Zeka kafanın içindeki altın madenidir.-- pıtıgrellı
Feride Temel
Feride Temel

Kayıp bavulun dostluğu

Yorum

Kayıp bavulun dostluğu

6

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

927

Okunma

Okuduğunuz yazı 22.5.2021 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Kayıp bavulun dostluğu

Bir yaz günüydü. Ağustos böceklerinin koro şeklinde ötüşleri şarkı etkinliğinde güne yayılıyordu. Karıncaların tüm yaz çalışıp kışa yiyecekler biriktirdiği gibi Ali de kendini işine adamış ,günü koşuşturma içinde karınca gibi çalışıyordu. Büyük bir holdingin babasından kalma işin genel müdürüydü. İran nın Tahran şehrine gitmek için havaalanına elinde gri bir bavulla girdi. Ali’nin yolculuğu yorucu geçti. Uçak eski olduğundan , hava akışının bozulması nedeniyle türbülansa uğradı. Buda yolcuları tedirgin ve korku içine soktu. İran’ ın başkenti olan Tahran havaalanına uçak sonunda rahatlıkla indi. Yolcular büyük alkış tufanı tuttu. Bagaj bekleme salonunda Ali gri renkli bavulu alıp polis kontrolünden çıktı. Dışarıda beklemekte olan taksiyle ,önceden rezerve edilen oteline gidiyordu. Bu şehrin anadili Farsça olduğundan Ali’de zorluk çekmeden sorununu rahatlıkla anlatıyordu. Babasıyla sık sık buraya geldiğinden Farsçayı küçük yaşta öğrenmişti . Oda anahtarını alıp asansörle 474 nolu odaya girdi.

Yarın için zinde olması gerekiyordu. Pijama ve iç çamaşırını çıkarmak için bavulunu açtı. Ali bir de ne görsün. Şaşkınlığından beynine kara sular indi.Bavulda kadın ayakkabıları ve giysileri vardı.Pahalı makyaj malzemeleri , bir iki vesikalık resim. Eyvah diye iç geçirdi.Bavulun rengi,biçimi ,tıpatıp kendisininkiyle aynıydı. Cebinden bagaj etiketine baktı uymuyordu. Bu bavul başkasına aitti. O küçük resmî alıp cebine koydu. İç güdüsel bir davranıştı belkide.
Önemli evrak ve dosyalarını bavula koymuştu.Şimdi ne yapacaktı.Vakit kaybetmeden ,bavulu alıp havaalanına geri döndü. Hemen kayıp eşya ofisine baş vurup ,bu bavulun kendisinin olmadığını söyleyip teslim etti. Benim bavul nerde diye görevlilere bağırdı. Görevliler işlemlerini yapıp eline verirken ,beklemeniz gerek ,yapacak birşey yok dediler. Ali ‘ de etiketine bakmadan götürmüştü.
Ali’nin bavulu kiminle değişmişti. Oteline üzgün ve kafası karışık şekilde döndü. Sabah ola hayır ola diye kendini yatağa attı.

Ali erkenden uyanıp otelde hafif bir kahvaltı yapıp çıktı. Tahran’ın önemli büyük otellerine gidip elindeki resmî gösterip buraya bu bayanın gelip gelmediğini sordu. Ali bir çeşit şansını deniyordu. Hasrettin hocanın göle yoğurt mayalaması gibi bir şeydi. “Ya tutarsa“ Belki başkasının resmide olabilir diye de hayıflanıyordu.
Elinden başka türlüsü gelmiyor ,aklına gelen yalnız bu fikirdi. Umudunu kesmek üzereydi. Tahran’ın caddelerinde dolaşmak Ali’yi bir hayli yorgun düşürdü. Karnı acıktı. Türk usulü yemekleri olan lüks bir restoranta girdi. İran’ın yemek kültürü Türk kültürüne yakındı. Cam kenarı masaya oturmayı seçip dışarıyı seyrediyordu. Ali gelen garsona yemeğini sipariş verip ,elindeki resimle gelen gidene bakıyordu. Bayanın resmîne baka baka yüzü hafızasına çizilmişti .Yemeğini büyük bir iştahla yerken kayıp bavuldan sanki intikam alıyordu. Üstüne bir türk kahvesi içti. Biraz kendine gelip yürümeye karar verdi. İçindeki sıkıntıların hafifleyeceğini düşünüyordu. Akşam yaklaşıyorken ,tam karşısından bir bayan,elinde üç yaşlarında kız çocuğu ile geliyordu. Yaklaştığında avcundaki resme benzediğini gördü. Şaşkın bir halde “ bir dakika durun size bir şey soracağım “ dedi. İran kadınları yabancı insanlara yaklaşmazlardı.
Kadın adımlarını hızlandırdı. Koşar gibi uzaklaşırken Ali’de arkasından takip ediyordu. Ve kadın dar bir sokakta tahta kapılı eski bir eve girdi.
Ali yarın yine bu sokağa gelip bu kadını sorup bulacaktı. Ali muhafazakar bir yerde olduğunu hatırladı. Çoğu kadınların giyindiği bu çarşaflar Tahran kadınlarının güzelliklerini saklamada zayıf kalıyordu.
Endamları ,kara kaşları ,çekici gözleri insanın içini ılık bir sam rüzgarı gibi okşuyordu.
Ali’nin ayakları ağrımış yorgun bir vaziyette otele döndü. Uyumaya zorlandı ,sağa sola dönüp dururken tan yeri ağarmıştı.
Ali erken uyanmanın sarhoşluğu ile otelinden ayrıldı. Ayakları aynı mahalleye götürdü . Ali oralarda dolaşıp dururken orta yaşlı bir adamın ,dünkü kadının girdiği ahşap evden çıktığını gördü. Ali Farsça selam verdi ve başından geçenleri anlatırken , elindeki resmî gösterdi.
Adam adının Muhammed olduğunu ,resimdeki bayanın kendi eşinin ikiz kardeşi olduğunu söyledi.
“Benim hanımla uzun senelerdir küs“ dedi. Ali “ nerde bulabilirim onu diye yardım istedi.
Muhammed Hazar denizi kıyısında bir oteli olduğunu ve orada yaşadığını anlattı. Ali içinde tarifsiz sevinç ve umutla teşekkür ederek hızla oradan uzaklaştı. Bugün sabah güneşi pek cömert davranıyordu.

Sabah güneşi bugün Ali için özel doğuyordu sanki. Var gücüyle sarı ışınlarını bulutları aralayarak gönderiyordu. Duyguları tufana tutulmuş alaboraydı. Sebebini kendi de bilmiyordu. Bir gariplik vardı Ali’nin üzerinde . Kaybolan bir bavulun sürüklediğine bak. Ne niyetle gelip neyle uğraşıyor insan “dedi . Önemli bir mazeretle gideceği ihaleyi erteletti. Ali bir araba kiralayıp Hazar denizinin kıyısına doğru yola çıktı. Yıllar önce yaşadığı bir gönül macerası hüsranla bitmiş, yüreğini yalnızlığa mahkum etmişti. Çok sevdiği Nalan kendini en sevdiği arkadaşıyla aldatıp terk ettiğini hüzünle anımsadı. Kalbini o zamandan beri aşklara kapamıştı .Kadınlara ve arkadaşlarına güvenini yitirmiş ,boş çuval gibi ortada hissediyordu.

Ali’nin yaşadıkları kolay bir şey değildi. Sevdiği,dost sandığı ,en yakın arkadaşı kazık atmıştı. Canından çok sevdiği Nalan’ı almıştı. Unutmak mümkünmüydü.Kime güvenmeliydi insan. Bu oyunu unutturmayı zamanda beceremiyordu. Ali başarılarıyla bu yarayı kapattığını sanıyordu. Oysa her hatırladığında yeni olmuş gibi kalbi için kanıyordu. Kendi de yanıldığını fark ediyor, yalnızlığının rüzgarında savruluyordu. Peşindeki kadınları elinin tersiyle itiyor, Nalan’dan sonra hiç bir kadını hayatına sokmuyordu.

Ali arabanın radyosunu açtı. “ nasıl geçti habersiz “ şarkısı Emel Sayın’dan nağme nağme ağzından bal damlar gibi dökülüyordu. Tesadüfen Ali için seçilmiş sevdiği şarkıydı. Bavuldaki evraklar dosyalar olmazsa bu yolculuğa hiç çıkmazdı. Yol kenarında bir mağazadan birkaç kıyafet ve iç çamaşır aldı . Otele ilk varışta duş alıp değiştirecekti.
Ali “Tanrım her işte bir hayır var . Her olumsuzluğun sonunda bir güzellik doğar ,sakin olmalıyım, akışa bırakmalıyım “diye düşündü .
Hazar denizinin öfkeli hırçın dalgaları ne mucizeler getirecek .Ali arabanın camını açtığında gür ,kömür gibi siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu.

Ali ‘nin yolculuğu umduğundan daha güzel geçiyordu. Masmavi denizin göründüğü bir konaklama yerinde ihtiyaçlarını gidermek için durdu. Etrafına bakınırken iki kız çocuğu gözlerini ovuşturarak turkuaz renkli çadırın kapısından çıkarak sahile doğru gidiyorlardı. Sığ kumlu kıyıya yaklaşınca plaja yayılan köpük köpük deniz suyuyla oynamaya başladılar . Bu iki kız çocuğunun kahkahaları aklındaki bavulu,ve kalbinde çöreklenen hüznü unutturdu. Az ileride parkın içinde mis gibi yayılan kebap kokuları Ali’nin acıktığını hatırlattı. Ali önce kebabını yedi,üstüne türk kahvesini içti .Bu yörenin insanları Türkçe konuşuyor ve çok cana yakındılar. Kendisinin İran’ da olduğuna bile bir an inanamadı.
Üstü başı yırtık bir adam ,başında eski şapkası olan ,elinde küçük sazla oturmuş ,Neşet Ertaş’tan türkü çalmaya başladı. Ali saatine baktığında zamanın farkında olmadan geçtiğini gördü. Bu şirin yerin elindeki telefonla birkaç resmini çekti. Arabasına binip kısa kaldığı yoluna devam etti.

Hazar kıyısındaki Mizban hotelini ,yolun sağındaki genç bir adama sordu. İki dakika sonra Ali denizin kıyısındaki lüks hoteli gördü. Arabasını park edip içeri girdi ,resepsiyona doğru yürüdü. Resepsiyondaki görevli bayan kibarca “ nasıl yardımcı olabilirim “dedi. Ali bu hotelin sahibi ile görüşmek istediği söyledi. Bayan hemen telefona sarıldı.Bir beyin aradığını bildirdi. Beş dakika sonra uzun boylu,siyah saçları,belinden aşağı dökülen kadını ,Ali uzaktan gelirken bile tanıdı. Üzerinde geniş tipli moda olan siyah pantolon ve topuklu ayakkabıları ile yürüyüşünü daha cilveli , kendinden emin kılıyordu. Resimden daha güzel ve alımlıydı.Ali’yi adını koyamadığı bir heyecan sarmıştı.

“Ali’ye hoşgeldiniz” deyip salondaki masanın birine oturmasını rica etti .Adının Şahika olduğunu sebebi ziyaretini sordu. Ali başından geçenleri ,bavulunun değiştiğini ve avcundaki resmî gösterdi. Şahika hoş bir tebessümle “doğru yerdesiniz” dedi. Kendisininde aynı uçakla Türkiye’den geldiğini ve bavulunu açtığında şaşkın olduğunu anlattı.ikisini birden bir gülme tuttu. Bavulunda yukarıda emin yerde olduğunu söyledi. Ali’nin uzun zamandır kadınlardan uzak olduğundan,acemiliğinden ve kadının çekiciliğinden ,küçük dilini yutmuş gibiydi. Vücudunu ateş sarmıştı. Kahveyle hoş sohbetleri gitgide koyulaşıyordu.

Şahika ile Ali asansörle üst kata çıktılar. Denize bakan tarafından bir odaya götürdü. Şahika “uzun yoldan geldiniz, dinlenin,akşam yemeğinde aşağıda görüşürüz” diyerek odadan ayrıldı.Ali Şahika’ nın getirdiği bavulu açtı. Her şey yerli yerinde ,hiç karışmamıştı. Giyinmek için spor bej renkli bir pantolon ve açık mavi gömleğini seçtikten sonra duşa girdi. Ali duşta bir şarkı tutturdu .Bugün görücüye çıkan kızlar gibi içinden süslenmek geliyordu. Neşe içinde duşunu aldı, tıraşını oldu. Günlük kullandığı kremini sürüp, parfümünü sıktı. Aynada kendini tanıyamaz oldu. Uzun zamandır kendine böyle önem vermiyordu. Ruhunda tarifsiz kelebekler uçuşuyordu. Dingin ve özgüveni tavan yapmıştı. Bu halini gören bütün kadınlar Ali’den etkilenebilirdi.

Saat tam yedi de Ali yemek salonuna girdi. Şahika bu kayıp bavul misafirini kapıda karşıladı. Onun için özel bir masa hazırlatmıştı. Masa oldukça şık döşeli,ortasında mor bir menekşe canlı duruyordu.
Şahika kırmızı uzun bir elbiseyle çok zarif ve naifti. Gür saçlarını topuz yapmış ,kulağına ,gerdanına beyaz inci takmıştı.
Karşılıklı oturarak,lezzetli yemekleri ,kısa sohbet eşliğinde yediler. Hotelin bahçesine geçtiler. Hazar denizinin öfkeli dalgalarının sesi ,hotelin bahçesine kadar geliyordu. Yıldızlar gökyüzüne ,sarı kilim gibi yayılmıştı. O anda gökten bir yıldız kaydı. Şahika “ Ali’ye bir dilek tut .Bizim buralarda çok inanırız böyle şeylere “ dedi . İkiside sessizce dileğini tuttu. Ali sık sık Şahika hakkında çaktırmadan ,bilgi edinmek için kısa sorular soruyordu.

Şahika Ali’nin samimi bir insan olduğunu seziyordu. Hoş sohbetleri ,kahve eşliğinde daha koyulaşıyordu. Şahika başından bir evlilik geçirdiğini, bu evliliğinden sekiz yaşında bir kızı olduğunu ve eşini trafik kazasında kaybettiğini anlattı. Bu hotelin eşinden kaldığını ,dolan gözlerini saklayarak söyledi . Beş yıldır yalnız olduğunu da ekledi. Ali’de biraz kendinden bahsetti. Gönlünün uzun zamandır kilitli olduğunu ve o kilidi açacak birinin çıkmadığını anlattı.. Ali sabah erken yola çıkacağı için odasına gitmek isterken ,Şahika “nın sevgi dolu bakışları yüreğine aktı. İyi geceler dileyerek sabah görüşmek için odalarına sessizce çekildiler.

Hazar denizinin kıyısında sabah erken oluyormuş. Gün davetsiz olarak çoktan doğmuştu. Ali duşunu alıp ,bavulunu toplayıp kapadı. Kahvaltı için sabırsızlıkla ,kalbinde uçuşan kuş sesleriyle aşağıya indi. Şahika yine kahvaltısı hazır ,şık bir masada Ali’yi bekliyordu. “ Günaydın , rahat uydunuz mu “ ? diye güler yüzle karşıladı. Kahvaltılarını beraber hafif bir müzik eşliğinde yaptılar. Ali ihaleden sonra tekrar buraya geleceğini,Tebriz’ i gezeceğini ve buraya kadar gelipte Şems Tebriz’i”nin doğduğu yeri görmeden gitmenin yanlış olduğunu söyledi. Şahika “ Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun” dedi. Şahika “ benden sıkılmazsanız ,sizi çok güzel yerlere götüreceğim. “ dedi.

Kalpleri birbiri için çarpmaya erken başlamıştı bile. Her ikisi de sessizce bavulun getirdiği ,bu dostluk için kalplerinden bavula gizli teşekkür ediyordu. Zamanın ne getireceğini bilmeden. Ali saat üçte olan ihaleye kavuşmak için ,veda ederek ,Şahika”nın yanından ayrılarak Tahran’nın yolunu tuttu.

Feride Temel

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kayıp bavulun dostluğu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kayıp bavulun dostluğu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kayıp bavulun dostluğu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
23.5.2021 19:02:20
Harika betimlemeler ile süslenmiş harika bir öykü. Hani, uzun sözün kısası der insanımız;
Kişi mi kaderinin peşinden koşar, yoksa kader mi gelip onu bulur!... İşte öyle bir şey.

Güzel bir hikaye okudum.
Saygılarımla Efendim.
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
23.5.2021 19:02:19


Mehmet Burhan AKIN tarafından 23.5.2021 19:03:59 zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
23.5.2021 13:28:43
Hayat tesadüflerle dolu, burada da öyle olmuş. Hem de film tadında güzel bir yazıydı. Tebrikler, sevgiler.
Ümmühan Yıldız
Ümmühan Yıldız, @ummuhanyildiz
23.5.2021 12:28:34
Türk filmi tadındaydi..
Aşk tesadüfleri sever galiba

Anımı hatırlattınız.
Benimde bavulum, beş yıl öncesinde aynı akıbete maruz kaldı. Bavulun içinden minnacık kiz çocuğu giysileri çıktı😊...

İşte o an kalbim çok masum heyecanlandı....

Sevgiler selamlar.



Feride Temel
Feride Temel, @feridetemel
23.5.2021 11:28:24
Yazımı güne taşıyan edebiyat defteri seçki gurubuna çok teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimle
cıngar_yuvanta
cıngar_yuvanta, @cingar-yuvanta
22.5.2021 09:22:40
10 puan verdi
"Hazar denizinin kıyısında sabah erken oluyormuş." bu cümle sebepsiz çok hoşuma gitti. Elinize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.