- 424 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Olgunluğa Erişemeyen Ben
İyi yaparsın can dost; her sabah suya inerek gökyüzüne bakmakla. Umut gökyüzünün sonsuzluğunda gördüğümüz boşlukları doldurmakla başlar ve öyle akıp gider kuşaktan kuşağa …
Gecenin mahmurluğunu ise ben önceki günün sarhoşluğuna yorarım. Doğa ana ise benim için sığınacağım en büyük cennet ve cehennem dünyasıdır. Ona kızsam, darılsam, alınsam, hatta yok olsam bile bir gün, başka bir nesne olarak dünyaya umut veren toprak gücüne inanır ve öyle yaşamaya çalışırım, çünkü ben, evrime yürekten inanan bir insanım. Evrim, herşeyin bir çözümünü kendi doğallığında bulacak bir süreklilikle doğal dönüşümlerle yapar.
Evet, bir de her şey bize benzer, bizimle dolar, bizimle eksilir. Ayçiçekleri güneşe, güneş yeryüzüne derin bir bağlılıkla bakar. Bu öyle büyük bir aşktır ki, hiç bir şair bunu anlatma gücüne erişemediği için, şiirle, gazelle, naatla, kasideyle, nesirle, sazla, gitarla, girnatayla, kanunla, … arar dururuz biz insanlar bu birliğe bir tanım bulmak için. Tebessümle özleşen onunla bir çoçuk sevinciyle kucaklaşan bir yürek tutar bizi sevdiklerimize sadık kalmak için. Asıl özgürlükte içimizde ki derin tebessümlerin tevazusuna bağlı iksirli bir sarhoşluktur şiircesine bize sokulan, bizde sıcaklık arayan. Gamzeler, şairin şiirine güç veren gamzeler, örselenmeye gelmez, hep başak gibi bir tarafa mahzun bir eğimlilik gösterirler. Bu gösteriş şaaşalı bir gösteriş değil, aksine mahçup ve alıngan bir durumudur insanın kendi ağırlığını kendine ve çevresine saygıyla gösteren.
Gözler, hep içten bakarlar ve samimidirler, güven verirler, güven alırlar, insan ilk bakışta anlar, bir gözün nazarını, temaşasını, kuvvetini ve kudretini. Çiğ taneleri gibi narin, zarif, münevver, cana can veren, cananı büyüleyen ve yeryüzüne, aşka indirgeyen bir edeple … Özeldir tebessümlerin içinde ki gamzeli yanaklara süzülen bakışlar, insanın yüreğini örer ve nakışlar. Hiç bir zaman gözler yalan söylemezler. Ruhun bekçisidir bir çift narin göz. O alır her şeyi göze, gerek bırakmadan bir çift söze!
Zaten bir insan, zamanı durdurup sevdiğine koşmazsa, sevemez, sevmeyi öğrenemez, sevgisi güven vermez. Günümüz sevgisine indirgenmiş sevgiler yorar herkesi. Sevgi özel olduğu kadar tüzeldir ve tümdengelim bir tavır arz ederek kendini sergiler. Sevginin önünde filozoflar bile ayağa kalkarak hep bir ağızdan „aşk bu“ diye koro tutarlar. Bu da sevgiye saygının büyüklüğünü gösterir. Sevgi incitmez, incimez ve yok olup gitmez. Herkes gider, herkes kayıp olur, mevsimler gibi yenilenir, ama yüreğimiz göndermez sevdiğini hiç bir yere, çünkü yürek her gideni uğurlayamaz yad ellere … Orada çimen verir ya da gözer bizimle ebediyete.
Değerli dost, yüreği güzel Üstadım, sevginin olmadığı bir dünya da yaşadığımız için, yıllar senin de söylediğin gibi „ateş kuyusudur.“ Herkes sevgisini ve nefretini bu kuyulara attığı için de yeniden elde edemez. Derbeder olur, yorulur ve çökerler. Tortular ise sadece gelecek kuşakların humusu olmak için asırlarca evrilerek yeniden olgunluğa erişmeyi bekler. Unutmayalım ki, bildiğimiz gibi; „bir gram toprak bile 1000 yılda verim verecek olgunluğa“ erişiyorsa, daha çok fırınlar dolusu ekmek yiyerek ve mücadele vererek kendi içimizde ki kuyularda biriktirdiğimiz kiri, pası, çamuru temizlemek için direnerek yaşamayı öğreneceğiz. Ben, henüz bu olguluğa erişemedim değerli Üstadım. Ama öğrenmeye çalışan bir öğrenciyim. Notlarım kötü, yollar taşlı dikenli ve karatikenli …
Yeniden hayata henüz başlamadım benim değerli şairim. Ayaklarım kırık, ellerim kelepçeli, ruhum tedirgin, yorgun, yıpranmış, yaralanmış zedelenmiş, gamlanmış ve için için beni eritmekte. Bütün rezvelerim o insan olmazsa çoktan tükenirdi. Buna da sevgi diyorum ve yaşamaya çalışıyorum. Arabesk bir ifadeyle; „yaşamak buysa, kimbilir ölmek nasildır.“ İçimde tükenmeyen cümleler olmasına rağmen cümle yazacak dermanım kalmamış, kalem küçülmüş, kalemtıraş körlenmiş, hokkadaki boya kurumuş, divit kırılmış ve kıvrılım bükülmüş.
H. Hüseyin Arslan - 25.04.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.