- 1242 Okunma
- 8 Yorum
- 6 Beğeni
YAŞLI AŞK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çocukluğumda mahallemizde eski bir ahşap ev vardı. Burada Ziynet adında bir teyze yaşardı. Kısa boylu yeşil gözlü zayıf bir kadındı. Ziynet teyzenin iyi niyeti gözlerinin içine nakış gibi işlenmişti. Görseydiniz gülüşü anne şefkati gibi içinize dokunur kucaklama isteği duyardınız. Çocukluğumda tanıdığım bu kadın zamanının en garip en mahzun insanıydı.
Kimsenin evine gitmediği ve kimsenin evine gitmeyen Ziynet teyze sokakta insanlarla çok az konuşur hep önüne bakardı. Çocukları çok severdi. Bize şeker ve bahçesinden erik verirdi. Oyun oynarken bizi saatlerce izlerdi. Tuhafımıza giderdi önceleri ama bu zararsız ve yalnız kadına alışmıştık zamanla. Ziynet teyze bir de kedileri severdi. Evinde her renk ve çok sayıda cinste kediye bakardı. Sokak köpeklerini de beslemeyi ihmal etmezdi. Böyle sokaklarda gördüğümüz bize şeker veren bahçesinden erik aldığımız bu kadının zararsız olduğunu herkes bilir ve güvenirdi.
Bir gün okuldan geliyordum Ziynet teyze bahçesinde kedilerine mama veriyordu. Dikkatimi çekti sessizce ağlıyordu. Uzaktan gizlice izledim. Kedilerini okşuyor, seviyordu. Öyle içten ve acı dolu gözlerle ağlıyordu ki çocuk halimle bir derdi olduğunu anladım.
Eve geldiğimde annem tavuklu pilav ve ıspanak pişirmişti. Annem yemeği hazırladı ve ben bir de turşu istedim. Ailecek oturduk sofraya. Babaannem "sen bugün Ziynet’in kapısında ne gözlüyordun ’dedi."Hiç" dedim. Ne yaptığımı ısrarla sordu. Annemle babamda ısrar edince "Ziynet teyze kedilere mama verirken ağlıyordu ona baktım. Niye ağlıyordu acaba" dedim. Bana bir daha üstüme düşen işlere karışmamı ve bir daha kadıncağızı rahatsız etmememi söylediler."Rahatsız etmedim ben "dedim ama iyice merak ettim. Büyükler konuyu kapatınca üstelemedim ama merakım daha da arttı.
Birkaç gün sonra Ziynet teyzenin bahçesine gittim. Kedisi Tombalak’la oynuyordu. Yanına yaklaştım ve lafı dolandırdım. Sonunda "geçen gün ağlıyordun neden" dedim? Göz bebekleri ışıltısını kaybetti. Gülümsemeye çalışarak "boş ver öyle ağlamak geldi içimden" dedi. Bana kurabiye ve limonata verdi. Yedim ama aklıma takmıştım bir defa o mahzun kadın neden yalnız yaşıyor ve neden o gün ağlamıştı.
O gün mahalledeki çocuklara anlattım. Çocuklardan biri olan Kaya yakın arkadaşımdı. Tombul, kıvırcık saçlı, bizden daha uzun boyluydu. "Ben onu büyük amcama sorarım, o bilir niye yalnız yaşıyor niye öyle kimseye yaklaşmıyor nasıl olsa kafası gelip gidiyor bir ara ağzından alırım lafı" dedi. Bir saat sonra meydandaki büyük dut ağacının altında buluşmayı kararlaştırdık.
Kaya’nın büyük amcası yaşlıydı ve birkaç sene önce bunama başlamıştı. Bazen pervasızca her şeyi söylüyor kimse engel olamıyordu. Zihni bulanıklaşıyor ve anında çocukluğuna, gençliğine dönüyordu.
Buluşacağımız meydanın iki tarafı dükkânlarla çevreli ve bizim evden bakınca sağ kaldırımın sonundan sağa bir sokak daha vardı. . Bu sokakların birleştiği yerde büyük bir dut ağacı bulunmaktaydı. Biz çocuklar bu ağaca çıkar dut yerdik, altında da oyun oynardık. Bu dut ağacının arkasında çiçekli bahçe denilen avlusu ahşaptan eski bir bina vardı. Bu bina sahipleri yıllar önce evi satıp başka şehre taşınmıştı. Alanlar çok kısa oturmuş babaları ölünce çocuklar arasında miras kavgası çıkmış kimse oturamıyordu. Bu evin bahçesi eskiden çeşitli çiçeklerle doluymuş. Bunun için adı çiçekli bahçe kalmış. Ama sahipsizlikten çiçek kalmamıştı. Bu binanın bahçesini mahalle çocukları oyun alanı yapmıştık evin de top oynarken ne camı kalmıştı ne bir şeyi.
Aradan bir saat geçti. Kaya hariç bütün çocuklar dut ağacının altına gelmiştik. Biraz oyalandık ve Kaya’da sokağın başında şişman ve sevimli yüzüyle göründü.
Anlattığına göre çiçekli bahçenin ilk sahibinin bir oğlu varmış ismi Adnan bizim bu Ziynet teyzeyle birbirine âşıkmışlar. Çocukluk aşkıymış onlarınki. Büyüyüp genç olunca büyük amca aracılık etmiş sonra görüşmeye başlamışlar mektuplar alınıp verilmiş. Aracılardan birisi de benim babaannemiş.
.Bunu öğrenince şok oldum. Gidince soracaktım babaanneme bakalım bunak amcanın anlattıkları doğru muydu? Bir zaman sonra Ziynet teyzenin babası duymuş bunu. Ziynet teyzeyi dövmüş ve eve kapatmış diye anlatırken Kaya başını kaşıdı ve sustu. "ne oldu konuşsana" dedik. Büyükamcam annem benim okul önlüğümü ütülemedi mi baba dedi bana" dedi. Gülüştük. Komik geliyordu adamın bunak konuşması .Çocukluk işte. Sonra bana ödev olarak babaannemi konuşturmayı verdiler. Koşa koşa eve geldim.
Babaannem köşesine geçmiş tespih çekiyordu hemen anlattım büyükamcanın dediklerini "ne bakıyorsunuz siz o bunağa hem sanane bunlardan çocukluğunu bil "diyerek azarladı beni.Boynumu büktüm çıkıyordum." iyi gel anlatayım üstüne farz değil ama inadın tuttu bir kere öğreneceksin ilahi,bir daha Ziyneti rahatsız etmek yok ama "dedi. O da doğruladı anlatılanları ve Ziynet teyzeyi istetmiş Adnan amca. Ama babası öyle sert, öyle aksi biriymiş ki inadından vermek istememiş. Babası babaannemin aracılık yaptığını anlayınca evine onun da gelmesini yasaklamış. Babaannem" evde ne oluyordu bilmiyorum ama çok eziyet gördüğünü söylerdi yakın komşular" dedi.Sonra Adnan amca Ziynet teyzeyi defalarca istetmiş babasına. Ama vermemiş babası Ziynet teyzeyi. Kaçırmaya çalışmış Adnan amca. Aracıyla Ziynet teyzeye iletmiş. Ziynet ablasına güvenip kaçacaklarını söylemiş ve ablası da babasına kardeşinin kaçacağını yetiştirmiş .Çünkü Ziynet teyzenin ablası kardeşinin kendisinden önce evlenmesini istemiyormuş. Kaçacakları akşam babası tetikte beklerken Ziynet teyze çıkmış kapıdan ve babası tüfekle bir mermi atmış,Adnan amca kolundan yaralanmış.Kurşun sıyırmış geçmiş hafif yarayla kurtulmuş Adnan amca.Bu sefer Adnan amcanın babası aksileşmiş bir daha Ziynet teyzeyi istememiş ve başka şehre gitmişler. Ziynet teyze ise niye buradan ayrıldıklarını öğrenememiş, bir daha da evlenme defterini hiç açmamış. Annesi, babası ölmüş ablası da evlenmişmiş ve o da yalnız kalmış. Zamanla insanlardan uzaklaşmış.Kedilerine adamış kendini. Kendi içine çekilmiş sessiz,mahzun yaşar olmuş.
Gittim dut ağacının altına çocuklara hemen anlattım babaannemin anlattıklarını. Kaya’da "ben de de bir haber var arkadaşlar" dedi elindeki zarfları sallayıp gülerek. Meğer büyükamca aklı başına gelince odasında ki çekmeceden vermiş zarfları. Zarflar büyükamcaya Adnan amca tarafından yazılmış dertleşmek için.İkisi çok iyi arkadaşlarmış ve mektupları sakladığını bunları Ziynet’e anlatmayı düşündüğünü ama arkadaşının buna razı olmadığını anlatmış büyükamca.Mektupları okumamızı istemiş ve Ziynet’e bunları anlatın demiş Kaya’ya.
Mektupları açtık mektuplarda apar topar gitme sebebi Adnan amcanın annesinin beyin tümörü olmasıymış.Tedavi olması için büyükşehire gitmişler.Sonra annesi Adnan amcadan süt hakkını helal etmeyeceğini kız kardeşinin kızıyla evlenmesini istemiş.Adnan amca da hasta annesini kıramamış evlenmiş. Onun için oradan uzaklaşmış ve Ziynet’i bir daha arayamamış.Adnan amca İstanbul ’da yaşıyormuş şimdi. Eşinden ayrılmış ve yalnız yaşıyormuş. Bunlar yazıyordu mektupta. Büyükamca da bunadığından sevdiğine nasıl ulaşacağımızı bilemedik.Çünkü adresi o da bilmiyordu ve nasıl ulaşacağımızı da bildiğini sanmıyorduk.
Ziynet teyzeye bunları anlatmayı düşünürken bir araba yaklaştı yanımıza. Mete abiydi. Mete abi mahallenin kahvecisinin oğluydu.Üniversitede okuyordu.Okuldan geliyormuş bizi görünce durmuş.Ona durumu anlatınca bu evi yeni alanların oğlu arkadaşıymış, onu aradı ve Adnan amcanın telefonuna ulaştı, çünkü evi yeni alanlar Adnan amcanın uzaktan akrabasıymış.Akrabası olduğu için Adnan amcanın telefonu evin yeni sahiplerinde bulunuyormuş.
Akşama eve geç gelip fırça yemek pahasına Ziynet teyzeye gidip sevdiğinin mecbur kalıp gittiğini araştırdığımızı anlattık. Ziynet teyze utandı biraz da heyecanlandı. Onunla barışmayı isteyip istemediğini sorduk.Gururla hayır dedi. İkna ettik. Öyle saf ve temiz bir sevgiymiş ki onunki fazla dayanamadı boynunu büktü. Bunu da şimdi anlıyorum.Ve Mete abi Adnan amcayı aradı konuştular. Telefonu Ziynet teyze utanarak ve çekinerek aldı. Adnan amca konuştu Ziynet teyze ise dinledi. Sonra ağzından “peki olur “çıktı, gözlerinden de damlalar döküldü. Meğer görüşmeyi teklif etmiş Adnan amca .Bir hafta sonra mahallenin kadınları Ziynet teyzeyi hazırladılar. Mete abi de Adnan amcayı getirmeye gitti.
Seneler sonra birbirlerini gördüklerinde ki mutluluğu anlatmak tarifsiz. Sanki gözleri birleşip birer ayna olmuş sadece birbirlerini görüyorlar bizler de birer silik siluettik.
Bizi umursamadan uzun uzun baktılar birbirlerine ve yan yana oturup uzun uzun sessizliği paylaştılar. İlk konuşan Adnan amca oldu ve konuşmalarında hala sevgi okunuyordu. Bunu çocuk gözlerimizle bile anladık.
Biz de onları uzaktan izlerken anladım ki sevgiyi bulduğun zaman bırakmayacaksın. Elinden geleni yapacaksın sevdiğin ve sevdan için. Hayatta ulaşılmaz şeyin sevgi olduğunu ve sahiplenildiğinde de iyice sarılınması gerektiğini bu iki insan öğretti bana.
Sonrası ise buluşmalarından bir ay sonra altmış sekiz yaşında evlendiler. İki yıl sonra evlerinde el ele ölü bulundular. Nankör denilen kedilerin bağrışmalarıyla evlerine gelen mahalleli ölülerini buldu.
YORUMLAR
Çiğdem Karaismailoğlu
Çiğdem Karaismailoğlu
İnsan, gönlünün içindeki sevda yolunda yürüdüğünde bıraktığı ayak izleri yedi kat duvakla sarılıdır, buda beyaz kefenleridir.
Sevmekte, geç kalmak diye bir şey yok aslında hangi yaş olursa olsun gözlerine yatanı göğsüne koyup sonsuza kadar saklar.
Sevgiye, aşka, sadakate, saygıya inandığım için benim için çok anlamıydı
Gülümseme ve ağlamak kardeştir
Sevgiler selamlar
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgiler ve selamlar...
Çok çok içlenmiştim dün okuduğumda.
Şimdi günde gördüğüm için çok çok mutlu oldum.
,Yaşasın daha çok insan okuyacak.
Sevgili arkadaşım, var olsun yüreğin kalemin.
Tümm içtenliğimle tebrik ediyorum.
Sevgimle selamımla.
:))
Harika.
Çiğdem Karaismailoğlu
Ne güçlü , sessiz ve gerçek aşk. Çok etkileyici.
Kavuşmaları, birlikte 2 yıl olsun geçirebilmeleri de ne saadet.
Birlikte el ele ölüm, sevenlerin ortak düşü olsa da rastlanabilmesi neredeyse olanaksız.
Kutlarım dokunaklı yazınızı.
Sevgiler, esenlikler.
Çiğdem Karaismailoğlu
Çiğdem Karaismailoğlu
İçim cız etti sonunda.
Aslında acı gibi gözükse de mutlu son denilebilirdi buna.