı doğu bölgesinin bir köyünde geçmektedir.
214 Sayfalık romanda yok yok. Aşk, berdel, töre, arkadaşlık, yardımlaşma, insanlık, feodal kalıntıların toplum üzerindeki ızdırabları, akraba evliliği ile mirasın bölünmeme isteği, hayat kadının çilesi, düğünlerde maganda kurşunlarına hedef olma, esrar eroin ticareti. Mahalle dedikodusu güçlünün(ağalık) kadın üzerindeki hâkimiyeti. Kadını köle gibi kullanma isteğinin sürmesi.
Gelelim romanın kısa özetine:
Gülistan! Köyün en güzel kızı Gülistan! Büyülü yani efsunlu gözlerin sahibi Gülistan. Kara gözlü. Zeytin gözlü. Görenlerin yüreğini yakan güzel. Her ne kadar bütün gözler onun üzerinde olsa herkes onun için sevdalansa da onun yüreği bir başkası için atacaktır. Amcasının oğlunun tek taraflı sevdalanmasına, akraba evliliğine direnecek kadar yürekli, gözü kara bir güzel. İşte aşk bu olsa gerek. İşte sevda bu olsa gerek. Her türlü töreye ölüm pahasına direnerek sevdalanmak. Gönül ferman dinlemeyeceğine Gülistan’ın aşkı da dillere destan olup çıkıyor.
Gülistan’ın aşkı nasıl başladı. Sevdiğiyle el ele tutuşup gezebildiler mi. İşte bu sorulara yanıt verirken insanın yüreği öyle sızlıyor ki. Neden mi? İsterseniz anlatmaya başlayayım.
Üç karılı, çocuklarının sayısını bilmeyen, dördüncü eş olarak Da Gülistan’ı gözüne kestiren aşiret reisi Salim Ağa oğlunu evlendirmektedir. Düğün bütün hızıyla devam eder, rakılar içilir, halaylar çekilir, yemek içmek gırıla gider. Bugüne bugün aşiret düğünü. Daha da mı olmasın. Bir anda evdeki hesap çarşıya uymaz misali işler ters döner. Magandanın birinin silahından çıkan kurşun birinin ölümüne neden olunca ortalık karışır. Tam o esnada oradan jeepiyle geçmekte olan karakol komutanı Ahmet Astsubay, mahiyetindeki Mustafa ve Halil askerle olaya el koyar. Köydeki hemşirenin de gelmesiyle yaralı gence ilk müdahale yapılırken askerlerden Halil ile Gülistan göz göze gelirler. İşte aşk, bu bakışlarda başlar iki insan alev alev bu andan itibaren yanmaya başlar. Bunun birinci neden Halil’in askere gelmeden rüyalarını süsleyen efsunlu bakışlı kızı karşısında görmesidir. Rüyalarını süsleyen kızı bulmanın sevinciyle yeniden doğmuş gibi olurken aşk ateşinin kıvılcımları da kendisini yakmaya başlamıştır. Gülistan için de böyledir. Onun da yüreğine kor düşmüştür, hem de ne kor. Bu aşk başladı başlamasına ya bundan sonrası nasıl devam etti. İşte böyle aşkları güzel yapan engeller de kendiliğinden peşi peşine gelmeye başlar. Köyün pınarı onların haberleştikleri yer olmuştur. Pınarın arkasındaki taşın altına gizlice bırakılan mektuplarla haberleşip aşklarını devam ettirirler ettirmesine ama çevre küçük olduğu, insanlar kuşkulu olduklarından gizli bir el bu işin farkına varır. Bu kişi amcasının oğludur. Amcasının oğlu kendine vurgundur ama onun gönlü Halil’dedir.
Katil sırra kadem basar. Ağanın korkusundan katilin kim olduğu söylenmez. Tahkikatı sürdüren Ahmet Astsubay, askerleriyle birlikte köye gelip gider. Bu gelip gitmeler, Gülistan-Halil aşkının daha da güçlenmesini sağlar. Katilin aranması, Gülistan aşkı devam ederken başka aşklar da doğar. Ahmet Astsubay ile hemşirenin aşkı. Sadece bununla kalınsa iyi. Olayların acı tarafları bütün hızıyla devam eder. Salim Ağa, Gülistan’ı gözüne kestirmişti demiştik ya. İşte Böyle bir zorbalığa Gülistan nasıl direndi. Sadece ağaya değil, amcasının oğluna nasıl karşı koydu. Ah Gülistan ah’ Roman boyunca hep aklım sende kaldı.
Sonuna kadar anlatmaya devam edersem Efsunlu Gözler Roman’ın efsunu kalmayacak sanırım.
Gülistan – Halil aşkı nasıl bitti, katil bulundu mu, Ahmet Astsubay- hemşire aşkı nasıl gelişti ne oldu, töreler ne gibi engeller çıkardı, Salim Ağanın başka başka pisliklerini merak ediyorsanız EFSUNLU GÖZLER romanını alıp okumayı ihmal etmeyin derim.
Eline, emeğine sağlık sevgili yazarımız Nermin Güday Kaçar.
YORUMLAR
Her yazarın sizin gibi bir dostu olmalı.
Kitap değerli olabilir fakat sizin anlatımınızla çok daha değer kattığınız ortada.
Efsunlu Gözler'i bende merak ettim mesela.
Saygılar.