BİREY VE TOPLUM BAĞLAMINDA ENTELEKTÜEL KİBİR-1
İnternet teknolojilerinin gelişmesi, sanal yaşantının gerçek hayatın bir parçası haline gelmesi ve sosyal medya kanallarının toplumsal yaşama yön verir boyutta kabul görmesiyle birlikte, eskiden çok da görünür olmayan ya da toplumsal çapta gündemi pek meşgul etmeyen bazı duygular; bireysel ve kitlesel iletişimde ciddi etkiler göstermeye ve daha geniş kesimlerce hissedilmeye başladı. Bu durum, özellikle baskın Batı kültürünün Doğu toplumları üzerindeki hegamonyasını gün geçtikçe pekiştiriyor ve bütün dünyayı kapsayıcı küresel bir yaşam tarzının oluşumuna zemin hazırlıyor. İnsanlar gibi toplumların da duygusal dalgalanmaları gün gün artıyor, gerçek hayatta gün yüzüne pek çıkmayan duygular, sanallığın getirdiği kolaylığa paralel olarak daha somut şekilde ifade edilir hale geliyor. Elbette bütünüyle olumsuz diyemeyiz buna fakat çeşitliliğin yok oluşu demek; toplumsal kimlik ve kişiliklerin de bundan etkileneceği, Doğu-Batı ekseninde yaşamakta olduğumuz kimlik bunalımının derinleşerek devam edeceği anlamına da geliyor ne yazık ki.
Son üç asırdır; askeri, siyasi ve iktisadi alanlarda yaşadığımız kayıplar, uzun süren ve kaybedilen savaşlar, Batı dünyasının giderek zenginleşmesi, bilimsel ve teknolojik açıdan çağa ayak uyduramamamız gibi birçok nedene bağlı olarak hem bireysel, hem toplumsal açıdan çalkantılı bir ruh hali içindeyiz. Günümüzde ise hala, Osmanlı Devletinin son dönemlerinde açığa çıkan çözüm arayışlarının, fikri çalkantılar ve kamplaşmaların etkisini yaşamaya devam ediyoruz. Tabii olarak duygularımız da bu etki doğrultusunda şekilleniyor. Suçluluk, yalnızlık, güçsüzlük, korku, kıskançlık gibi birçok duygu. 19.Yüzyılda açığa çıkan, 20.Yüzyılda somutlaşarak toplumsal bir nitelik kazanan, internet çağıyla birlikte sahip olanlarca normalleştirilerek küçümseme ve aşağılama kaynağına dönüştürülen entelektüel kibir duygusu da en belirginlerinden biri olsa gerek. Ben bu yazıda dilim döndüğünce bu duyguyu izaha gayret sarf edecek, bireysel boyutundan faydalarak toplumsal boyutunu irdelemeye çalışacağım.
Nedir entelektüel kibir? Basit tanımıyla bildiğini sanma ve sandığına inanma, inandığını dayatma, inanmadığını değiştirmeye çalışma, değiştiremediğini küçümseme ve aşağılama duygusudur diyebiliriz. Bu duygu mürekkep yalamış, içinden çıktığı toplumun değerleriyle bir sebepten çatışmaya girmiş, genellikle akedemik kariyer sahibi, olmasa bile en azından birkaç kitap okumuş olmanın getirdiği özgüveni yanlış yorumlayan kişilerde görülür. Başlıca belirtileri küçümseme, aşağılama, tepeden bakma, bilgiçlik taslama ve yaşamadığı şey/yapmadığı iş üzerinden ahkam kesmedir. Normal şartlarda edinilen bilginin tevazu kazandırması beklenir. Ancak bu duygunun oluşumunda süreç tersten işler. Kişi kazandığı bilgiyi çeşitli gerekçelerle, içinden çıktığı topluma karşı bir silaha dönüştürür. Sahip olduğu bilginin kendisini üstün kıldığı zannına kapılır. Fakat bu bilgi genellikle sadece şeklin bilgisidir. Kabuk kırılamamıştır ve kişi içindeki yemişinin lezzetinden habersizdir.
Konuyu fazla dağıtmadan entelektüel kibir duygusunun nedenlerine değinelim:
1. Suçluluk duygusu
Kişinin/toplumun vazifelerini yerine getirememesine bağlı olarak ortaya çıkan içsel çatışmadır. Yapılması gereken ödevler vardır fakat bunlar içsel ve dışsal etkilere bağlı olarak yerine getirilemez. Yerini getirilemeyen her ödev suçluluk duygusunu besler, pişmanlık duygusunu açığa çıkarır ve kişiyi/toplumu bir kısır döngü içine sokar. Hem bireysel, hem toplumsal çapta ulaşılmak istenen hedefe engel olduklarına inanılan kişi ve kesimlere karşı büyük bir öfke vardır.
2. Acizlik/yetersizlik duygusu
Hedeflerin büyüklüğüne bağlı olarak, birden ulaşılmak istenen hedeflere ulaşılamadığında açığa çıkan duygudur. Sabırsızlık ve acelecilik içerir. Suçluluk duygusunda olduğu gibi hedefe ulaşmaya engel olduğuna inanılanlara büyük bir öfke vardır.
3. Kabullenememe
Kendisinin, toplumun ve ülkenin içinde bulunduğu şartları iyi okuyamama, gerçekliği görememe halidir. Kişi ya da toplum kendi yapısını kavrayamadığından bu yapıyı kabullenmesi zorlaşır.
4. Aşağılık kompleksi
Entelektüel kibrin başlıca nedenidir. Kişi/toplum kendi eksikliğini, yetersizliğini ve aşağılık hissini baskılamak ve görünmez hale getirmek adına kibir duygusuna başvurur. Üstünlük alametlerini sıralar, geçmişini ve üstünlük vasıtası olarak gördüğü değerlerini ön plana çıkarmaya çalışır.
5. Kıskançlık
Başkalarını ve onların göstermiş olduğu başarıları olduğu gibi kabul edememe halidir. Beraberinde küçümseme ve aşağılamayı getirir. Aşağılık kompleksini tetikler.
Bütün bu nedenlerin ortaya çıkışında düşüncelerin zihinde sağlıklı işlenememesi etkilidir. Değerlendirme ve yorumlar yapılırken işin içine duygular karıştıkça gerçeklik net olarak görülemez hale gelir. Düşünce işleme sürecinde yapılan hatalar, diğer birçok duygu gibi entelektüel kibir duygusunun da altında yatan nedenleri belirginleştirir.
Entelektüel kibir sahibi kişi ve kesimlerde görülen belli başlı düşünce işleme hataları şunlardır:
1. Düşman/rakip yaratma
Birçok şey gibi düşünceler de karşıtları üzerinden var olurlar. Karşıtı varsa düşünce vardır. Yoksa karşıt bulma ve geliştirme çabası kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bulunamaz ya da geliştirilemezse düşünce kendiliğinden oradan kalkar. Şöyle örneklendirmekte fayda var: Eğer bir zafer kazanmak istiyorsanız bunu tek başınıza yapamazsınız. Bir rakibe ya da düşmana ihtiyacınız vardır. Meydana çıkar ve rakibinizi yenersiniz, adı ancak o zaman zafer olur.
2. Cımbızlama
Büyük resmi görmeksizin karşıt düşünceyi benimsemiş kişilerin; bütünü temsil etmeyen, aşırıya kaçan, hatalı söylem ve davranışları aralardan çekilerek silaha dönüştürülür.
3. Aşırı Genelleme
Cımbızlanarak elde edilen söylem ve davranışlar karşıt düşünceye ve o düşünceyi benimseyenlerin tamamına mal edilir. Bu böyle dedi, demekki hepsi öyle; burası yanlış, o zaman hepsi yanlış şeklinde yanıltıcı bir mantık geliştirilir. Toplumsal bazda hain, işbirlikçi, satılık gibi hepten dışlayıcı ifadeler sıklıkla kullanılır.
4. Kıyaslama
Kişi hem kendini, hem toplumu, hem de o toplum içinde düşman ilan ettiklerini sürekli birbiriyle ve kendine göre ideal kabul ettikleriyle kıyaslayarak entelektüel kibrinin haklılığını ispata çalışır. Doğal olarak bu düşünce işleme hatası, kendini ve toplumu gerçekçi bir gözle görmesini engeller ve yarış esnasında rakipleriyle meşgul olarak kaybeden bir koşucuya dönüşür.