- 307 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ORADAN BURADAN
ORADAN BURADAN
Her insan içinde beğenilme ve tebrik edilme arzusu taşır. Tenkit etmek ya da takdir etmek acaba nasıl olmalıdır? Bir şey güzel bile olsa fesatlığın ağır basmasından dolayı, burun kıvırmak, beğenmemek karşı tarafı olumsuz etkileyip moral ve motivasyonunu düşürebilir. Yapıcı eleştiri ve tenkitler rencide etmeden kibarca söylendiği zaman ” güzel söz yılanı deliğinden çıkarır “ misali kişinin kendindeki eksikliği ya da ortaya koyduğu bir iş ya da bir eserde hatayı düzeltebilmesine ve gelişebilmesine olanak sağlayabilir. Ya da eleştiriler hiç dikkate alınmaya da bilir. Yapıcı olmayan, adaptan yoksun bir tenkit insanı adeta bitirir. Ama daha iyisini yapabilecek yetenek ve enerjiye sahip olduğunu hissettirmek, takdir etmek, beğenmek ilerde o kişinin daha güzel şeyler başarmasına bir kapı aralar. Pedagojik formasyon eğitimi almış bile olsa öğrenciyle iletişimi yetersiz olan, empati yapamayan, kendini geliştirmek için kitap okumayan, sürekli eleştiren, takdir edip heveslendirmeyen, çalışma azmini aşılayamayan arkadaşların gençleri insaflı yargılaması gerekir. Sevgiden ve takdir edilmekten yoksun olarak yetişenler hayatlarının her döneminde bunun acısını hissederler. Aslında yapmacıklıktan uzak saf duygulara, samimiyete insanlık çok muhtaç. Gülmeyi unutan, asık suratlı bireylerin sayısı maalesef gün geçtikçe artıyor. Erkek ya da kadın kendini karşı cinse beğendirmek için giyimine, kuşamına , saçına , sakalına, temizliğine, oturmasına kalkmasına kısacası bütün davranışlarına, konuşmasına dikkat etmelidir. En yakınımızda olan ailemize, komşumuza karşı hassas ve kibar ve ince fikirli olmamız gerekir. Tabi herkese karşı böyle olmalıyız. Düşünülmeden söylenen her söz namludan çıkan bir merminin geriye dönmeyeceği gibi hasarlar açar kalp kırgınlığına sebep olur belki binlerce özür kırılan kalbi tamir etmeye yetmeyebilir. Sosyal medyada yüzünü bile görmediği insanlara karşı çok kibar nazik maskeler takanlar gerçek hayatta aile bireylerine karşı megaloman tavırlar içinde olabiliyor. Sırf takipçi kazanabilmek, izlenebilmek için kırk takla atıp abuk subuk işler yapanlar iler ki zaman da pişman olabilirler. Yaptığı işlerde ince eleyip sık dokuyarak iyi ve doğru şeylerin peşinde olmak düşünmek her zaman mutluluğa gölge düşürmez. Statiklikten dinamikliğe evrilen sürekli değişen, gelişen, yenilenen hayat, parlak bir düşüncesi olanlar için umuttur, kazançtır. Eğitici, öğretici her türlü yayın vakit kaybı değil bir kazanımdır.
Geleceğe miras olarak ancak kişilerin eserleri kalıyor. Ruhlarında kopan fırtına ve gelgitler onları diğer insanlardan farklı kılıyor, eserler ortaya çıkıyor; resim, şiir, roman, müzik vb. Doğuştan bahşedilen yetenekleri somut eserlere çevirebilen ince ruhlu insanların durumu takdire şayandır. Ama ortaya koyulan eserlerin fazla dikkati çekmemesi, eser sahibinin ölümünden sonra kıymete binmesi toplumların ortak bir ayıbıdır. Anlaşılmayı, takdir edilmeyi bekleyen kendi alanında usta olanların garip, parasız bir hayat sürmeleri hak ettikleri değer kendilerine verilmemesindendir. İmitasyon ürünlerin kapışıldığı çevrede asıl eserin esamesi okunmaz. Kaliteli, gerçek eserlerin kıymetini ancak bilenler bilir. Hipnoz edilmişçesine herkesin uyuduğu bir yerde tek kişinin uyanık kalması neyse sanatçıda eserleriyle, düşünceleriyle toplumun önünü aydınlatan adeta uykusuz nöbetçi gibidir.
Hayatının bir döneminde kumar, şehvet ve içkiyle dost olan bir şairimiz (ismi bende mahfuz) bu yolun iyi bir yol olmadığını anlayarak pişman olur gözyaşı döker ve eski defterleri kapatıp hayatında yeni tertemiz bir sayfa açar. Dostlarıyla bir gün muhabbet ederken söz eski yaşantısından açılmış, bu durumdan biraz istihza olduğunu anlayan üstat şöyle demiş; “ Allah şirk koşmak ve kul hakkı dışındaki bütün günahları bağışladığını beyan etmiş ve dedikodu etmeyi ölmüş insanın etini yemeye benzetmiştir”, Hz: Muhammed efendimiz günahlarına tövbe eden sanki hiç günah işlememiş gibi tertemizdir “buyurmuşken ben tövbe ettim ve eski günahlarımı dürüp büküp çöp kutusuna attım, yeni hayatımdan gayet memnunum. Benim çöp kutusuna attığım şeyleri deşeleyip karıştıranlar kedi, köpek ve kargadan farksızdır çünkü çöpleri karıştırmak onlara mahsustur, herkes kendine layık olanı yapar”
Yunus Emre’ye kulak verelim;
Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptınısa
Er eteğin tuttunusa
Bir kez hayır ettinise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk’ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil(Yunus Emre)
Bu şiir, engin gönüllü olmayı, gururdan ve kibirden arınmayı, insanlara iyilik edebilmeyi, faydalı olmayı ne güzel anlatmış. Her şeyin gönlünüzce olmasını diler, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Orhan ŞENTÜRK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.