- 259 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Faiz 21
Ganimetçi olan savaşın tüm çıplaklığı ve tüm dehşeti savaş sonrasıyla ortaya kondu. Savaştaki ölümler nedenle tarlalarda çalıştırılacak kölelerin bile kalmadığı görüldü. Bu kısa düşünce fasılası sırasında da El, kendi faydacı propagandasına devam ediyordu. Bu kes de ölmeyi öldürmeyi övmek yerine, "nefsinize zulüm etmeyin" demekle ölmeyi öldürmeyi yeriyordu.
El öldürmeyi yermekle şöyle diyordu “bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir”. "Canı ben verir ben alırım" diyordu. Oysaki El, El mülkü yolundaki insanlar birbirini öldürüşle olurken El, insanın gözünün yaşına bakmıyordu.
Yine El "Cennet karşılığında can ve mallarınız satın alınmıştır ne güzel alış veriş değil mi?" derken ve " eğer El yolunda ölür veya öldürülürseniz bu size ağır mı geliyor?" derken El ’in başka yer ve başka başka zamanlarda söylediği "bir insanı öldürmekle tüm insanlığı öldürmüş olursunuz" dediği kendi sözünü unutuyordu.
El yolu neydi? Takdire razı olmak, El yoluydu. El yolunda ölmek, öldürmek El yoluydu. Bir kişiyi dahi öldürürseniz tüm insanları öldürmüş olma anlayışlı düstur bile El yoluydu. Ganimet elde etmek te El yoluydu.
Hatta El ‘e inanmayan “kâfirlerin” malını, ırzını, canını talan etmek, çalmak, hırsızlamak ta El yolu olup meşru oluştu.
Bu sözleri, gündelik yaşamın karşılık bağlamında koparıp; rast gele yerlerde, rast gele tekrarlarıyla söylerseniz; bu sözler o rast gele olayın anlam etkisine bürünürler. Ve özel anlam etkisinden sıyrılan her türlü sözler serseri mayın patlaması gibi yeni imge anlamlarıyla hikmetli, büyülü söylemlere dönüşüp, zamanlar üstü söz olurlar.
El takdiri kolektif zenginlikleri El mülkü yapmıştı. El takdiri sonrasında kolektif yapının içinde varsıl yoksul çelişmeli çatışma ortaya kondu. Bu çelişme ve çatışma zenginden fakire doğru bir sömürü yağmalı hırsızlığa dönüştüğü gibi zengin malına, yani El malına karşı da bir hırsızlık ve tasalluttu.
“Bir hırsızlık malı kimin yanında çıktıysa onu alı koyun (köle edin)” söylemindeki tasallut fakirle, fakir arasında da bir belirsizliğe sahipti. Fakirin çalınacak bir malının olması çok uç bir durumdu. Gündelik kullanımı olan neyi varsa ancak onu çalınabilirdi.
Bu durumda da gündelik eşyası çalınan fakir, kutsal ve hikmetli sözlerin gereği olarak “hırsızı yanında alı koyup, onu köle yaptığında” sorunlar baş gösterecekti. Sadece gündelik kullanımı olmakla malı çalınan fakir, malı çalan diğer fakiri köle olarak alı koyduğunda onu çalıştıracak bir mülkünün olması akla ziyandı. Dahası fakirin, karnını doyuracağı bir köleye sahip olması çok çok zordu. Akla muhaldi.
Zaten El takdiri insanı kolektif güvenceden koparılmakla kişinin başına gelen fakirliğe, sömürüye, kişiyi razı etmekti. “Hırsızlık malı kimin yanında çıktıysa onu köle olarak alı koyun” türü bu tarz El takdiri söylemler El takdiri nedenle ortaya konan hırsızlığı, hırsızlık malını daha baştan olağan kabul etmişti.
Bu söylemler hikmetli söz olmaktan çok insanı, kendi başına gelene razı edici söylemlerdi. Bu gibi sözler insanın başına gelip te üssel belirsiziyle olan davranışlara açılım yaptırıyordu.
“El size hikmeti olan sözden başkasını söylemez” diyordu. El açık açık söylemese de El ‘in takdiri olan bu hikmetli söze göre hırsızlığı El takdir etmişti. Bu söze göre “fakir alı konulmak için” bulunduğu yerde bulduğunu çalacaktır.
Sina çölüne doğru yola çıkanlara Yehova “Ey İsrail oğulları Mısırdan çıkarken eliniz boş çıkmayın. Mısırı soyun” diyordu. El ‘e göre hırsızlık vardır. Ama doğru olan yeğlenen kendi aralarında hırsızlığın yapılmamasıydı.
Örneğin; kâfirin canını malını soymak El inanıcına farzdı. Fakirin yaptığı hırsızlığa doğru da deseniz, eğri de deseniz El takdirine göre fakir, kendisine hırsızlık üzerinde yeni yaşam alanı açacaktır.
İnşanın temelinde hırsızlık ta yoktu, hırsızlık yapıp yapmama konusu da yoktu. İnşanın temelinde hayatın korunması olan doğadaki sağlamaları, birbiri üzerinde paydaşlıkla, işlerge kuvveti belirli bir eş anlı süreçlere çevirmekti.
Kolektif süreçler nasıl sizin unuttuğunuzu diğeriyle hatırlama yapan süreçlerse; kolektif süreçler yine siz av yaparken diğerinin dinlendiği; bir başkasının sizleri koruduğu eş anlı süreçleridir.
Yani kolektif süreçler eş anlı ve birlikte olanla birlikte giden süreçlerdi. Sınırlı sayıda sağlama olan olasılıkları başlatıp bitirmekle gerçekleşen süreçlerdi.
Kolektif zaman bütünseldir. Kişisi zaman parçalıdır. Kolektif zamana göre süreçler birlikte başlar birlikte biter. Kişisi zamana göre süreçler farklı farklı zamanda başlayıp farklı farklı zaman içinde biterler.
Kolektif zamana göre birlikte başlayıp, birlikte biten süreçler içindeki enerji; bir briçimden başka biçimlere dönüşür. Ortaya işlerge kuvveti dediğimiz bir tahrik kuvveti konmakla, işlerge kuvveti kendi kendisini harekete geçirir.
Eş anlı ve olasılıklı belirmeler haliyle seçme ayıklamalı kolektif süreçleriyle ortama bir güvenceydi. Seçme ayıklamalar kolektif özneye göre olmakla ortam, kolektif ÖZNELLİKTİ. El takdiri, ortamdaki kolektif güvenceyi kaldırdı. Böylece kişi kolektif gücünden ve kolektif emeğinden beslenemez oldu.
Kişi kolektif yasalara göre bileşimle ve işlerge kuvvetiyle üretiyor ama üretimin sonunda kolektif emekten payının tümünü ihtiyacı kadar, yeteneği kadarla alamıyordu.
Takdire göre, rızk olana göre “nasibi kaşığından çıkıyordu”. Kolektif güvenceden yoksun kalan kişinin kaşığındaki nasibi de kıt çıkınca, kişi üzerinde hırsızlık gibi gasp gibi türlü biçimleriyle açlığın üssel davranışları beliriyordu.
Böylesi bir çaresiz durum karşısında hırsızlık yapıp yapmamak değil, hayatın kendisi kutsaldır. Kişinin yalıtıma olan egosunu koruyacak olan davranışlar kutsaldır. Kişi yaşayacak durumun güvencesinde olmalıydı ki kişiler belli öznel ve özgecil değerlere sahip olsundular.
Ortamda kolektif sürecin güvencesini ve kolektif kişinin emeğini kişiden koparıp ta mal olarak, mülk olarak efendiye veren bir El takdiri vardı. Hırsızlık; içinde El takdiri bulunan kolektif alanda anlam kazanıyordu.
Açlık El takdiriydi! Ki hikmeti kendisinden menkul olup hikmetinden sual olunmazdı! Açlığa katlanmanız ve sabretmeniz gerekiyordu! Hırsızlık kendinizin ürettiği kırpılmış kendi kolektif payınızı veya nasibinizi; sizin başka yoldan elde etmenizle ortaya konuyordu.
Kısacası siz, sizlerden alınıp Nemrut’a, Hamurabi’ye, İbrahim’e verilen kolektif mallarındaki kolektif zenginliklere yöneldiğinizde, El yasalarına göre hırsız oluyordunuz.
Eğer siz kolektifin malını, kolektif güvenceyi ve kolektif gücü efendiye vermeseydiniz, hırsızlık yoktu. Ve hırsızlık üssel davranışı zenginlik-fakirlik potansiyeline uygun eğimler içindeki ortamını bulamayacak; hırsızlık olarak belirmeyecekti. Hırsızlık, kolektif güçten; kolektif güvenceden yoksun bırakılmanın üssel davranışlarıyla beliriyordu.
Hak, kolektif işlergeyle (tahrikle) sağlanan ve üreten ilişkiler nedenle doğuyordu. Kolektif üstelle üreten davranışlar içindeki kolektif paylaşımından doğuyordu. Köleci sistem içinde hak, El takdiriyle rızk; olmuştu. El "takdir etme hakkı" olan güç olmakla, Hakk’tı.
El ‘in kolektif zenginlikleri efendiye vermesi, hem hileydi. Hem hırsızlık malıydı. Efendinin "benim dediği mal, mülk kolektife işleyim içinde ortaya konan emekten doğan mal mülk ve zenginliklerdi".
El yönetimin tekil söylem gücü eylem gücü olarak ortaya çıktı. El yönetimin karar alan gücü olarak kolektif imgeyle yer değişti. El ’in söylemleri kişi benciliği köpürtmek üzere kurguluydu. Tuzak ta buradaydı. Tuzağa düşme eğilimi de bu kişi benciliğe olan hitaptı.
Kişi benciliği köpürtüp, kabartan eğilim; ters yönden kolektif bilincin kaybedilmesi; kolektif bilincin unutulması olan eğilimdi. El köpürttüğü bencilliğe hitap etmekle kişiler üzerinde kişilerle kontak kuruyor. Tahriki oluyordu. Bu tahrik ile El kolektif zenginliğe, efendi adına el koydu.
El kolektife ait malı müsadere etti. Sonra müsadere ettiği malın mülkün nasıl hırsızlık malı olacağı söylemini ortaya koydu. Yani El, kolektife ait hırsızlık mallarını efendiye vermekle efendiye verdiği bu malları öncel takdir söylemi altında gizliyordu. El ’in efendiye verdiği bu malda "benim de hakkım var" derseniz servet düşmanı hırsız oluyordunuz.
Bu gizleme altında günah olan, haram olan kolektif zenginliğin yağmalanmasıydı. Efendi yağmacılığının kendisi hırsızlık anlayışıydı. Hırsızlık efendinin sahipliğine vaki olacak tecavüzle hırsızlıktı. Kolektifin malına yapılacak bir tecavüze El, iş bilirlik; iş bitiricilik diyordu. "El neyi nasıl yapacağını bilir. Sizin rabbiniz olan El iş bitiricidir" diyordu.
El ’in iş bilirliği ve El ’in iş bitiriciliği kolektif olana karşı kolektif olmayan söylem ve eylemin iş bitiriciliği ihale komisyon takibiydi. Vaat edilen bir komisyon karşılığında El, can ve mallara el koyuyordu. Yoksulluğa hırsızlık payı kalıyordu. Hırsızlık ta yasaktı.
Kolektife ait zenginliklerin efendiler yararına efendilere el değiştirtilmesi, kolektif paydan yoksun kalanlara hırsızlık damgalı söylem olması öncel takdirden sonra başlıyordu.
El yasalarına göre “Hırsız malı kimin yanında bulunursa o kişi alı konulup köle ediliyordu”. Yani öncel mal takdirden sonra; El takdir olarak hırsızlık gerçekleşmişti.
Öncel mal takdir etmek gibi maldan mahrum bırakmakta yani hırsızlık ta El ’in öncel takdiriydi. Fakat kâfir malını yağmalar olmadıkça, fakire hırsızlık yapmak ta yasaktı. İyi de hırsızlık malı zenginin yanında da bulunamaz mıydı?
El zenginlerin hırsızlıklarına, zenginlerin kötülüklerini (zalimliklerini) "cehennemde baş aşağı etmek için ve onları azdırdıkça azdırmak için" zalime izin veriyordu. Bu söylem El ‘in kendi takdiriyle yoksul kıldığı fakirlerin gazını almak için söylenmiş bir sözdü. Zalimlikler kişisi zenginliktendi. Zenginler kişisi servete sahip zalimlerdi.
İstisnaları, El takdirli tarihsel oluşumu haklı kılmaz. Böylece El göz boyayan, ortamdaki kutuplaşmayı veren şişkinliği indiren; öfkeyi dindiren söylemlerle zenginlerin hırsızlıklarına hem zımnen ve hem de açıkça cevaz vermekteydi.
"Zenginliğe özenip te ne yapacaksınız? Cehennemde baş aşağı getirilirsiniz" denmek isteniyordu. El ‘in mülküm dediği, kolektif sahipliğin içinde dilediği kolektif gücü, dilediğine kura usulü vermesi zaten bir hırsızlık ve zenginlikti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.