- 504 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
B A L K A Y M A K Y E M E Z
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BAL KAYMAK YEMEZ
Uğurlu, Taşeli Orta Toros Dağlarının 1300 rakımlı yaylaklarında konuşlu Türkmen Köyü. Doğası devasa ardıç ve meşe ormanıyla kaplıyken şimdi, bunların yerini ceviz, kiraz ve elma türü meyve ağaçları almaya başlar. Ermenk Gökdere Çayının kolu Fariske Çayı Hacalardı vadilerinde mümbit üzüm bağı ve meyve bahçeleri mevcut. Ülkemizin idari organi zasyonu içinde önceleri Fariske Nahiyesi (Göktepe), Ermenek Kazası ve Konya Vilayetine bağlıyken 1989 yılından sonra Karaman Vilayeti, Sarıveliler İlçesine bağlı bir köy konumunda. Türkmen Köyü Uğurlu sakinlerinin en belirgin özelliği, soyadı Kanunundan öncesi var olan bir alışkanlığı halen sürdürmeleri. Bu alışkanlığı benimseyemeyen çok kişi mevcut toplumda. Bu alışkanlık, kişileri lakaplarıyla namlandırmak. Bu lakapların doğuş hikayelerini gocunmadan, seve seve paylaşmak ve benimsemek.
Fariske Nahiye Müdürü Akif Koçaş Daran Köyüne inceleme yapmak üzere gidecek. Bu ince leme esnasında Uğurlu Köyünün hoş sohbet muhtarı Vehbi Alagöz’ünde (Hatıp Hoca) bulunmasını ister. Hatıp Hocaya ulakla haber gönderir. “Köy Bekçisiyle yarın sabah Hacalardı Köprüsün de hazır ol.” diye. Muhtar Hatıp Hoca ve “Galle” lakaplı Bekçi Kerim, bildirilen saatten önce Hacalardı Köprüsünde hazır olur.
Uğurlu Köyü imamlar sülalesinden Hacı Omar oğlu Mustafa’nın oğlu olan Muhtar Vehbi (Hatıp Hoca) soyu, XV. Yüzyılda Uğurlu Köyünü yurt edinen Türkmen aşiretlerinden İmamlar cemaatına kadar uzandığı kanısındayız. Uğurlu’da konar göçer olarak eğleşen cemaatlerden birisi, temel taşı İmamlar olduğu bilinen gerçektir.
Galle Kerim gariban, çekingen ve mahzun bir karaktere sahip Türkmen yiğidi. Her şeye burnunu sokmayan, duydu ğunu gerekmedikçe duymayan, gördüğünü mezara kadar saklayan sır küpü şahsiyet. Hatıp Hocanın en yakın komşusu. Muhtar Vehbi, komşusu Kerimi gözetir ve himaye etmek için maiyetine alır. Yanından ve köy odasından pek ayırmaz. Ha calardı Köprüsü, Fariske Çayının ortasından akarak geçtiği Hacalardı mevkisinde. Dörtyol ağzında. Hacalardı mevkisi za ten, Uğurlu köyü sakinlerinin bağ, bahçe ve su değirmenleriyle iremlik konumunda. Bilinmedik, varılmadık bir yer değil.
Nahiye Müdürü Akif Koçaş Bey’de Köprüye sabah vaktinde gelir. Su değirmeninde ayak üstü hoş sohbetten sonra binekleriyle yola revan olurlar. Tatlı dilli, nüktedan ve güler yüzlü bir şahsiyet olan Hatıp Hoca’nin hoş sohbeti tükenme den Günder Köyü üzerinden sarıçam ormanlarının içinden Musluk Belenini aşarak Gevne-Daran Çayına ulaşılır. Bu çay ancak, konar, göçer Türkmenlerin üzerine inşa ettiği sanat eseri ahşap köprü sayesinde geçilir. Daran’a bu köprüden baş ka en yakın geçiş yeri kilometrelerce uzakta. Çok dolaşmak gerekir. Ahşap Köprüyü geçiş esnasında üzerine binen yük arttıkça şiddetli sallandığı için insanlar tek, tek geçiş yapar. Müdür bu köprüyü dikkatli bir şekilde inceler ve yapımına bile hayret eder.
Öğle vaktine doğru Darana’ ulaşan Nahiye Müdürü ve yanındaki misafirleri muhtar, köyün girişinde davul zurnayla karşılar. Köyün içerisinde görülmesi gereken ve çevre düzenlemesi yapılacak yerler görülür. Köy Camisinin ihtiyaçları, ma halle çeşmesinin yeri tespit edilir. Muhtar, Nahiye merkezi ile ulaşımlarında etkin olan, yol veren Ermenek Gökdere kolu Daran çayının üzerinde bulunan Daran tahtalı köprüsünden söz eder. Bu köprünün tamiri ve bakımı için özellikle yardım ister. Nihayetinde köy muhtarının misafirleri için hazırladığı ikram sofrasında cümle heyetle buluşulur.
Daran Muhtarı misafirleri için, sütlü çorba, et kavurma ve sebze yemeği ikramında bulunur. Yemek sofrasında U ğurlu Köyü Bekçisi Galle Kerim, Müdür Beyden çekindiği için rahat hareket edemez. Yemeği, yiyip, yemediği belli olma yacak şekilde çekinerek yer. Bu durum da Müdür Akif Bey’in gözünden kaçmaz. Bekçinin tahta kaşığı yemek tasına dal dırması ile çekmesi bir anda olduğunu görür. Afiyetle yenen yemekler, her kişinin damağında enfes bir tat bırakır. Ye mekten sonra Daran Muhtarı, misafirlere kara kovan balı ve yanında keçi sütü kaymağı ikram eder. İki kişinin önüne bir bal kaymak sahanı gelecek şekilde sofraya yeterince bal sahanı konur.
Nahiye Müdüru Akif Bey, Uğurlu Köyü Bekçisi Galle Kerim’in çekindiğini gördüğü için balı yemeye başlamadan önce;
“- Haydi bakalım, Bekçi. Bal yeme açılışını sen yap” der.
Bu sözü işiten nüktedan Hatıp Hoca, latife olsun diye;
“- Müdür Bey, Kerim Bal, kaymak yemez” sözü aniden dilinden dökülür.
Müdür; “Muhtarım bal, kaymak yenmez mi? İnsana güç kuvvet verir” der.
Bekçi Galle Kerim de; “-Evet, bal kaymak yemiyorum Müdürüm” diyerek Hatıp Hocanın sözünü tasdikler. Bal yemek için yer sofrasına asla yaklaşmaz.
Müdür Bey; “-Bu nasıl beslenme anlamıyorum?” der.
Hatıp Hoca; Galle Kerim’e bal kaymak yemesi için ısrar eder. Fakat Kerim, bal ve kaymaktan yemek için bir türlü ikna edilemez. Daran Muhtarının misafirlerine ikram ettiği leziz yemek kaymak ve balla tatlıca sona erer.
Müdür Akif Bey ve heyeti geç vakit dönüş yoluna revan olur. Hatıp Hoca, Galle Kerimin bal yememe konusunda geçen sürede hiç söz etmez. Hacalardı Köprüsüne gelindiği vakit, Hatıp Hoca ve Galle Kerim, Müdür Beyden ayrılır. Muhtar ve Bekçi Uğurlu Köyü yoluna sapar. Yol üzeri “Çaylağı” mevkisine varınca Muhtar Hatıp Hoca Kerime sorar.
“-Kerim, Bal ve kaymağı neden yemedin? Ben bir şaka yapmıştım . Fakat yememek içinde çok inat ettin. Güzel ikramdı, bu durumu anlamadım. Daran Muhtarına ve Nahiye Müdürüne karşı pek hoş olmadı” der.
Bekçi Galle Kerim’de; “ Sen, latife yapmak için de olsa, Kerim Bal kaymak yemez” dedin. Kocaman Nahiye Müdürü nün yanında, Uğurlu Köyünün Kocaman Muhtarını, Hatıp Hocasını yalancı mı çıkarayım. Bu bana ve sana yakışır mı? Canım gitti amma, seni yalancı çıkarmamak için bal ve kaymağı yemedim” der.
Muhtar Hatıp Hoca da; “Kerim, o bal kaymak yenmez mi. Ben, Müdür Beye latife olsun diye şakacıktan bal kaymak yemez dedim. Israrıma rağmen yemediğini görünce, gerçekten bal kaymak yemez sandım. Şimdi anladım ki, senin gibi mert ve can ciğer dost az bulunur. Canımı azrail’e emanet etmem, Fakat sana güvenim sonsuz, emanet ederim. Helal ol sun sana” der.
Bu hikayeden sonra, Galle Kerimin ikinci lakabı. “Bal kaymak yemez” olur.
Buna, “Kalkacağın yere oturma, Geri alacağın sözü söyleme ve Can ver, sır verme, Arkadaşın iyisi yolda belli olur, Büyüklerine saygılı ol ” derler.
Süleyman YILDIZ
Nisan- 2020
Nisan- 2020
Süleyman YILDIZ
(Lemos 5303)
YORUMLAR
Kaleminiz daim olsun. Beğeniyle okudum ve köprü görseli çokkk güzel.
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Yazıyı beğenileriniz için saygılar
Hocam böyle bir hikayeyi sanki film olarak izlemiş gibiyim ama hatırlayamadım dostu yalancı çıkamamak için sevdiği şeyden vazgeçmek ne güzel bir erdemliktir böyle insanı duygular kalmadı galiba çocukken komşuda yemek yerken utanarak yemek yerdim çok sevdiğim bir yemeği ikinci tabağını istemek zor gelirdi bu alışkanlık halen devam eder bende anladimki çocukluk çağlarında doymayi öğrenmişim .bu hikaye çocukluğuma götürdü beni
Türkmenlerin yaptığı ahşap köprü hala duruyormu yeniden tadilatı yapıldımı keşke onun bilgisinide verseydiniz
Tebrik ederim bu güzel paylaşımı değerli kalemi sevgiyle kalın hoşçakalın