- 574 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
İlayda'ya Mektuplar ~ Ah Sevgili Aşk
Şimdi ikimiz de en güzel, en beyazlarını giymiş ve misafirlerini bekleyen iyi süslenmiş bir masa gibiyiz. Birbirine paralel dizilmiş temiz yürekli tabaklar, henüz başka dudak değmemiş bohem bardaklar ve henüz kimseye el vermemiş uzun ağaç dalları gibi çatallar, bıçaklar. En orta yerde de "daha önce göremediklerinizi daha iyi görün" diye Fransız işi hayli afili bir şamdan. Hani derler ya " Aşk seyretmesi en güzel masal".
Büyük ve oldukça karışık bir puzzle’dı oynadığımız aşk. Bir türlü doğru parçaları bir araya getirmeyi beceremediğimiz. Bir türlü kesiklerini iyileştiremediğimiz " bahçıvan çaresizliğimiz".
Kendi sınırlarımızı fazla sulamaktan ve fazla korumaktan çürüdü belki mevsimsiz ektiğimiz çileklerimiz. Uykusu bölünmüş şarkılar gibi boyun büktü üzerine titrediğimiz çiçeklerimiz. Keşke, hafif çişelediğinde kumrular gibi umarsızca el ele altına sığındığımız ve o hiç sınır tanımayan yağmuru dinleseydik. Şimdi ne yazık ki mayıs bozgunu kurak dudaklarımızda pembe güller yerine sadece kaktüs yetiştirebiliriz. Gerçi şimdi de para verip kendimize başka birinin okşayıp büyüttüğü güllerden alabiliriz. Çok çok o hep haklı bohem dillerimizle kristal vazolarımıza biraz yalan söyleriz. Zamansız uyutup uyandırdığımız için sevgili Aşk’ımızı ayağımızda sallar özürler dileriz.
Yanlış öğretiler pazarıymış biraz da büyümek ve büyütmek. Ayakta sallanmaya alışkın bir çocuğu salıncağa alıştırmak mesela onu sallamak kadar; ağlamasını, alıştığı ilgiyi kandırmak demekmiş.
Zamanla öğrendik ki zamansız ayrılıklar da tiryaki yalanı gibi bir şey. Asıl müptelalığın; alışkanlığına olan aşkın. Bir nesneyi bir yere bırakmak ve ondan uzaklaşmak fiziksel , üstelik ölçülebilir bir gerçeklik. Tıpkı ayrılık gibi! Bıraktık, ayrıldık uzaklaştık ve bitti ( ! )
Böyle bir çıkarımın kulaklarını çınlatırken sormak gerekli. Bir zamanlar çekici isimler aradığımız sevgili aşkımızı, şimdi göbek adıyla çağırdığımız bu denklem acaba kaç derece miyop ve kaç gömlek bilinmeyenli.
Ne yani şimdi gördüğümüz tüm gerçekler ve yeterince görmediğimizi sandığımız o ilgi gözümüzü kör mü etmiş. Sevgili Aşk’ımız en başından beri kandırmış mı bizi ! O tek kişilik bir salıncakmış ve a r d ı n d a n birinin sürekli sallaması, ittirmesi mi gerekirmiş!
Şimdi maviye uzaktan göz kırpan sendromlu bir sahil bankında iki uçlu keskin bir bıçak gibi oturmuş kaktüs ticareti yapan gemilerin siren seslerinin denizi ürkütmesini, martıların denizi tüketmesini bekliyoruz. Üç yanlış bir doğruyu çoktan terketti, bal gibi biliyoruz. Arada bir ellerimizi siper edip ufuktan gelen tanıdık birilerini gördüğümüzü zannediyoruz. Fakat uzaktan tüm gemiler birbirine benziyor! Zamanın kandırma kuvveti gün geçtikçe ezip geçiyor, zamanla öğreniyoruz!
O puzzle’ın kaybolan parçalarına gelince. Gözümüzün önündeymiş bunca yıl. İstersen sen bile gözü kapalı bulabilirsin. Gözlerini kapat sağ elini gömleğinin sol cebinin üzerine koy. Göreceksin ki orada öylece duruyor!
Serhat Akdeniz
.
İlayda'ya Mektuplar ~ Ah Sevgili Aşk Yazısına Yorum Yap
"İlayda'ya Mektuplar ~ Ah Sevgili Aşk" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
13 Ağustos 2021 Cuma 20:25:03
Aşk...
Uleması duyguların bazense kaybolan bir hayal gibi peşine düştüğümüz ve üşüdüğümüz.
Sözcüklerse aşka yoldaş hele ki yazmak da bir aşk iken.
Masada dizili dostlar yoksa yemek bahane bu anlamda kaybolan güzellikleri yad ederken yazınızı da bir solukta içime çektim, değerli yazarım.
Güzelliklere ender rastlanıyor bu anlamda ne kadar zaman geçse de üzerinden değeri günbegün artan büyüyen yazılar da bir ikramı evrenin hele ki aşk ile bakarken hayata ve se sözcüklere...
En derin ve de içten saygılarımla, sayın yazarım...