- 540 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cahilce düşünceler
Devlet : Devlet, toplumların siyasal örgüt biçimidir. Devlet, ayrıca bu devlet örgütlerinin de tümünü ifade eder. Başka bir anlatımla devlet en büyük tüzel kişiliktir. Devlet, bir toprak parçası üzerinde ve toprağa bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun veya uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık şeklinde tarif edilir.Genellikle devletin varlığı için devleti kuran ulusun bireyleri arasında kültürel bir birlik şart kabul edilir. Devletin yönetiminde sivil örgütlenme önemsel bir gerekçeye sahiptir. Bir devlet ne deredece sivil toplumsal örgütlere açıksa o derece hukuksal bir zeminde olmuş olur. Devletin iki önemli unsuru vardır .Toprak ve millet .
Devlet kült olarak düşünülmemelidir. sade gerekliliktir. Devletin üçüncü olurlulugu egemenliktir. Bagımsız olmayan bir devletin devlet kabul edilmesi sözkonusu degilidr.
Devlet bir yapıdır.Güncel idaresindeyse hükümet vardır.Devletin enbüyük var olmasa gerekçesi yurttaşları arasında eşitliği sağlamak olmalıdır. Devlet yurttaşlarının temel yasaya (anayasa ) ve yasalara uyulmasını sağlamakla grevlidir. Devletin kendiside anayasa ve yasalara uymak zorunluluğunu taşımalıdır. Burda işlevsel olarak her devletin bir yönetim sistemi (rejim ) vardır. bu sistem halk egemenliğine dayalı anayasal bir hukuksal bütüncede olabilmişse o devlet günümüzde çağdaş demikratik devlet olarak önemsenir ve kabul görür.
Çagdaş bir toplumda kültürün gelişmesi yazının etkenligi (edebiyat ) Devletin işleyişiyle yakından ilgili bir durumdur. Günümüz devlet yapılanmalarında edebiyat düşünce bilim çağdaşlığı kendisi için gereksel gören bir işlevle var olabilmektedir.
Demikrasi nedir ! sorusuna yanıt vermek gerekebilir. Bu edebiyat nedir sorusuna benzer karmaşık bir fikirler kargaşası yaratabilir. Demikrasi en basit haliyle halkın kendi kendini yönetme kabiletidir ! Demikrasi biçimsel olrak siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi.Demikrasinin işleyiş kuralları hukuk kavramıyla özdeş bir sonuçtur.
Hukuk : toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımıyla güçlendirilmiş bulunan kuralların, yasaların bütünü.Bu kuralları, yasaları, hakları konu alan bilim.Hukuk için adalaete dayanan toplumsal yaşama biçimi olarak düşünülebilir. Hukugun temel amacı eşitlik hak ve adaletin tesis zorunluluğu olmaktadır. Adaletin olmadığı yapılarda hukuk varlığı sök konusu değildir. Bu süreçte karşımıza çıkması gereken önemli bir sonuçsa sosyal adalet kavramıdır. Toplumların gelişmişlik düzeyi salt ekonomik büyüme ile ölçülemez. Bir toplumun refah düzeyi toplumsal kaynakların nasıl dağıtıldığı ile yakından ilgilidir. Kaynakların toplumda nasıl dağıtılması sorusu ise sosyal adalet kavramı ile yakından ilgilidir.Sosyal adalet, sosyal refah devletlerin güvencesidir.Bir toplumun ilerleyişi bir toplumda yaşayan tüm insanların kaynak ve hizmetlere ulaşmada fırsat eşitliğine sahip olması ile olanaklıdır. İnsan haklarını bir söylem olmaktan çıkararak uygulamaya geçiren bir meslek olan sosyal hizmetin en önemli enstrümanı sosyal adalettir.Edebiyat yaşamsal çizgisinde sosyal adaletten beslenir .Sosyal adaletin önemsenmedi toplumsal yapılarda patolojik olarak edebiyat uğraşıda anlamsızlaşır. Bu gerekçediriki edebiyatı toplumcu bir gerekçenin içinde yorumlatır.
Evin Toros dağlarına bakan çökecek hissi veren balkonunda oturmuş düşünüyorum. Zaten yapabildiğim tek şey düşünmek .Bana ne faydası olacaksa acı vermekten öte.
Toplumun dayatmalarından kurtulabilmek için kendimce çözümüm hayal kurmak oluyor. Yaşamda zaten bir hayal yansıması degilmidir.
Bana hiç aşık oldunmu diye sorduklarında yanıtım gerçekçi oluyor. Evet zaman zaman kendimi hasta hissetmişmidir.
Azla yetinmeye alıştığınızda çıkarca bir bolluğun size sadece ızdırap vereceğini daha iyi anlıyorsunuz. Buna yaşamsal bilinç yansıması diyebiliriz.
Ölümler varya ölümler keskin bir kılınç gibi yaralıyor ruhunuzu. Bu yaranın bir melhemide yok. Ne yapabilirizki bizde zamanını bekliyoruz içimizdeki korkuyu tökezletecek o meçhul yolculuğun.
Karım çok iyi bilirki ben baş eğmez biriyim .Seviyorum kimsenin kıçını yalamadan yaşamayı. Kimseye yalaklık etmedim gökyüzüne bakmayı becerebilmeyi. Hırçın bir kedi gibi çırmalamayı yalan dolan rezillikleri. Alabildigine mümin olabildiğine yıkabilmeyi köhne yalan duvarlarını karanlığın.
Ben düzgün insanlara mahkumum. Seviyorum onların gölgelerini beni yakıcı yalanlardan koruyor. Cömertçe açılıyorum içimi onlara . Boşa geçmiş ömürler acı veriyor içime.
Tıbbı onkologa pankreas problemli bir organ dedim ! onun hücrelerinin isyankârlığı zor oluyor ! Öyle düşünmediğini söyledi. Sonra birlikte çalıştığı hematoğ pankresının azizliğine uğramış ! Üzüldüm keşke hayelleri gerçek olsaydı o tıbbi onkologun. Öyle olmadı .
Gereksiz kadınlara bağlanırsanız .Gereksiz bir yanılgıyıda kabullenmiş olursunuz. Bu erkekler içinde böyledir. Hani hergün baktığınız köyünüzdeki tepeleri tarlaları o ter kokan kocanızı bırakıp kaçıp gitmeleriniz yokmu yanlış erkeklerin şehvet dürtülerinde değirmendeki çavdar taneleri gibi ezilirsiniz. Halbuki kimbilir belki sizinde gülümsediğiniz anlarınız olmuştur . o ırak köyde o ter kokan erkeksi bedenin yakıncasında sizde yaşamışsınızdır kendinizce yaşanılması gerekeni. Çok umutlar taşıdı yürek çok kavgalarında aç kaldı yüreğinin sofrası .sarı boyalı saçları ile ço kadınlar gördü yoksul sokaklarında yanlızlıgının.
Pembe çiçekli transparan elbisesini kapatmak için üzerine girdiği mavi çiçekli beyaz gömleğin düğmelerini açık bırakmış. hardal rengi kadınsı pantolonun kısa paçalarının altına girdiği ten rengi çorabıyla kadınlığını tamamlamış görünen üniverstenin genç akedemisyeni nedense evde mutvaga girip yemek yapmayı sevmiyordu. Aslında yemek yapmak başlı başına bir kültürel birikimdir. Düşünsenize burgulu ıslaıyorsunuz sonra yağdan arınıdılımş bir kıymayla yoğurup avuç içlerinde yuvarlatınca onu naneli salçalı bir limonlu çorbanın baş aktörü yapıyorsunuz. Yanına diyarbeki üsülü bir sumaklı dolma mor patlacınların tenceredeki erkeksi duruşunu size gülümsetiyor. Bir öğlen sonrası bahçedeki dut ağacının altında şiirler okuduğunuz köhne hayatınıza kurduğunuz sofranın keyfini boca ederken o ırak çok ıraklardaki buğday saçlı kadını düşünüyorsunuz. Hani ankara cebecide yeşil parkalı devrimci yoldaşların yorgun bakışları gibi sizi hüzünlendiren geçmiş ansıyıp.
Yaşamak sofralarda hatırlatır kendini. ısısıtır ürkek bakışlarını yetim gecelerinin .Kara bir tiren usulca gıcırdatır demir yolu peronunda sessizliği. Mevsim kış ankarada kar yağıyordur.
Siz hiç üşüdünüzmü tiren garlarında anlatın bana olurmu. Siz hiç ankara oldunuzumu. o esmer bakışlı kadını anımsayıp . kanadımı yüreğiniz. Vkitsiz ölümce umud.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.