- 1249 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GURBET BİZİM İÇİMİZDE
Ne arzum ne emelim,
Yaralanmış bir elim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde!
Kemalettin Kamu
Gurbet, sözlük anlamı olarak yerinden, yurdundan ayrılmak, anadan, babadan, yardan, dostlardan uzakta kalmak manalarına gelir. Sevdiklerimizin, tanıdıklarımızın, derdimizi anlayanların, duygularımızı paylaşanların, dilimizi konuşanların yanından zorunlu bir ayrılışı ifade eder, gurbet.
Oysa öyle midir gurbet? Sadece araya giren maddi mesafelerle mi ölçülür? Onu yaşamanın bir başka şekli yok mudur, başka şekillerde de tarif edilemez mi? Gurbet hasrettir, aynı zamanda; evinde de yurdunda da gurbette olmaktır belki …
Evinde, yurdunda gurbette olmaksa , herhalde kişinin yalnız başına kalıp, kendi iç aleminde duyulan yalnızlık, kendi kendine çekilen, kafa yorulan, düşündükçe de acı veren bir hasrettir, yalnızlıkta çekilen acıdır.
Bir de gurbeti içinde yaşamak vardır. Gurbeti içinde yaşamaksa, onu yaşayan insanların kendileriyle baş başa kalmalarıyla başlar. Onlar ya kendilerini çevreden ya da çevreyi kendilerinden soyutlarlar.
Yaşamak, onlar için her şey olabilir, ızdırap ya da saadet kaynağı …
Gurbet acı çekmektir yüreğinde, kaybedilenleri düşünmektir, onlardan ayrı oluşu. Geçmiştir belki zamanı ama, gelecekte beraber olma ümidi, ayrılık acısı verir, onun gelişi geciktikçe. Dönmek için çıkılan yol dönülmez bir yola dönüşür zaman geçtikçe.
Gurbet gözlerin dolmasıdır. Göz kapakları arasında biriken yaş, gönlünün kırıklığı gibi, kırık cam parçaları parlaklığındadır. O yaşlar mercek olur, gezer mazi üzerinde, ümit verir, yakınlaştırır geleceğe. Gittiği yollar rehberdir. Sanki ‘buradan’ der gibi. ‘Gel …’
Yolların gelişi çok ızdıraplıdır. Önce göğsünün daraldığını hisseder, kalbi burulur, burnunun direği sızlar.
Bu biraz da zevk verir ama acıdır aslında. Sonra gözlerinin sulandığını hisseder, mazi mercekleri aydınlatır ufkunu, oradan bakar geleceğe. Geçmişle geleceğin birbirine bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak oluşu vuslatın çok zor olacağını düşündürür. İşte kalbin bu hüznü, onu gurbette yapmıştır artık. Gurbet onun içindir, onun içindedir. Çırpınır durur hep beraber olmak için. Bu çok zordur. O kadar ümitsizliklere kapılır ki, bazen yaşların bile kuruduğunu hisseder. O zaman maziyi göremez pek, kurudur yollar gelemez bu tarafa, içinde kalır boğazında düğümlenir sanki yutkunmaları … Zordur o düğümün açılması ve çözülmez, öylece kala kalır ve der: Bugün de değilmiş vuslat, belki bir başka bahara.
Ama yine de ümitlidir. Yollar yine açılacaktır, zor olan her şey aşılacaktır. Önünde dağlar da olsa, denizler de olsa bir gün kavuşma gerçekleşecektir. Ferhat gibi dağlar aşıp, Mecnun gibi çöller geçmek pahasına da olsa olacaktır.
İşte gurbet bu acı, bu bekleyiş, bu yalnızlıktır. Gurbeti dışarda aramaya gerek yok, o hep bizimledir, içimizdedir bizim, biz de hep gurbetteyiz zaten.
Biz onun için şunu isteriz: Dün-yarın çok uzak birbirlerine ama yakın olsalar. Takvimler karışsa, dün artık bugün olsa, yollar uzansa buraya, çöller açılsa, ve bitse artık gurbet. Vuslat olsa …
Remzi ORMANCI
Aralık, 2013
BURSA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.