- 271 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMEN RIFAT ILGAZ
Attila İlhan’a göre,’’Fedailer Mangası’nın başta gelen şairlerinden biri, Can Yücel’e göre ’Anadolu’nun yüce bir dağı’...’’Hayatta iki iş yaptım köklüce. Biri çocukları okutmak, ikincisi de yazdığımı çocuklara okutmak’’diyen bir öğretmen...Rıfat Ilgaz’dan söz ediyorum... 7 Temmuz 1993’ te Türk edebiyatının büyük ustasını, Türk milletinin toplumcu bir aydınını yitirdik.
Rufat Ilgaz öncelikle bir öğretmendi. Öğrencilerin sosyal yapılarını anlattığı bir şiirinden dolayı, 1944’te tutuklandı. Sınıftaki öğrencilerine bakarak şöyle demişti: ’’Uğramaz oldunuz semtine okulun;palto ayakkabı yüzünden.’’1944’lü yıllarda Türkiye’de ayakkabısız ve paltosuz çocukların okula gidemediğini, 1. ve 2. Dünya savaşı’nın eğitim üzerindeki etkilerini anlatıyordu.
Geçen sene bir televizyon kanalında, güneydoğudaki ve doğudaki çocukların palto ve ayakkabı yüzünden okula gidemediğini öğrenince gülmüştüm ve dedim ki ’’Neden Rıfat Ilgaz hapse konmuştu 1944’te?’’
Savcı o dönemde şöyle demişti: ’’Toplumun içindeki yaraları yazarak yabancılara gösterip Türkiye’deki eğitimin bozukluğunu anlatıyordu.’’
Hayatta iki işi yapmayı kendine düstur edinen, insanları eğitmeye, onlara yol göstermeye, hatta öğretirken de bunu yazar olarak kitaplara dökmeye çalışan bir çabaydı onunki.
O, sosyal içeriği öne çıkaran toplumcu gerçekçi bir şairdi. Ne yazık ki şimdiki şairler onun şair tarafından koptular. Onun gibi, Sivastopol’dan İnebolu’ya İngiliz donanmasının arasından sandalla silah taşıyan bir kadın kaptanı, Halime Kaptan’ı hiç öne çıkarmadılar. Sarı Yazma’daki sert ve tek başına ayakta duran Cideli kadından hiç söz etmediler.
Halkı düşünen sanatçılar Türkiye’de ne yazık ki dışlanıyorlar. Çünkü yazılarında, şiirlerinde, mizahlarda bir uyarı var.Rıfat Ilgaz’ında bu yönü şiirlerindeki, mizahındaki farklılığı ortaya koyuyor. Üç kitabı arka arkaya toplatıldı. Sonra Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz üçlüsü Marko Paşa’yı çıkardılar. Bu karikatür dergisi, Türkiye’de ilk kez mizah yoluyla siyasi bir baş kaldırışın sembolü oldu. Hatta onlar için derler ki ’’1947-1949’larda iktidarları devirebilecek kadar güçlüydüler.’’ Rıfat Ilgaz çok yattı hapisanelerde, hastanelerde vama hiçbir zaman yılmadı.
Bugün bir çok sanatçı ! televizyonlara çıkıp şunu diyor, ’’Ben aptal değilim ki siyasi mizah yapıp da kanaldan atılayım.’’ Burada bir aydın duruşundan söz edebilir miyiz? Ekonomik kaygılarını öne çıkararak halka konuşan ve karşılığında para alan sanatçılarımız var. Artık düşüncelerini paraya dönüştüren ve karşılığında bir bedel talep eden aydınlarımız var. Rıfat Ilgaz,’Kıtalar ve Köseler’’ adlı şiirinde ’’Yaşarken kimliklerini yitirmişler’’ diye bahseder onlardan.
Rıfat Ilgaz’ın bugün binlerce okuru var. Demek ki, Türkiye’de sessiz bir toplum var ama bu toplum kendinden olan, halktan yana olan yazarları biliyor. Mesela Türkiye’de onun ’’Aydın mısın?’’ şiirini pek çok kişinin bildiğini gördüm. Hatta Çeşme’de elleri balık çekmekten patlamış bir balıkçı, onun şiirlerini arka arkaya okuyunca çok etkilenmiştim.Beş altı şiirini kağıda hiç bakmadan okumuştu.
Şair, yazar, öğretmen Rıfat Ilgaz’ı anlatmaya çalıştım sizlere. Yazımı büyük ustanın ’’Aydın mısın’’ adlı şiiriyle bitiriyorum. Işık içinde yatsın.
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.