- 289 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Faiz 18
Bu perdelemelerle para çok daha rahat öncüt alınıp, kat kat fazlasıyla borç olarak faizle verilmeye başlanmıştı. Yani para kendisinden önce hazır olan köleci enstrümanların El öznelliğini üslenmişti.
Burada birçok illüzyon vardı. Bir kere para, "hiç bir değer üretmiyordu" ve "para üretim nesnesi" değildi. Para mallar arası takası kolaylaştırmak için TAKASÇI BİR DEĞİŞTİRME DEĞERİ olmakla icat edilmişti vs.
Yani köleci sistemle beraber ayni malı öncüt verip borcu fazlasıyla geri alma işi içindeyken önce takas yapan entegrasyon, kâr yapan ticari mantığa evirilmişti. Kâr yapan mantık köleci bir mantık ve kişi sahipli bencil bir öznel anlayıştı.
İşte köleci kâr olgusu, köleci ticaret olgusu; öncüt verilen paranın kendisini kat kat fazlası ile alma işi paranın kendi satış fiyatı olmuştu. İşte paranın borç alınıp ta gerisin geriye bir vade ve faiz ile geri ödenen “paranın satış fiyatı mantığı” köleci sistem içinde sahne almıştı.
Kâr yapan(!) ticari kazanç (!) sağlayan tutum karşısında, yeni tür El mantığının davranışçı çelişkileriyle baş başaydık. Takasın adı kâr yapan, kazanç sağlayan, faize dönüşen aldatan hile yapan ticaret ve alış verişe dönmüştü.
Totem mesleği içinde üretilen grup mallarının; buğdayla kundura gibi farklı kullanım ve farklı tüketim değeri vardı. Farklı kullanım ve farklı tüketim değeri olan bir totem mesleği ürün gruplar arası karşılıklı bir “değiştirme değeri” ile “trampa (takas)” yapılıyordu.
Farklı kullanım ve farklı tüketimle beliren totem meslekli üretim nesnelerine doğru yönelme işi her bir grubun kendilerine; “değiştirme değeri” üzerinde eylemli bir takas alan zemini ve mekânı olan uzay zamanı açıyordu.
Şunu da vurgulamakta yarar var. Kişiler şimdiki gibi birçok iş kolu iş meslekleri olan bir toplum içine doğmuyorlardı. Bu nedenle gruplar totem yapılar gibi içine kapanıp, kendi yağından kavrulamamakla gruplar arası girişmeye ve takasa zorunluydular.
Bu niye böyleydi? Üreten ilişkilerden önce yalıtıma olmuş sağlasan bir grup yapısı vardı. Yalıtımın da kendisine özgü yasaları vardı.
Bu yasaların başında yalıtım geliyordu. Yalıtım bir merkeze göre; merkezi çevreye, çevreyi de merkeze bağlar. Kontrol edilebilirdir. Çevrim yapılabilir. Sağlatan üreten kolektif üs selini oluşan kazançlar en az kayıpla yalıtıma alan içinde korunur. Depo edilir. “Yalıtımın kendisi parça içerikleriyle bir korunum yasasıdır”.
Sınırlı ve sayılı bir ihtiyaçlar hiyerarşisi kişiler üzerinde birbirine karşılık olan bir kolektif dağılımıyla eş anlı gerçekleşmeler olsalar da, nüfus azlığı hala kimi ihtiyaçları eş anlı değil de dönüşümlü (çarkı felek usulü) sırayla gerçekleşme içine sokuyordu.
Yalıtıma bir kolektif alan içinde ortaya çıkan kolektif yetenek kolektif birim zaman, kolektif kişiler üzerinde depolanıp kişinin kendisi dışında tekrar geri çağırılan bir sınırlama ve bir kapasite olmakla yalıtımdı. Çevre kaynak yetmezliği bu yalıtım alanını bir en az ve bir en çok nüfus içinde sınırlamıştı.
Yani kişiler böylesi kayıtlı, böylesine sınırlı nüfusla grup içindeydi. Bir merkeze göre ulaşılabilir geri dönülür mesafe içeren, kaynaklarla sınırlı, yalıtımlı bölge olmakla; bölgenin kıt kaynaklarının belli bir nüfusa yetecek kadar olan kolektif yasaları vardı.
Bu nedenlerle üreten ilişki içinde olan bir grup, bu koşullar içinde ancak bir totem mesleğini yapar olarak belirmişti. Bu nedenle bir totem grup, olasılıkla bir, en çok iki totem mesleğine sahip olmakla eksikli bir ihtiyaçlar hiyerarşisini karşılayan süreç içinde kendi sürecine başlıyordu.
Bir grup için eksikli bir ihtiyaçlar hiyerarşisini karşılar olmak grubu dıştaki diğer grupların üreten ilişkisi içinde farklı tüketim ve farklı kullanım nesneleriyle taamlar olmanın arayışı bir çekim kuvvetine dönüşüyordu. Bu kuvvet alanı grupların kendi canını kurtarma, ölüsünü kurtarma zamanından beri yapıla gelen kurban sunulu bir tapınak süreciydi. Bu süreç karşılıklı ürün takasına evirilmişti.
Üreten ilişki nesnesi içindeki ihtiyaçlar hiyerarşisi eksikliğinden kaynaklı tamamlatan bir değiştirme değeri bir grubu diğer gruplar arası ilişkiler ortamına açıyordu.
“Değiştirme değeri” bir grup içinde eksikli olan ihtiyaçlar hiyerarşisini tamamlayacak olan belirmesiyle gruplara, gruplar arası girişme yaptırdı. Gruplar arası girişme, gruplar arası üssel devinimli bir belirme olmakla; yeni bir eyleme uzay zaman alanı açmanın ÖZNE NESNEL OLANAĞIYDI.
Bütünlüğü oluşacak bu özne nesnel olanaklar şu parçalardan oluşuyordu. 1- Her grup kendi öncesiyle kendisini belirleyen yalıtımlı bir kolektif yasaya bağlı olan verili süreciyle yeni güne başlıyordu. 2 – Bu nedenle bir grubun bir totem mesleğine sahip olması o grubun bu verili durumla bu ön koşul içinde olmasıydı.
3-Her bir totem mesleklerinin her biri birbirinin aynı olan kullanım ve tüketim nesnesi olurken; farklı bir kullanım ve farklı bir tüketim nesnesinin üretimi de olabiliyordu. 4- Farklı tüketim ve farklı üretim nesneleri birbirine karşılık, birbirini tamamlayan ilişkilerinden ötürü değiştirilebilirlerdi.
5- Bu nedenle her farklı kullanım ve farklı tüketim nesneleri bir birine karşı bir değişilir bir eğim potansiyeli taşımakla “ değiştirme değerine sahipti”. Değiştirme değeri de zorunlu bir potansiyel ile akış eğimli eylemdir.
“Değiştirme değeri gruplar arası girişme olmakla, gruplar arası girişme de gruplara karşılıklı olarak birbiri için üretmenin güvencesi, garantisi olan ENTEGRASYONDU (uyumlaşma, bütünleşmeydi).
Her şey kendi üssel belirsiziyle olan devinmesi içinde kolektif alanda sahne alırken; kolektif akıl ya da kolektif özne de sahne alışlar üzerine bindirişler yapmak suretiyle sağlatan paydaşlı eylemleri paydaşlı sağlasan amaçla düzenli (regüle) hale getiriyordu.
İşte El, bu gelişmişlik seviyesi içinde kolektif öznenin kolektife göre regüle ettiği özgecil bindirişler (modülasyonlar) yaptığı yerde El; kendi kişi egosu ile kişisi sahipli, özelleştirmenin ve sömürünün sınama yanılması olacak türlü hileli bindirişlerini yapacaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.