- 577 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
YÜZÜ GÜLMEYEN ŞEHİRDEN MEKTUP
Bağışlamayan şiirlerdir, ben değil... Ben insanlara olan umudumu hiç yitirmedim. Çelikten bir dirençle küçücük sevinçleri birbirine çok ekledim. Bana yapılmış haksızlıklar için hala acıtan mısralar yazan ben değilim. Iki yüzlü sarılmalarla ben kirletmedim paylaşımları. Hem silah hem barış satmadım kimseye. İstasyonları, otogarları ben yakmadım. Havaalanlarını ben bombalamadım...
Bağışlamayan şehirlerdir, ben değil…
Bir aşktan düştüm… Elini ilk uzatan yalnızlık. Yaşıtım bir keder yolumu gözlüyor şimdi. Hikayelerden çığlıklar temizlenmeden kalem almayacaktım elime. Acele ettim. Karbon kağıdı konup çoğaltılmış gecelerden hüznümü saklamalıydım. Kendi uğultularımda çürümemek için sürekli konuşmalıydım. Bir aşktan düştüm... Elini ilk uzatan çok eski bir yenilgi...
Dertler üst üste gelir miydi? Iki bayram arası ölümler artar mıydı? Gurbetten gelmişim. Evimizde bir sessizlik. Anam, babam kardeşlerim susuyorlar. Ağlamışlar daha önce, hem de çok ağlamışlar. Gözlerin ana dilini bildiğimden yüzüme bakamıyorlar. Ben de soramıyorum. Dedem mi ölmüş?.. Bir orman yangını başlıyor, içimdeki hayvan yanıyor. Evet, dedem ölmüş! Bağırıp bağırıp kapatıyorum gözlerimin kepenklerini. Çok sonra içimde bir anıt uyanıyorum. Dedem ölmüş, masalını kulaklarımdan alıp gitmiş...
Felaketler üst üste gelir miydi? Ağlayan gökyüzü kaç şehir boğabilirdi? Sokakta bir sessizlik... Çocuklara oynamak yasak mı? En son bir hafta önce son kez oynuyorlarmış gibi yağmura aldırmadan, korkusuzca oynamışlar. Hemen ertesi arsızca yeniden yağmış yağmur. Sokaktan bir ırmak geçmiş ve tutunacak bir şey bırakmamış bizlere. Göz acıdı, dil acıdı.. Geride kalan talana yürek acıdı. Sığındığım çocuk sesleri susmuş, ortada kalmışım…
Bağışlamayan mevsimlerdir, ben değil…Bana yıllardır küskün, ağlama ustası Nisan, öfke imecesinde Mayıs ve Haziran’ı da ayartır… Güller kirli sularda akar. Şiir de, kadında ağlar. Ben değilim bu sellerin, bu depremlerin ve salgınların sebebi. Tabiat intikam alır, benim de evim başıma yıkılır. Düş yetmez artık. Sevinci hırpalanmış bir zaman yüzü gülmeyen şehirler kalır geride. Güz bakışlarda üşür herkes. Bağışlamayan gökyüzü, yeryüzü.. Bağışlamayan ateş, su ve rüzgardır, ben değil...
Maviye ve yeşile bakılmaz artık...
Felaketlerin hemen ertesi başlar son göç... Yağmaktan tükenmiş gökyüzünde gecikmiş bir güneş. Bir günde o kadar
değişmişiz ki yaralarımızdan tanıyoruz birbirimizi. Şimdi mayalanır ayrılık sözleri. Bir söylentide yalnızlığımı sevdiğimi anlatıp durdular ama öyle olsa böyle sımsıkı kucaklar mıydım gidenleri? Sanki bir daha hiç gülmeyecek gibiyim. Mutlu olduğum bir zamanda mumyalatmalı mıydım kendimi?
Felaketlerin hemen ertesi başlar da son göç, dünyadan öteye kim gidebilir ki?
YORUMLAR
Ertan Akyüz
Çok teşekkür ederim.
Sevgimle
Ertan Akyüz
Teşekkür ederim.