- 317 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEKNOLOJİK ÇAĞIN MUCİZESİ İNSANLIĞI İMHA MI EDECEK
Teknolojik gelişim ve küresel iletişim kanallarının çok hızlı ilerlemesi, insanlığın hem kültürel hem de ahlaki sonunu da hızlı bir şekilde yaklaştırmaktadır. Teknoloji ve iletişim kanalları kendi marifetiyle bu tahribatı yapamaz ancak kendi ürettiği ürünlerin kullanılma felsefesini oluşturamamış insan, kendi eliyle kendisine en büyük kötülüğü yapar. İnsanın kendisine yaptığı bu kötülük dizginlenemeyen bir arzu, freni patlamış istekler listesi, duyarlılığı imha olmuş bir robot ve kutsalların dip yaptığı bir hayat programını onun eline vermiştir. Bu hal üzere yaşayan bütün bir insanlık kendi kaderini kendisi tayin eder duruma gelmiştir. “İnsana ancak emeğinin karşılığı var ”ayetini dikkate almadan ve anlamadan yaşamını devam ettiren bu küre, hala kendilerini kurtaracak olağanüstü bir müdahaleyi beklemektedir.
Teknolojik iletişim her geçen gün tahribatlarına yenisini ekleyerek varlık ivmesine hız kazandırırken, insanlığı imha ederek kendisi de yok olacak bir süreci kovalamaktadır. Duygularının ne olduğunu anlamayanların, duygularının belirlenmesi için duygu ölçer bir teknolojik aracın üretildiğini ve yaşadığını biliyorsunuz. Bu araçlar her geçen gün insanın yerini alarak insanın kendi özelliklerini bunlardan öğrenme isteğini ortaya çıkararak, insanı yaşamın dışına atmaktadır. Yaşamın dışına atılan insan aslında kendi eliyle kendisini imha etmektedir. “Başınıza gelen tüm musibetler kendi ellerinizle yapıp ettikleriniz yüzündendir.”
İnsan, bu süreci tersine çevirecek bir enerji harcamayı düşünmez ve teknolojiyi yaşamının patronu olarak gördüğü sürece bu hayat onun için zindana döneceğinden kuşkunuz olmasın. Karanlıklar durup dururken gelmiyor, insan istiyor, onun için uygun bir zemin oluşturuyor alçak basınç altında yaşamaya başlayınca, teknolojik yüksek basınçta kaldığı için karanlıklar bir yağmur gibi her tarafı kuşatır oluyor. Bugünlerimiz bütün bir evrenimizi kuşatacak karanlıkların haberinin geldiği çağdır, şu an biz de orada yaşamaktayız. Onun için diyorum ki, bir an evvel uyanalım ve insanlık ailesinin bir ferdi olarak kendi sorumluluk alanlarımızdaki rollerimizi doğru ve iyi kullanalım ki, bu olumsuzlukların oluşmasının önünde bir engel olalım yoksa sonunu düşünmek bile istemiyorum…Çünkü, yaklaşıyor yaklaşmakta olan…!
Geçmiş dönemdeki yaşamlarla kıyaslanamayacak düzeyde bütün bir insanlık maddi ve manevi bunalımlar yaşamaktadır. Geçmişte bunlar yok muydu diyenler olacaktır. Elbette bu düzeyde olmadığını mutlak doğru Allah’ın kitabından öğrenebiliriz. Onlar güç ve kuvvet açısından sizden çok çok ilerde olmasına rağmen onlar yerin dibine girdi. Geçmişte suçlar ve günahlar yerel ferdi ve bölgesel olmakla sınırlı iken bugün günahlar ve suçlar bütün bir evreni kuşatmış durumdadır. Evrenimizin neresinde ne olmuş, anında bunlardan haberdar olabiliyoruz. Teknolojik iletişim araçlarıyla içinde bulunduğumuz dijital çağ, bizi günah batağına doğru sürüklemesine rağmen kimse dijital çağa bu açıdan bakmayı düşünmüyor. Çünkü onun için şu andaki hayatına ne kolaylıklar sağladığı önemlidir. Teknolojiyle imkansızlıkları aşan insan, yere saklanmış olan hazineleri bulmak ve onu yaratılmışların ihtiyaçlarına sunarak onlar için huzurlu bir yaşam alanı oluşturma derdinde olmadığından evrene kötülük pompalamanın ötesinde bir iş yapmıyor. Dolayısıyla çok hızlı yaşayarak isteklerine ulaşmaya çalışırken, isteklerin imha etmeye çalıştığı akıl ve idrakle ilgili de hep gerilere doğru yol almaktadır. Bu paradoksu aynı anda yaşayan insan hem ruhsal hem de fizyolojik açıdan çatırdama yaşamaktadır. İnsanın bu kaosun pençesinde can vermesine razı olmadığını göstermek amaçlı alaylı davranışla, insanlık için hem sağlık hem de yaşamsal imkanları genişletmek isteyenlerin olduğu anlatılır. Oysa sistemli olarak böyle bir amaç güdenlerin palavraları dışında kalan lokal çalışmalar ancak insanlık için çalışır, onlar da hep gölgede kalmış ya da küresel baronlar tarafından süratle engellenmiştir. İşte böyle bir ortamda teknolojinin insanlık için faydalı olacağını umut ederek teknolojiye sarılanların, hakikaten ne kadar da mutlu olduklarını görmek istiyorsanız, teknoloji öncesi ve sonrası sosyal yaşamlar hakkında çok ciddi araştırmalar yaparak bu durumu anlamak mümkündür.
Önceki toplumsal yaşamlara baktığımızda bu kadar kolay iletişim ve ulaşım sağlamak mümkün değildi. Ancak Dijital çağda iletişim ve ulaşım imkanlarının her türlüsünden bütün bir insanlık istifade eder duruma geldi. Bu durum beraberinde çok farklı sorumluluk alanları da oluşturdu. Ben Türkiye’de yaşıyorum gücüm buna yetiyor diğerleri beni ilgilendirmiyor deme lüksünüz kalmadı. Haberdar olduğunuz her şeyden sorumluluk var insana. Bugün dünyanın gözü önünde Türkistan’da insanlık imha edilirken ne yapalım stratejik ortaklığımız var bunları dikkate almak zorundayız deme lüksünüz olamaz. Filistin kan ağlarken sadece bağırarak korkutacağımızı düşünüyorsak bizim durumumuzun, gökyüzünü kara dumanlar kapladığında bu dumanlardan korkanların havaya silah sıkarak dumanları dağıtarak korkularını yendiğini sananlar kadar komik olduğumuzu bilelim. Televizyon ekranlarından acı yaşayanları izleyerek, kalkalım onlara dua edelim ve onları dualarımızla koruyalım diyerek oturduğu yerden Filistin’e veya Türkistan’da bulunan mazlumlara yardım ettiğini sananlar şunu bilmeli ki, kendi basiretlerini kurşunlayarak imha etmektedirler. Çünkü Teknolojinin bizlere onların durumunu taşıması bizleri onların üzerindeki kara bulutları dağıtmak için harekete geçirmiyor bir eylem yaparak her taraftan bu acıyı dindirmek için zalimlere misli ile mukabele edemiyorsak, kara bulutları dağıtmak için havaya silah sıkanlardan farkımız olmayacaktır.
Ne kadar çok şey bilirsek o kadar sorumluluğumuz artmaktadır. Ulaşım imkânlarımız var, onların yanında olabilecek güçte iken biz sadece bağırmayı ve küfretmeyi düşündüğümüz için günahımız da katlanarak artmaktadır. Yaşamda imkân ve kaynaklarımız arttığı sürece, eğer bizler sorumluluklarımızı elde ettiğimiz bilgi ve imkanlarla ters orantılı yaşıyorsak, bu bizim için bir yıkım haberi olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Yani burada vurgulamak istediğim mesele bizlerin ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlar çoğalıyor diye bizlerin yaşamları da aynı oranda daha kolay olacak şeklindeki bir algı insanı yanıltabilir. İnsanlığın buluşlarını, Mucize getiren elçilerden sonra insanlık mucizesi olarak görmek ve değerlendirmek gerekir. Nasıl ki bizim inanmamız ve kabullenmemiz için şartlar müsait değil bunların dışında daha ne var diyen eski toplumlar kendilerine gelen elçilerden olağanüstü isteklerde bulunarak mucize getirmelerini istiyorlarsa, bugün de ondan farklı değil, bizim imkanlarımız yok, ne yapalım diyenlere karşı Allah; bu sahip olduklarınız,uçaklarınız,tanklarınız,gemileriniz,uydu sistemleriniz nedir, bundan sonrasını ve daha başkasını da sizlere armağan ettik hatta bir anda kimsenin sahip olamadığı insan olmadan kullanabileceğiniz silahları da, sizlerin kullanımına sunduk ama siz hala ne yapalım diyerek yerinize oturup kalıp dünyadaki acıları cehennemin ateşine tercih ettiniz değil mi demekte olduğunu bilmek zorundayız. Yani bunlar bizim için bir mucize olarak algılanmalı ve görülmeli mucizeler sonrasında eski hallerine devam edenlerin yıkımı ve yok olması kaçınılmaz olur. Allah böyle yaşayanlara azabı duçar eder.
İnsanlık, kendi yerine teknolojinin her şeyi yapacağını düşünerek kendisini sorumluluk alanlarının dışında bir yere konumlandırmak istiyorsa şunu iyice bilsin ki, konumlandırıldığı yerde çivilenip kalacaktır. “Bir anda donup kaldılar da onlar için gökten bir azap indirmedik sadece esen bir rüzgâr geldi onları olduğu yerde kuruttu”. Teknolojinin geldiği süreç insanlık mucizesidir. Bu mucize sonrası gerekenler yapılmaz, Allah’a hamt edilmez ve yeryüzünde Allah’ın tüm mazlum kullarının imdadına koşulmazsa, Allah’ın gazabının bütün bir insanlığı imha edeceği bilinmelidir.
Bir de teknolojinin şu boyutuna da dikkat etmek gerekir, teknoloji insanı bilgi belge ve görüntü bombardımanına tutarak onun dünyasını hep işgal etmektedir. Bu durum insanın sağlığını ve psikolojisini çoğu zaman olumsuz etkilemektedir. Çünkü insan duyguları olan ve etkilenebilecek özelliklere sahiptir. Sizin dışınızdaki acıları ve olumsuzlukları sürekli izleyerek onlara bir çözüm olup sorunların üstesinden gelemediğiniz zaman, bunlar sizin ruh dünyanızı sarsar sizleri hasta eder. Dolayısıyla Teknolojik gelişimin vardığı noktaya her zaman faydalı gözüyle bakarak kendimizi aldatmayalım. Her hâlükârda bu çağ bizleri daha çok etkilemektedir. Bu da bizleri yıpratır oldu. Ya sorumluluklarımızı yerine getirir düzeyde insanca yaşayacağız, ya da insanlığımız unutarak teknolojinin kölesi olarak kendi insanlığımızı imha ederek pasifize olan insanlığın, küresel şeytanların cehenneminde yanmasını seyrederek, kendi sonumuzun nasıl yok olduğuna şahit olacağız.
Zihin kalıplarını kızağa çekmiş, aklı zihin kalıplarının kaptanlığından alan ve düşünmek istemeyenler, bu hayattan belki memnun olabilirler. Ancak şunu bilmek gerekir ki, düşünme melekeleri canlı doğan her günün, sorumluluklarımızı biraz daha arttırdığını idrak edenler böyle bir hayattan memnun olmazlar. Bu memnuniyetsizliklerini de hayıflanarak dert yanarak aktarmazlar. Onların şiarı ayağa kalkmak ve yapması gerekenleri yaparak bütün bir insanlığa örnek oluşturmaktır. Üstat Sezai Karakoç der ki ”Her hareket bir insanın ayağa kalkışıyla başlar…”Benim derdim ise bunları yazarak rahatlamak değil, yazdıklarımla herkesin benim gibi olmasını istemiyorum, ama sorumluluk duyarak bütün bir evrenimizi ve insanlığı düşünerek yaşayacak insanların ayağa kalkışına birlikte şahit olmak istiyorum…
Bizleri böylesi bir sorumluluğun altında yok olmadan adam gibi yaşayan adam gibi ölen ve Mutlak hükümdarın karşısında mahcup olmadan duranlardan eylesin rabbim…
Selam saygı muhabbet ve dualarımla…
Erol KEKEÇ/22.05.2021/15.51
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.