Ne kadar bilmediğimizi biliyor muyuz
Herkes için böyle mi elbette ki bilmiyorum? Kendi tarafımdan bakınca, yaş ilerledikçe yapılamayanların telâşına düşüyor kişi. Bir ara bayağı bir takıntı olmuştu bu bende. Baktım ki olmuyor; çünkü dünlerde yapılamayanların telâşından bugünlerimi yitiriyorum. Okunmayan kitaplar, yazılmayan yazılar, yapılamayan bazı aktiviteler vb.
Gerçekte ne kadar bilip bilmediğinizi okuyarak, gezip görerek fark ediyorsunuz. İlk şiirimi yazdığımda edebiyat hocamdan aldığım onay, beni havalara uçuracak kadar sevince boğmuştu. Sonra ara ara yazmaya başladığımda edebiyat hocamın verdiği onayın etkisiyle kendi kendime, güzel şiir yazıyorum diye bayağı bir havalanmıştım ama sonra baktım ki öyle değilmiş kazın ayağı. Okuduğunuzda ne kadar basit yazdığınızı, aslında ne kadar çok şey bilmediğinizi anlayabiliyorsunuz.
Okulda ilk İngilizce dersini aldığımızda, öğrendiğimiz birkaç cümleyi aramızda tekrar ederken, sanki sular seller gibi İngilizce bildiğimizi zannederdik. Geçmişe bakınca gülmekten kendini alamıyor insan.
***
Beşiktaş Musûki Cemiyetine devam ederken solfej dersinin olduğu günler hocamız derse girmeyenlere “tabii buradaki arkadaşlarımız, sular seller gibi biliyorlar solfeji” diyerek yarı şaka yarı ciddi takılmaktan geri durmazdı. Müzikle ilgilenenler bilir, solfej ağırdır ve kendinizi vermez, çalışmaz iseniz hiçbir şey öğrenemezsiniz.
Adına “cahil cesareti” mi dersiniz bilemem, bazı insanlar bilmediklerini bilmediğinden çok fazla konuşur ve iddiacı olurlar. Bunu siz bilirsiniz ama yüzlemek ne kadar mümkün dür?
Okumaya, araştırmaya her zaman meraklıydım ancak hayat şartları, koşuşturma derken bir bakıverdim ki zaman nasıl da geçmiş. Okudukça ne kadar az şey bildiğimin farkına vardım ve bazen derdim ki kendi kendime, alıp da okuyamadığım bunca kitabın içindekileri bir huni ile akıtabilseydim başımdan içime. Artık bu telâşın içinde değilim ancak elimden geldiğince yapamadıklarıma yetişmeye çalışıyorum ve bu da beni mutlu ediyor.
Bu konuda aşağıya alıntıladığım ve benim hislerime birebir tercüman olan yazıyı okuduğunuzda gerçekten bazı şeylerin farkındalığını göreceksiniz.
Benden size son söz, hayat bir an o da bu an, yapacak bir şey var ise bugün, bu an yapmalıyız diyorum.
*****
*Hayatımızda en az kullandığımız kelime, ’bilmiyorum’ kelimesidir.
Cahil insan, cahil olduğunu bilmeyen insandır
Hepimiz çok akıllı olduğumuzu ve çok şey bildiğimizi düşünürüz. Bilmediğimiz şeyler varsa bile, yine de akıllıyızdır kendimize göre. Oysa gerçekte hiçbirimiz en azından düşündüğümüz kadar akıllı değiliz ve düşündüğümüz kadar da çok şey bilmiyoruz.
*Yaşayan en büyük bilim insanlarından birisi olan Stephen Hawking şöyle der: “Bilginin en büyük düşmanı cehalet değil, bildiğini zannetmektir.”
İşte insanın tarihsel paradoksu, bildiğini sanma yanılsamasıdır. İkili ilişkilerimizde de karşıdaki insandan daha akıllı olduğumuzu, onun tüm davranışlarının nedenini bildiğimizi düşünür ve çoğu zaman empati yapmaktan kaçınırız. Bu nedenle ikili ilişkilerimiz karmaşık bir yün yumağına dönüşür ve başarısız oluruz. İlişkinin öznelerinden birisinin diğerini, ya da her ikisinin birbirini küçümsediği bir ilişkinin başarılı olma olasılığı yoktur.
Cahil insan, cahil olduğunu bilmeyen insandır ve işte bu nedenle her şeyi bildiğinden emindir. Ancak okuyan, ara?tıran, bilime inanan bir insan ise cahil olduğunu bilir ve bu yüzden öğrenmeye çalışır, öğrenme sürecinin sonsuz olduğunun ve hiçbir zaman her şeyi bilemeyeceğinin farkındadır.
Bilgi öyle bir şey ki, öğrendikçe onunla ilişkili olan sınırsız sayıda diğer bilgileri de öğrenmeniz gerekiyor.
Keşke yüz yıl daha ömrüm olsaydı da, okusaydım. En azından ölene kadar okuyacağım. Ama geriye baktığımda, denildiği gibi, yine de sonsuz uzunluktaki bir kumsalda tek bir kum tanesi kadar bilgiye sahip olamayacağım. Ama bunu bilerek okumak daha da güzel ve anlamlı.
Hayatımızda en az kullandığımız kelime, ‘bilmiyorum’ kelimesidir. Bu kelimeyi daha sık kullanmaya başladığımızda ise, o muhteşem kibrimizi ve kemiklerimize kadar işlemiş cehaletimizi görmeye başlayacağız demektir.
Bana herhangi bir şey sorarsanız, size yanıtım ‘bilmiyorum, ama öğrenmeye çalışıyorum.’ olacaktır.
Ve son söz: Okumasaydım, ben de bilirdim her şeyi…
Erol Anar (dunyalilar.org)
Hâdiye Kaptan
YORUMLAR
sahaf
Sevgiler gönderdim.
Sağlıkla kal
Okumasaydım, ben de bilirdim her seyi. Buradaki tespit çok iyi. Çok bilmişliğin altındaki duygunun kibir olduğu da çok yerinde bir tespit.
İmam Gazali hazretleri ki, dini hiç bir bilgi kalmasa bildikleriyle tekrar dini inşa edecek bilgiye sahip olduğu söylenir. Onun güzel bir sözü var. Bilmediklerimi ayağımın altına koysaydım başım göğe ererdi diyor. Ayrıca alimlerin bilmedikleri hususta ben bu konuyu bilmiyorum demeleri, onların alim olduklarına delâlet eder.
Yine İmam Gazali cahille tartışmaya gitmeyin, ben hiç kazanamadım diyor.
Şiirde olduğu gibi yazı dilinizde tartışılmaz güzellikte. Tebrikler sayın Hoca m. Takdir ve saygılarımla. Sağlıcakla kalınız...
sahaf
Hayat içinde değerli zamandan bana ayırdığın kadarına teşekkürler ederim.
Sevgiyle
Sağlıkla kal.