- 323 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÖZ OLSUN
Doğduğum günden beri hep bir gayret içerisindeyim. Önce iyi bir evlat olmaya çalıştım. İstedim ki; soyadım yere düşmesin, annemi babamı gururlandıracak güzel işler yapayım, onların hayır dualarını alayım böylece mutlu olsunlar.
Okula başladım, iyi bir öğrenci olmaya gayret ettim. İlkokul yıllarımdan yüksek öğrenime kadar hep çabalayıp durdum.
Hayatın akışı içerisinde iyi bir arkadaş, iyi bir dost olmaya çalıştım. Kimseyi bilerek, isteyerek incitmemeye gayret ettim. Hatta kırıldım kaç kez, paramparça oldum kırmamak için.
Okul bitti iş hayatına başladım, bu sefer de işimi iyi yapma telaşına düştüm. Elimden gelenin fazlasını yapmaya gayret ettim hep.
Evlendim. Yükümlülüklerimi eksiksiz yerine getirip iyi bir eş olmak için çalışıp, didinip durdum.
Çocuklarım oldu. İyi bir baba olabilmek ve onlara iyi bir gelecek hazırlayabilmek için fedakârlık bir yana çoğu zaman kendimden feragat ettim.
Öyle ya da böyle bütün çabam hep etrafımdakileri mutlu edebilmek içindi. Umarım bunu başarabilmişimdir.
Ama arkama baktığımda gördüğüm, büyük bir sabun köpüğü elimde büyüttüğüm. Ne İsa’ya yaranabildim, ne Musa’ya vesselam.
Bilemiyorum belki de hayat denen şey bu silsileden, bu döngüden ibarettir.
Ama nedendir bilmem son zamanlarda hayatı yanlış yaşadığımı düşünmeye ve buna fazlaca kafa yormaya başladım.
Zira bunda bir tuhaflık var. Çevremdeki insanları mutlu etmeye çalışırken acaba ben ne kadar mutlu olabildim?
İşte bu soruya cevap ararken fark ettim pek çok şeyi.
En büyük zenginliğin sağlık olduğunu düşünenlerdenim ben. Çok şükür o pencereden baktığımda çok zor bir hayatım olduğunu söyleyemem. Bana göre sağlıklı olarak nefes alıp verebilen her insanın mutlu olabilmek ve şükretmek için yeterince sebebi vardır. Tabi mutlu olmayı arzu ediyorsa, istiyorsa.
Zira bazı insanlar mutlu olmaktan ziyade, mutsuz olup çevresindekileri de buna ortak etmek istiyorlar. Sanki hiç ölmeyecekmişçesine mal ve para biriktirme hırsı, onlarca yıl sonrası için yapılan planlar insanı örseliyor ve huzuru bulmasına engel oluyor.
Oysa hayat içinde bulunduğumuz andır. Öncesi geçmiş, sonrası gelmemiştir. İnsan ne geçmişte kalmalı, ne de gelecekte kaybolmalı. Zira geçmiş üzüntü, gelecek kaygı verir çoğu zaman.
Demem o ki hayat aslında akışına bırakılırsa çok kolay ve mutlu olmamamız için hiçbir neden yok. Zor olan hayat değil, hayatı zorlaştıran ve karmaşık hale getiren insanlar.
Şimdi 50 yaşındayım. Ömrümün ortasını çoktan geçtim belki de.
Kaç sene daha yaşayacağım yahut sağlığım sıhhatim ne kadar yerinde olacak elbette bunları bilemem.
Tam da bu yüzden artık anı yaşamak istiyorum. Kimseyi mutlu etmek için istemediğim bir şeyi yapmak mecburiyetinde kalmadan, sadece içimden gelenleri yaparak yaşamak istiyorum.
Tek belirleyici Allah’ın emir ve yasakları. Onların dışına çıkmadan ve O’ndan başkasına hesap vermeden, kimin ne diyeceğini zerrece düşünmeden ve umursamadan yaşamak.
Çok geç kalmadan kıracağım adına mecburiyet yahut mesuliyet dediğimiz ve yüreğimize kendi ellerimizle taktığımız o prangaları. İdrakime giydirilen deli gömleğini paramparça edeceğim göreceksiniz!
Üstelik gülümseyerek yapacağım bunu; dudağımda eski bir türküyle;
Şu dağlar kömürdendir
Geçen gün ömürdendir
Söz verdim kendime.
Ve fısıldadım yüreğime; “Elini çabuk tut, zamanı tutamazsın!”
Belki çok mutlu olamadım bu dünyada ama kesinlikle çok mutlu öleceğim.
Haydi Bismillah!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.