- 2295 Okunma
- 4 Yorum
- 11 Beğeni
ŞAFAK SANCISI
Lalala lalala lalal laaaaaa
Ve senin, uçsuz bucaksız haykırışına eşlik ediyor, az ötede dönüp kimsenin bakmadığı çingene.
Ayak bileklerinde şıngırtılı halhalların fısıltısı müziğe dönüşüyor. Başı dumanlı, çenginin gösterisi beyaz topuğunu adeta ney gibi konuşturuyordu.
Ah, ne yaman öyle gelişi, kime sorsan gösterişi; göğün kabuğunu kaldırıp maviyi boyayan bir kapı ve bizim hikâyemiz.
Derya’nın dili alev alev tutuşmuş, Sezen’den gizlisi saklısı olmayan incecik parçalar, sanki İstanbul’un gidişatına yön veren genç âşıkların yolundan geçer gibiydi dün.
Uzun menevişli çokça ışıklı cümlelerin tam ortasında ardıma bıraktığım adımlarda bir yolcuyum…
Kollarımda erguvan renkli aynalar, ihtişamlı henüz doğmakta olan güneşle birlikte kimsesiz çocuklar ansızın önüme sergilemekte;
Sallana sallana içimde yelkenlerini açmış, rüzgâr ’’fazla oyalanma düşlerin peşinden git’’ der gibi, bir kez daha uğulduyor.
Bu sabah balkonun kenarındaki alçacık taburenin birine oturdum.
Sokaklar bom boş mu?
Az ötede dönüp kimsenin bakmadığı çingene çöp topluyor.
Kuzeyden güneye kanatlanmış ruhuma bakıyorum. Avuçlarıma gömülü şehrayin alevi, sıkıyorum sıkıyorum... Sonra narin sesini işitiyorum, huzuru, güveni, toprağın mis kokusunu...
Boynumu kaldırıp yaşamın nefesinde büyüttüğüm hasretimi özgür bırakıyorum.
‘‘Sevgi, sizi sahiplenmez ve siz de onu sahiplenemezsiniz; ’’
Her yerde yabanî kekiklerin kokusu açıyor.
Ve, en derin sırrı, söyleyemediğim birçok şeyi içimde kalmadan bir tek seninle konuşuyorum.
Biz, alacakaranlıklarımızı şafakta, ezan sesinde sustururuz, gündüzümü mutlu kılmak için dimi ANNEM...
Ümmühan YILDIZ