GECENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
GECENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Gecedir, bir kâbus gibi çöker insanın üzerine gündüzün intikamını alırcasına. Dün gece yine kâbuslarla uyandım. Sanki birileri kapımı vuruyor, vurulan kapı ile ruhum daralıyor. Kulak kabartıyorum kimseler yok. Yatağımın ortasına oturup, başımı ellerimin arasına alarak düşünmeye başlıyorum. Saate bakıyorum 03’e geliyor. Bu saatte, gecenin bir yarısında sadece benim herhalde uyanık olan diye düşünüyorum koca kasabada. Şairin dediği gibi:
Bir ben , birde serseri kaldırımlar….
……
Sabah namazına daha vakit var. Uyumak istiyorum gözler isyanda uyumak istemiyor. Odamın içinin soğuk olduğunu fark ediyor, elektrikli sobanın bir düğmesini açıyorum. Yanan sobanın kırmızılığı odayı loş bir renge bürüyor. Dışarıda hafif bir rüzgâr ıslık çalarak esiyor. Çatı oluklarının gürültüsü ayrı bir gizem katıyor gecenin esrarına.
Düşünüyorum. Dünü, bugünü ve yarını. Uyku bir sığınak mı acaba tüm sıkıntılardan kurtulacak? Yoksa bir kaçış mı?
Uyku, katillerin bile çeşmesi
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Şairin bu mısraları geliyor birden aklıma. Ne anlatmak istiyordu şair bu mısralarla. Uykuda katiller mi basıyordu, yoksa uykumu katilleri doğuruyor. Ani bir hareketle yorganı atıyorum üzerimden.
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak..
Sığındığım bu yorgan Allahsız’ı mı barındırıyordu acaba? Allahsızları yani ateistleri düşünüyorum. İnsanın Allah’ı kabul etmemesi bir bakıma kendini inkâr etmesi demek değil miydi? İnsanda ki göz kulak burun, ağız, dişler…Bunların her biri kendiliğinden mi yerlerine gelmişti?Eğer kendiliğinden yerine gelmişse göz yerine kulak, kulak yerine burun, burun yerine ağız neden yerlerini şaşırıp ta birbirlerinin yerlerini almamıştı?Neden?Neden?Neden?
Nedenler, niçinler, nedendir bitmez.
Bir şeyi inkâr için
yok diyebilmek yetmez.
Evet, şair ne güzel söylemiş. Yok diyebilmek yetmiyor.
Gecenin bu saatinde kafamda düşünceler cirit oynuyor. Bir ara elektrikler gidiyor, odanın içi zifiri karanlık. İçim ürperiyor. Perdeyi aralayıp bakıyorum. Dışarıda göz gözü görmüyor. Kasabanın hemen yanı başından yükselen Nenezi Dağı’ndan kurt sesleri yankılanıyor gecenin sessizliğini bölercesine. Perdeyi kapatıyorum bu arada elektrikler geliyor. Gidiyorum yatağın ortasına oturuyorum.
İçimde bir sıkıntı. Kafam zonkluyor. Nezle olduğum için sürekli burnum akıyor, mendil yetiştiremiyorum. Saate tekrar bakıyorum, 05 ‘e geliyor. Sabah ezanı okunmak üzere.
……………..
Sabah ezanı. Karanlıkları aydınlığa çeviren o gür seda. Müezzinin Saba makamında okuduğu ezan, içimin sıkıntılarını anında yok ediyor huzura kavuşuyorum. Sadece sabah ezanlarına mahsus olan;
Es-selat’ü hayrun minen – nevm (Namaz uykudan daha hayırlıdır)
kısmını okurken müezzin, ayağa kalkıyorum. Lavaboya giderek soğuk su ile abdest almaya başlıyorum. El, yüz, ayak, derken soğuk suyun değdiği her organ dinçleşiyor. O sıkıntı yerini engin bir huzura bırakıyor.
Seccadeyi kıbleye doğru yöneltip namaza duruyorum. İlk tekbir, elimizin tersi ile bütün dünyalıkları bir kenara itip, şeytana elimizin tersi ile vurup Yaratanın huzuruna durmak. Huzur içerisinde namazımı kılıyorum. Saate bakıyorum 05.30 olmuş. Yatağa uzanıyor, Yaratana yönelmenin, ibadeti yerine getirmenin iç huzuru ile gözlerimi kapatarak uyumaya çalışıyorum.
Uyku katillerin bile çeşmesi
…………………………….
Mümin ÇAKIR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.