- 282 Okunma
- 0 Yorum
- 4 Beğeni
İBRETLİK HİKAYELER
İBRETLİK HİKAYELER
Vaktin birinde kedi korkusundan, endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Gizemli güçleri olan büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.
Şöyle der, sen cesaretsiz ve korkak birisin. Kaplan da olsan sende sadece bir farenin yüreği var. İş cüsse de değil, yürekte bitiyor bütün iş. Risk alabilmek, temkinli ve cesur olmak, bazı şeyleri ötelememek gerekir. Bazen hayatımızdan benliğimizden sıkılıp daha farklı bir kişi ya da bir konumda olmayı isteriz. Herkesin kendine göre sorunları, sorumlulukları, zorlukları kolaylıkları vardır. Bir yola çıkınca o yol daima düpdüz değildir, bazen engin, bazen yokuş, bazen viraj çıkar karşımıza. Çarşaf gibi masmavi denizde yüzen gemi bile bazen fırtınayla, dalgalarla, girdaplarla, sinsi kaya parçalarıyla boğuşmak zorundadır. Herkes gemi limana yanaştı mı yoksa yanaşmadı mı bunu sorgular: Ama gemiyi limana sağ salim yanaştıran uykusuz kaptanın dalgalarla mücadelesini, kalbinin infilak edecek bir bomba misali hızlı attığını düşünmez bile. Aynı şekilde engelsiz zannedilen gökte sefer yapan pilot ta rüzgarla, kuşlarla, yağışla, türbülansla çetin mücadeleler eder. Hayat ta böyledir, her zaman güçlü olanlar kazanabilir, düşse bile kalkmayı becerenler başarabilir. Umudunu kaybeden, hayalleri olmayan, çocuksu yanını yitirenler her şeyini kaybetmiş demektir. Amaç mutlu bir hayat sürmekse bizi mutlu eden ve mutsuz eden şeyleri tespit etmek ve ona göre bir yol haritası belirlemek gerekir. Bazılarının gözünü, gönlünü mal, mülk, para, makam, mevki, her türlü araç, araba, markalı şeyler, moda, kıyafetler doyurur ama bu sahte bir mutluluktur ve hep arayış içindedir, çok okumak, bilmek bile kifayet etmez mutsuzluğuna çölde kalmış birinin suya hasreti gibi dolanır durur. Kendini bilen, acizliğini, bir gün öleceğini bilen, vücut sarayında mükemmel her organını veren Allah’ı hayattayken hissedip bulabilen gerçek mutluluk ve huzuru içinde bulabilir. Hayatın onca stresini bir kenara atıp her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan, ölümsüz olan Hakka kul olabilmek en karlı iştir.
Herkes her şeyi eleştirir, konuşur.” Efesin derler candan ederler ağasın derler maldan ederler.” sözü mihenk taşı gibi olmalıdır, ölçülü olmayı beceremeyenler ipin ucunu kaçırırlarsa sonrası söylenen eyvahlar, keşkeler işe yaramaz. Sevmeyi de, düşünmeyi de, konuşmayı da, yaşamayı da dengede tutanların keyfini hiçbir olumsuzluk kaçırmaz aksine yeni şeyler öğrenip, tepkiler geliştirip çözüm yolları bulmayı bilir.
Önceden okuduğum ve beğendiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Bir mermer yontucusu, dağın tepesinde, kızgın güneşin altında, mermer yontmaktan son derece yorulmuş.
” Bıktım artık mermer yontmaktan. Hayat mı bu yaşadığım sanki. Devamlı mermer yontmaktan başka bir şey yapmıyorum. Yontmak zaten zor bir de yetmezmiş gibi hep bu kızgın, yakıcı güneş! Ah! Güneşin yerinde olsam keşke… Ne güzel yükseklerde her yere hakim olacaktım. Işığımla her yeri aydınlatacaktım.”
Yontucunun dileği mucize eseri kabul olunur ve yontucu o an güneş olur. Dileği kabul edildiği için çok mutludur. Fakat bu sırada bulutlar ortaya çıkar ve ışığını her yere yaymasına engel olur. Bu duruma isyan eder:
“Şu basit bulutlar benim ışınlarımı engelleyecek kadar kuvvetli olduklarına göre güneş olmanın ne anlamı var. Mademki bulutlar bu kadar kuvvetli bulut olmayı isterdim.”
Dileği kabul olur ve hemen bulut olur. Dünyanın üzerinde özgürce gezinmeye başlar, oradan oraya gider, yağmur yağdırır, toprağa bereket verir. Fakat birdenbire rüzgar çıkar ve bulutları dağıtır.
“Rüzgar nerden çıktı da geldi ve beni dağıttı, demek ki rüzgar daha kuvvetli öyleyse ben rüzgar olmak istiyorum. “
Dileği yine kabul olur, güçlü bir rüzgar olur. Dünyanın üzerinde eser durur, fırtınalar estirir, tayfunlar meydana getirir. Fakat birdenbire önüne kocaman bir dağ çıkar ve ona mani olur..
“Basit bir dağ beni durdurmaya yettiğine göre benim rüzgar olmanın ne anlamı var.”
Dileği kabul olur ve bir anda koca bir dağ olur. Bazı sesler duyar, ona durmadan vurulduğunu hisseder. Ondan daha kuvvetli olan, onu içten içe oyan, bir de bakar ki.
Sadece küçük bir mermer yontucusudur.
İşçi, güneş olmaktan da, bulut olmaktan da, rüzgar olmaktan da, dağ olmaktan da usandı, bazen rutin gördüğümüz işleri basit görürüz, onu yapamadığımız gün asıl keder duyacağımız gündür.
Önce kendimizi sevmekten, kendimizle barışık olmaktan işe başlamalıyız. Hata eden bir organımızı mesela kalbimizi ya da elimizi, ayağımızı kesip atabilir miyiz? Hayır asla kesemeyiz. Bizi biz eden her şeyimiz özel ve güzel. O halde kendimizi sevdiğimiz kadar kainatta olan her şeyi, canlı ve cansız varlıkları da sevelim ki onlar bize dost olsunlar.
Orhan ŞENTÜRK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.