- 297 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖZLERİN YETER!
***
Korona tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. Her gün TV’lerde, gazetelerde, sanal ortamda türlü türlü haberler yayınlanıyordu. İki kişi bir araya gelince sohbet koronadan başlıyordu. Ambülansları acı sesi sokaklarda yankılanıyor; sesiz sedasız cenazeler kalkıyordu…
*
İşe gitmek zorunda kalan yoksul insanlar korka korka otobüslere binmek zorunda kalıyordu.
*
Delikanlı tıklım tıklım dolu otobüse güç belâ binebildi. Koridordaki tutamaklara erişmek için uzandı. Uzanmasıyla eli boşa çaldı ve tökezleyerek yan koltukta oturan genç kızın kucağına yığıldı kaldı. Neye uğradığını şaşıran genç kız birden “Ay! Dikkat etsene be ayı!” diye bir çığlık attı. Otobüsteki yolcuların bakışları o yöne çevrildi.
*
Genç kız öfkesinden “Utanmaz! Terbiyesiz! Üstüme otursaydın bari!” diye bağırmaya başladı. Genç adam hemen kendini toplayıp, doğruldu ve tutamaklara ulaştı. “Çok özür dilerim. Düştüm ben…” diyebildi. Genç kız, “Utanmadan bir de düştüm diyor pislik!” diye bağırmaya devam etti. “Yolculardan bazıları “Ayıp ama ayıp! İnsan biraz dikkatli olmalı,” diye genç kadından yana oldu. Bazıları da “Olur böyle hatalar, meseleyi abartmayın!” diye delikanlıyı destekledi.
*
Herkesin yüzü maskeliydi ve yalnızca gözleri, kaşları, alınları ve saçları görünüyordu. Genç adam kendini toparladıktan sonra hakaret eden genç kıza doğru sert bir bakış attı. Geniş ve düz bir alnının altında çayır yeşili gözleri ışıl ışıl parıldayan, atın saçları omuzlarına dökülen bir kızdı bu. Genç kızın insanın içini okşayan ışıltılı bakışlarıyla karşılaşınca delikanlı yumuşadı. Kızın hakaretlerine cevap vermek için hazırladığı sözcükler boğazında düğümlendi. Sustu ve başını yana çevirdi.
*
Genç kız da sert sert bakan delikanlının alnına dökülen simsiyah, kıvır kıvır saçlarıyla ve yay gibi kaşlarının altında parlayan kara üzüm tanesine benzeyen gözleriyle karşılaşınca hakaret etmeyi kesti. “Hiç de ayı gibi birine benzemiyor. Galiba biraz fazla ileri gittim,” diye düşündü.
*
Yolculuk boyunca bakışları ara sıra karşılaştıkça ikisi de yumuşadı, öfkeleri yatıştı. Otobüs ilerledikçe duraklarda dura kalka yolcular azaldı. Sonunda ikisi de aynı durakta indiler. Merdivenlerden inerken tekrar bakıştılar. Sokakta biri bir yana, öteki diğer yana giderken çaktırmadan dönüp dönüp göz attılar birbirlerine.
*
Her gün aynı saatlerde aynı otobüste buluşan bakışlar gün geçtikçe alevlendi. Delikanlı “Tam aradığım bir kız. Ne kadar güzel gözleri var. Saçları bal renginde…” diye düşündükçe genç kız da, “Kömür karası saçları ve kara üzüm gözleriyle çok etkileyici bir oğlan…” diye düşünüyordu.
*
Bakışmalar ilerledi ve yangın bacayı sardığı günlerde bakışmalar yerini “Günaydın, Nasılsınız?” gibi sözcüklere bıraktı. Delikanlı “Benim adım Aydın” dedi. Kız da utana sıkıla “Ben de Aydan…” diyebildi. İkisi de “Adlarımız da ne kadar birbirine uyumlu,” diye sevindiler.
*
Bir gün son durağa gelince oğlan, “Aydan istersen şu karşıdaki parkta azıcık dolaşalım, sonra gideriz işe,” deyince kız “Niye olmasın!” diye yanıtladı.
*
Sabahın serinliğinde parkta kimsecikler görünmüyordu. Çiçeklerin baygın kokusunu duya duya; kuşların cıvıltısını, havuzlardaki suların şırıltısını dinleye dinleye dolaşmaya başladılar. İkisi de maskelerini çıkarmaya çekiniyorlardı. Sonunda dayanamayıp “Maskeleri indirelim mi?” dediler.
*
Önce genç kız maskesin hafifçe çenesine doğru indirdi. Delikanlı gördüğü manzara karşısında afalladı. Genç kızın çilli bir yüzü, kocaman, kanatlı bir burnu, eğik bir ağzı vardı. Kız oğlanın şaşkınlığını anladı ve tatlı gevrek sesiyle “Sen de indirsene maskeni,” dedi.
*
Delikanlı utan sıkıla maskesini çenesine doğru sıyırdı. Afallama sırası genç kıza gelmişti. Delikanlının Temel Reis gibi öne kıvrık kocaman burnu ağzına değecek gibi uzanıyordu. Yanağında kocaman bir et beni kızarıyordu. İkisi de “Ne umduk ne bulduk!” der gibi şaşkın şakın bakıştılar. Bir süre tek kelime etmeden öylece dolaştılar.
*
Neden sonra genç kız kendini topladı. “Üzülme Aydın, bizim yüreklerimizin ışıltısı gözlerimizde! Gözlerimiz yeter,” diye kekeledi ve delikanlının ellerini tuttu. Delikanlı “Haklısın Aydan, ben senin kucağına düşmeseydim ve korona yüzünden maske takmasaydık birbirimizi beğenmez, tanışamazdık. Gözlerimiz yeter,” dedi.
*
O da genç kızın yumuşacık ellerini avuçlarına aldı. “Bu korona denen illet ve maske bizim sevgimizin mimarı oldu,” dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.