- 382 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANA BENİ EVERSENE- 1
Çok eskilerde evlilikler genelde; "Davul dengi dengine" düsturu ile yapılırmış. Şah, şahtan; padişah padişahtan; prens başka bir prensten ve prenslikten; çiftçi bir başka çiftçiden; çerçi başka bir çerçiden; çoban başka bir çobandan; evlilikler yapmak suretiyle davulu denkleştirmeye çalışırlarmış. Kast sistemi olmayan toplumlar da bile evlilik sosyal seviye ve çevre belirlemede her zaman başat konumda olmuş. Bunun dışına çıkanlar, ya tart edilir, ya da düşkün ilan edilir ve topluluk dışına bir tür atılırlar. Geçmişten günümüze gelen acıklı aşk hikayeleri bize bu durumu çok güzel anlatmaktadır. Leyla ile Mecnun; Kerem ile Aslı; Ferhat ile Şirinden başlamak üzere, aşka dair bütün hikayelerin mutsuzlukla son bulması bu çapraz düşüşlerin ürünüdür...
Bizim kuşağa gelindiğin de, okuma ve yazmanın devreye girmesi, toplum ve devlet ilişkilerinin farklılaşması, evlilik müessesesini de doğrudan etkilemiştir. Tabi her sosyal durumda olduğu gibi, evliliğe bakışta, bir tür erkek merkezli, erkek egemen bir anlayışla süre gelmiştir. Evlilikte belirleyici olan hep erkek olmuştur. Bugün bile halen evlilikte erkeğin bu belirleyici konumu sür-git devam etmektedir. Bir erkek istemedikçe onu istemediği biri ile evlendirmek halen çok kolay değildir, ama bir kız istemese de halen istemediği biri ile evlendirilmesi mümkündür. Erkek belirleyiciliğini sürdürürken, ailelerin de erkek üzerindeki, belirleyicilikleri eskisi kadar kuvvetli olmasa da devam ettiği bilinmektedir. Bu durum kız çocukları için halen daha fazla belirleyicidir. Erkeğin halen belirleyici olması, okuma-yazmanın devreye girmesi; erkeğin yeni statüler elde etmesi evliliklerin mahiyetini de kısmen değiştirmiştir. Süre gelen olumsuzlukları tam ortadan kaldıracak güç ve konum da olmasa da, kısmi bir değişiklik söz konusudur. Ancak statü olarak kızın-kadının erkekten bir ve ya bir kaç adım geride olması halen gözetilen bir durumdur. Burada davulun dengi dengine çalması dünkü kadar çok istenmemektedir. Bu pek mümkün de olmamaktadır. Ancak evlilikler de sosyal statü hem aileler bakımından, hem de bireyler bakımından ağırlığını halen hissettirmektedir. Evliliklerde eğitim belirleyici konuma yükselmiştir. Ancak bu erkeğin lehine bir gelişmedir. Seçimi halen ve çoğunlukla erkek yapmakta ve eş değer statüde ve ya bir üst statüden kadınla evlenmeyi göze alan erkek sayısı halen çok sınırlıdır. Mutlaka bir alt statüden bir kadınla evlenmek ailenin daha kolay varlığını sürdürmesinin garantisi olacağı gözü ile bakılmaktadır. Bu bir inançtır ama doğru olup olmamasını anlamak için ciddi araştırmalara gerek vardır. Bunun böyle olmasını sağlayan gizli dürtü, aslında kadının zayıflığından istifade etmekten başka bir şey değildir gerçek anlamda. Yani erkek egemen hakimiyetin sürdürülmesi, ailenin de ayakta kalmasını daha kolay sağlayacağı inancı. Bu inancın kırıldığı toplumsal kesimler var mı? Evet vardır ama yeterli olduğunu kimse iddia edemez. Yalnız şurayı gözden kaçırmamak lazım; erkek olaya böyle bakıyor da, kadın farklı mı bakıyor? Hayır kadın da bu durumu çoğu zaman hazmedilir bulmaktadır. Kadınların da çoğunluğu, evlilikte sosyal statü denkliği aramazlar, erkeğin her anlamda daha güçlü olması gerektiğine inanırlar. Erkek dediğin! Diye başlayan cümlelerin çoğu kadınlara ve kızlara aittir, bunu da unutmamak lazım. Bizim toplumumuzda, kendisinden bir alt statüde bir erkekle evlenmeyi göze alan kadın sayısı yok denecek kadar azdır. Bu durum batı toplumlarında kısmen görülen bir şeydir, ama, biz de halen ciddiyetini koruyan bir durumdur. Hem erkekler, hem de kadınlar tarafından; ya denklik istenmekte, yahut da erkeğin daha güçlü bir statüye sahip olması istenmektedir.
Hayrettin YAZICI
(Devam edecek...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.