- 1372 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üç Mayıs Türkçülük Günü Üzerine
Üç Mayıs Türkçülük Günü Üzerine
Türk Tanımı, Türklük, Türkçülük ve Üç Mayıs:
Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’i yan yana gösteren 3 Mayıs kutlama görselleri görüyorum.
Sanırım 1969 Kongresi ve orada olanlar yok sayılıyor?!
Bu tarihi kongrede milliyetçilik tarif ayrışmasıyla, ikisi arasında bir Türklük anlayış farklılaşması da yaşanıyor.
A. Türkeş’in göçmesi sonrası yapılan ilk kongrede (1997) yaşananlardan daha hasmi olaylar cereyan ediyor.
Küs gittiklerini biliyoruz...
Hira ve Tanrı dağı ikilemi ve Necip Fazıl Kısakürek/Ziya Gökalp eklektizm ilkesizlik sapması gibi!
Bundan sonrasında Türkeş’in sadece
İslamcı Türklük, Atsız’ın ise saltanatçı Türklük şeklinde bir tercihle yola devam ettiklerini görüyoruz.
Kimi diğer kutlama görsellerindeyse; bu ikilinin yanına Atatürk ve Gökalp’ı da ekleyenler var!
Yazı görseli olarak bunlardan birini paylaşmış oluyorum.
Atsız ve Türkeş’in Asyatik Türk tarih tezi ve tanımına en yakın model olan, Atatürk’ün cumhuriyetçi ve laik modelli Türk felsefesine uzak mesafede olmaları bir diğer 3 Mayıs kutlaması açmazıdır.
İdeolojik realite maalesef ve maatteessüf böyle!...
Fuat Köprülü, A. Zeki Togan ve Atsız birlikte Kemal Atatürk’ün Güneş Dil Teorisi’ne, Asyatik Türk/İslamcı Tarih tezi ile karşı çıkıyor ve bu nedenle ters düşüyorlar.
Sanırım üçüncü Türk Tarih Kongresi olması gerek, bu nedenle Güneş Dil Teorisi karşıtı bir protesto bildirisi yayınlıyorlar ve cumhuriyetçi, laik, inkikapçı Türk tanımına cepheden karşı çıkıyorlar.
Bundan başka N. Atsız ve Rıza Nur ilişkisi de bir başka görünmeyen nedendir...
Rıza Nur’un Atatürk’e ve devrime karşı hasmane, hatta düşmanca tutarsızlıkları sebebiyle de bir fikri ayrı duruş var.
Dincilerin, fesli takımın ’mal bulmuş mağribi’ gibi sahip çıktığı Hatıraları ve ’Sanem (put) Adam’ olayı, ilk akla gelendir?!
Dr. Rıza Nur ve Atsız arasında Nihal Atsız’ın bizzat zikrettiği (Türkçülük fikri bağlamında, manevi baba oğul düzeyinde) bir ilişki var.
Yansıma ve etkileri olduğunu düşündürüyor...
Atatürk’ün ölümü ve İkinci Paylaşım Savaşındaki İnönüst gel gitli dış politika, önce Almanya ve Hitler bağlamında sorunlar çıkarıyor!
Bu sorun daha sonra Atlantikçi cepheye dahil olmak ve Anti sovyet duruş ile devam ediyor...
Atsız ve ekibi Türkeş dahil, Almancı siyasete sıcak bakıyorlar.
Savaş sonrasıTürkeş’in Abd tandanslı, dinci, mezhepçi ve Osmanist eklektik siyaseti 1969 Adana Kongresi süreciyle ikisi arasındaki keskin kamplaşma/ayrışmaya kadar gidiyor.
Ahmet Kutlu Ayyüce
Mayıs 2021
YORUMLAR
Merhaba Kıymetli Hocam
Türkçülüğün bizdeki versiyon ve formatlamalarına, kırılma noktalarına derli toplu, özlü bir anlatım sergilediğinizi görüyorum
Affınızı istirham ederek, rumuzunuza binaen, sizde bir Göktürk Adam duruşu olduğu gibi, Gök Türkmen hali de var kanımca
Bu kısa latifeden sonra şunu da belirtmek isterim
Nihal Atsız'ı iyi bir romancı olarak düşünürüm, ancak tutarlı bir fikir adamı gördüğümü söyleyemem
Hani derim ki, sanatıyla fikriyatını, her ne kadar o fikriyat sanatını beslese de, ayrı ölçmek gerektiği kanaatindeyim
Dediğiniz gibi Rıza Nur ile manevi münasebetleri de tayin edici olmalı
Rıza Nur'un hissi ve fikri olumsuzlukları Atsız'a sirayet etmekte zannımca da
Mesela 1950 seçimlerini takiben Demokrat Partinin zaferini asıl şimdi Cumhuriyet şeklinde yorumlaması, 14 Mayıs 1950 takvimine Cumhuriyetin kuruluşu asıl budur demesi hatalı bir tutumdur kanımca da
Ellilerde Atsız Atatürk'e oldukça mesafelidir
27 Mayıs sonrası dönemde daha olumludur
Kişiliğinin ne kadar oturduğu konusunda şüphe uyandırıyor bende
Halbuki aynı Atsız'ın Atatürk'ten son başbuğumuz olarak söz ettiği de vakidir
Hani derim ki, Cumhuriyet dönemine karşı sorgulama ve eleştirileri olsa dahi Gazi Paşayı her aşamada yüksek tutmalıydı
Peki neden bunu yapamıyor? Dediğiniz gibi/dediğim gibi Rıza Nur parantezi var da, kişisel kırgınlıkları da var kanımca
Sanırım 1933'te Türk Tarih Kurumundaki bir tartışma ve ihtilaf noktasında o, Dr. Reşit Galip'e karşı Zeki Velidi Togan'ın yanında yer alır, ve bu yüzden çıkarttığı dergi kapatılır ve asistanlıktan uzaklaştırılır, vs. bildiğim kadarıyla böyledir, bunlarda ünlü Türkçü edibimizi yaralamış ve dahi yıpratmış olmalı
Dahası "Ruh Adam" romanındaki Selim Pusat karakterinin yaşadığı alt üst oluşların Atsız'a birebir uyması da mümkündür
Başbuğ Türkeş'in durumu daha farklı kanaatimce
O bir edebiyat adamı değil, Atsız'ın kurgusal karakteri Selim Pusat misali subaydır, şu kadar ki Atsız kendisi subay değil, bir subayı tasvir etmekle onu gerçek yaşamda sobelemek aynı şey değil elbette
Türkeş 1945 sonrasının Sovyet tehdidi, Stalinizm parantezinde gelişen batı paktında yer almamızın uzantısı olarak ellili yıllarda NATO kurlarından da geçmiş subaylarındandır
Demem şu ki, Soğuk Savaş döneminin anti komünist devlet yapılanması sürecinde Amerikan ve NATO tandanslı bir subayımız
Siyasete atıldıktan sonra da gerek bizdeki muhafazakar toplumsal yapıyı göz önüne alarak, gerekse devlet politikasının anti Sovyet batı paktı parantezi doğrultusunda bunları destekleyen bir tavırla Türk İslam sentezi yönelimi göstermesi şaşılası değil bence
Bu anlamda, Necip Fazıl ile yakınlaşması birebir inançsal değil de, ideolojik politik dinamik ve zaruretlere bağlıdır zannımca, toplumsal siyasal yapımız üzerinde etkili olduğu kuşkusuzdur
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir sene geçirmenizi dilerim
Selam ve saygılarımla.
Göktürkmen
Paralel düşündüğümüzü söyleyleyebiliyorum. Göktürk ve Türk kavramları konusunda ise; benim asal belirleyenim demeliyim.
Bir yeni bilgi olarak Rıza Nur ve Atsız arasındaki manevi baba oğul ilişkisi maneviyatta kalmamış, İngiliz MI6 ajanı Fesli ruh hastasının yayına hazırladığı 'Sanem Adam' malumunuz üzere, Dr Nur'un anılarından derlenmiştir.
Kesine yakın bir bilgi olarak şimdi göçük; ateşi bol olsun bu fesli ruh hastasının, Dr.Nur'un bu minvalden manevi oğlum dediği Atsız'a 10 bin TL telif hakkı ödediğine dair bu konuda anıların anlattığı bir videoda beyanları vardır. Bunu You tube'dan bulup, izleyebilirsiniz.
Konuya Ek: Dr. Rıza Nur'dan sadece Mısır da İngilizlere bıraktığı üç ciltlik Hatıratı'ndan mamül 'Sanem Adam' telifi olarak onbin lira değil, bir de köşk sahibi olmuş Hüseyin Nihal Atsız...
İyilik esenlik dilerim, saygı ve selamlar...