- 547 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Aliş ile Halime
Buzağının yaşama dönüşü.
(çocuk masalları)
Aliş ve ablası Halime, bir yaz tatilin de, dede ve babannesinin yaşadığı köye gitmişler.
Yaz başlarında da, babannesinin ineklerinden birinin erkek, diğerinin de dişi buzağısı olmuş.
Buzağılarından dişi olanının, alnının tam ortasında Yıldız şeklinde beyazı varmış ve adını Yıldız koymuşlar. Diğerinin tüyleri altın rengine yakın kırmızıymış, onun adını da Altın olsun demişler.
Aliş de, Halime de buzağıları çok seviyormuş. Her sabah otlatmak için evlerine çok uzak olmayan, dedesinin söğüt fidanları diktiği, içinden ufak bir dere akan tarlalarının yanındaki otlağa; otlatmaya götürüyorlarmış.
Bir gün babannesi, dedesi, Aliş ve Halime’nin önüne buzağıları katıp, yularlarını da ellerine verirken sıkı sıkı tembih etmişler:
"Bak çocuklar, öğlen yemeğini yemek için eve gelirken, buzağıları bağlamayı sakın unutmayın ha!, yoksa komşu tarlalara girip, ekinlere zarar verirler, komşularımıza ayıp olur." demişler.
Aliş ve Halime de:
" Tamam dedeciğim, babanneciğim, bağlarız, unutmayız."demişler.
Altın ve Yıldız hallerinden pek memnun yemyeşil taze otlarla beslenmenin tadını çıkarırken, Alişle, Halime de çelik çomak oynar, bazende dere sularının sığ olduğu yerlere çıplak ayaklarıyla girer renkli taş toplarlarmış.
O günde, oyuna, öyle bir dalmışlarki, öyle yemeği saati çoktan gelmiş de, geçmiş bile...Aliş:
"Halime! Yemeğe geç kaldık, çabuk buzağıları bağlayalım,dedemler merak eder şimdi bizi." demiş.
Buzağıların yularlarını başlarından geçirip, yeni dikilmiş söğüt fidanlarına bağlamışlar ve koşarak eve gitmişler.
Fakat öğlen sıcağı olduğu için ninesi, yemekten sonra:
"Güneş, tam tepe de çocuklar, Temmuz sıcağı yakar adamı bu saatlerde, biraz zaman geçsin, ilkindi de gidersiniz, odalarınızda az uzanıp dinlenin." demiş.
Aliş de, Halime de, sıcağın ve koşturmacanın verdiği yorgunlukla öyle bir uyumuşlar ki; uyandakalrında, Uyku sersemiyle bir taraftan gözlerini ovuşturuyorlar, bir taraftan da saate bakıyorlarmış:
"O da ne Aliş!? Saat dört olmuş, tam iki saat uyumuşuz! çabuk kalk buzağılar, Altın, Yıldız ne haldedir şimdi acıkıp, susamışlardır şimdi"diyerek, dışarıya fırlamışlar ve ayakkabılarını çarçabuk giyip tarlaya koşmuşlar. Fakat ne görsünler adı Yıldız olan buzağı, fidanın etrafında dönerek yularında hiç mesafe kalmayacak kadar boğazına oturtmuş ve başını yere bırakmış, ayaklarını germiş öyle serme seriç yerde yatıyor.
Öyle ki nefes dahi alamıyormuş Yıldız. İpini gevşetmeye çabalamışlar fakat öyle bir oturmuş ki boğazına bir parmak girecek boşluk dahi kalmamış. Yularını kesmek gelmiş akıllarına bu sefer de yanlarında çakıları olmadığını hatırlamışlar, Yıldız’ın artık kurtulma şansı kalmadığını düşünüp çok telaşlanmış, korkmuşlar ve Halimenin aklına fidanı kırmak gelmiş ve Aliş’e:
"Fidanı kıralım Aliş." demiş
"Nasıl yani?"
" Çabuk ol hadi!!" diyerek ikisi birden fidanın ucundan asılarak taa yere kadar eğip çaaat! Diye tam da Yıldız’ın yularının bağlı olduğu yerden kırmışlar. Yuların bağını kırık yere doğru çekerek çıkarmışlar. Fakat Yıldız, hala başını oynatamıyor, yerden bir türlü kalkamıyormuş. Gözleri hareketsiz durumda ipiri açılmış, yukarıya doğru boş boş bakıyormuş, öldüğünü sanan Aliş ağlamaya başlamış.
Fakat Halime pes etmemiş, daha önce, köyün çocuklarından duymuş olduğu üzere, buzağının dilinin boğazına kaçacağını düşünerek, zaman kaybetmeden buzağının ağzını açıp, elini taa boğazına kadar sokarak, geriye kaçan diline, öyle bir asılıp çekmiş ki, buzağı, meee, meeee diyerek ani bir sıçramayla ayağa kalkmış ve sağa sola meleyerek, otlağa doğru arkadaşı Altın’ın yanına koşmuş.
Aliş ile Halime, buzağıyı yeniden yaşama dönderdikleri için, bir birlerine sarılıp çok sevinmişler. Ve bundan sonra, her gittikleri yere buzağılarını da yanlarında götürüp getirmişler..
ALİYE UYANIK
2016/GEBZE